....macaristan'a gidiyoruz , uçak beni göklerle bulutlarla buluşturuyor , içimde hoş mutlu sıcak duygular boing 747 ile uçuyorum c-33 koltuğu pencereye yakın harika müthiş görsellikler altında boşluktayım , metal bir kuşun içinde arada bir korkularım olmuyor değil , belki bu yüzden otobüsle gitmeyi tercih ederdim , belki ilginç güzel yerlerde dura dura teneffüs ederek geçtiğimiz iklimleri hissetmek isterdim , ah neyse şimdi kendi gerçeğimle baş başa olmalıyım güne nasıl mı başladım sabah saat 11.00 suları Atatürk havaalanı ve aynı gün saat 12.40 sularında macaristan'ın Budapeşte havaalanındayız , bizi karşılayacak insanları boş yere aradım , güler yüzleri ile iki sıra olmuş okul öğrencileri arasından geçeceğimizi hayal etmiştim , ellerimizi sıkan meslektaş ve bürokratların hayali gerçekten tam bir hayal olmuştu , şaşırmıştım hiç alışık değilizdir biz , bizim kültür ve geleneklerimiz misafiri böyle ortada bırakmaz , kendi başımıza yön bulduk metro ile kalacağımız otele gelmiştik bir gece burada kalacaktık ertesi gün tuna nehri üzerinde gezerken bindiğimiz yat bu tür geziler için donanımlıydı , her dile çevrili anlatımlarla rastladığımız her görüntü hakkında doyurucu bilgiler aktarıyordu , nehir şehri tam ortadan ikiye ayırıyordu bir tarafı Buda diğer tarafı Peşte idi , Budapeşte'nin tarihsel dokusu heyecan vericiydi , Osmanlı atlılarının nal sesleri atların solumaları ve bir medeniyetin hayranlık ve huzur bırakan duruşu bir anda gözlerimin önünden geçiyordu , yorucu fakat doyurucu bir gündü , 240 km uzaklıktaki Arad kentine gidiyoruz Macaristan topraklarından çıkmak üzereyiz , tren yolculuğuna hiç alışık değilim fakat bu kez bana ilginç geldi sık sık çevreyi seyrediyorum benzer araziler yeşillikler uzakta ve yakında evler , kentler tek tük insanlar çiftlikler , Romanya'da insan aynı günde iki ülke havasını alıyor , hem Macaristan hem de tüm balkanların ortak tarih dokusu , buranın şehirlerini bizim şehirler gibi kalabalık görmedim , bir heyecansızlık , bir tuhaflık var gibi caddelerinde ve sokaklarında hayat daha sakin daha telaşsız gibi fakat sıkıcı ....
...fakat iyi ve güzel olan tespitlerim de var , mesela sabah 05.00 te kalkıyorlar , nereye dönüp baksam spor yapan , koşar halde giden , dönen insanları görüyordum , herkes ama herkes bir şekilde kendisi ile meşgul ve spor konusunu hiç aksatmıyor insan hayatının öncelikler arasında spor alışkanlığı , dikkatimi çeken diğer bir husus , hiç alışık olmadığım ama görmek istediğim bir duruma şahit oluyordum , sakin ,düzenli ,sorunsuz bir şehir görünümü , evet güzel bir sabahın keyfini yürüyüş ve sporla çıkaran insanların kavgasız gürültüsüz ve tartışmasız düzenli davranışları , günümüzde maalesef her gün komşu kavgaları , sokak çatışmaları içinde olduğumuzdan bu tespit özlemini duyacağım bir ayrıntıydı ve şaşırıyorum , neyse zorla da olsa uyandırıldık saat 06.00 hiç alışık değilim ama oldu işte , kahvaltı bekliyoruz ama burada işler hem ağır hem gereksizmiş gibi sanki , saat 08.00 ancak kahvaltıya oturabildik , hayretlerdeyim iki sandviç bir elma önümüze koydular , oysa bizim alışkanlıklarımız detaylarına kadar kahvaltı yapılmasıydı , fena halde yarı aç kalktık , bugün bir okulu lise kurumunu ziyarete gideceğiz arabalarla veya bir servisle götürülmemizi beklerken , 2 km. uzaklıkta denildi yürüyerek gideceğimiz söylendi , ne kadar bilinçaltı alışkanlıklarımız olduğunu hatırladım , arabasız gitmeyen , servisi kapıda hazır isteyen , yürümeyi avami kabullenen , kahvaltı sofralarından kalkmak bilmeyen veya sabah uykularından uyanmaktan nefret eden , bunlar maalesef bize yakışmayan tuhaf alışkanlıklarımız haline gelmiş ..peki ya şimdi nasıl oluyor da erken kalkıyor , az biraz kahvaltı ve yürüyerek gitme konusunu yerine getiriyoruz , kendi ülkemizde buna öyle çığırtkanlık yaparız ki , neyse diyelim , evet nihayet ulaşmıştık geldiğimiz okul lise seviyesinde gayet rahat serbest olağan ve tabi seyrinde , az sonra bir seminere katılacağız öğrencilere bakıyorum faşingleri aratmaz renklilikte garip değişik renk renk uç kıyafetleri içerisinde , herkes işini görevini sınırını biliyor , sunum yapan kişinin tiyatro sahnesini aratmayan oyunculuk figürleri içinde ciddi bir toplantıya takdimini sürdürmesi ve okul müdürünün seyyar zil ile dersi başlatması bu ve benzeri görünümler bize öyle garip ve tuhaf ve yabancı ki şaşırmamak mümkün müydü acaba..??!! ara teneffüste kapıdan çıkan sigarasını yakıyor okul bahçesi içinde rahatlıkla dileyen dilediği gibi öğretmenler de sigaralarını yakarak aynı bahçe ortamında birbirlerini görür şekilde bulunuyorlar , bu bizim hiç alışık olmadığımız bir fotoğraf acı acı itiraf ediyorum , kendi ülkemizdeki uygulamaların veya kendi iç tercihlerimiz yaptıklarımız ve yaşadıklarımız hiç ama hiç benzerliği yoktu , olması da beklenemezdi çünkü farklı toplumlar farklı gelenekleri ile yaşarlar , öğrenciler ne saçından ne gravatından ne de giydiği pantolondan dolayı kimse kınanmıyor , ne de içtiği sigaradan geç kalmış erken gitmiş , öğretmenden sonra derse gelmiş ..vb..( geriye hangi suç kalıyor olmalı ki ) bunların dikkate alınmadığını sadece okul sınırları dışına çıkmanın yasak olduğu bilgisini alıyoruz , çok ama çok kayda değer bir farklılık bunca kıyafet serbestiyeti içinde kimsenin o bildik açık saçık yada erotizm içerikli hiçbir görüntüye meydan vermediğini hayretle şahit oluyordum , akşama saat 17.00 oldu sabah yediğimiz ne ise öyleyiz her an yemek molası verilecek diye bakıyoruz ne mümkün bir yere uğranıldı çay kahve içeriz diye bakındım ne mümkün rehberlerimiz Romen meslektaşlar onlar da bizim gibi aç karınlarına içki içtiklerini fark ediyorum saat 20.00 oldu nihayet akşam yemeği denildi iki haşlama sosis etli bir yemek , arkasında üzerine yumurta kırılmış pilav elimizde çatal kaşık bakınıyoruz gördüklerimize " pörk...pörk.." ( yani domuz eti mi ?...domuz eti olmasın..)..ne ilginç tabaklarında yemek bırakan sadece bizlerdik diğer ülke insanlarının hepsi tabaklarını silip süpürdüler israf veya artık türü geriye bir dağınıklık bırakmadılar , ilginç bir gözlem yapıyordum çöpe gidecek bir artık bırakılmamıştı bizden başka herkes öyleydi , sadece bizim kafilede tabaklar az yenmiş olarak dağınıkça bırakılmıştı bu ne yaman çelişki Rabb'im diyordum , inancımız gereği temiz bırakmak israf edici olmamak bizim medeniyet değerlerimizdir , oysa bizim onlara nimete saygı , sofraya oturma ve kalkma , tabakları temiz bırakma gibi sofra kültür güzelliklerimizi göstermemiz gerekmez miydi ,?..neyse yorucu bir günün akşamı daha oluyordu.
..seyahat etmeyi , farklı tarih kültür ve alışkanlıkları yerinde görmek , tanış olmak , folklorik renkleri tanımak adına herkese tavsiye edilecek bir geziydi , keşke imkan olsa da sık sık seyahat edebilsek , " ..yeryüzünü gezip dolaşın , sizden önceki kavimlerin akıbetleri hakkında ..." şeklinde bir ayeti hatırlıyorum , geldiğimden beri arandığım bir şeylerin neler olduğunu düşünmeye başladığımı çabuk unuttum , her şey hiç düşünmediğim gibi ve her şey düşündüğüm gibiydi ..
Mustafa kaya
10.05.2011/çengelköy
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kendime Mektuplar
ContoGiderek metropolleşen güzel şehirlerimiz, insanı ve her birimizi yalnızlaştırmakta, bizleri bulunmaz canavarlara dönüştürdüğünü acıyla hissettirmekte. Oysa şehirlerimizin, insanı mutlu etmek, huzur ve güvende yaşatmak için inşa edilmiş olmaları gere...