...renklerin şekillerin ve büyük problemlerin beni yoran yüzünü seyrediyorum bir camekanın karanlık yüzünden,ah ben esir bir kuş olmalıyım doğal ortamını bir türlü bulamayan ve bir türlü dilediği gibi özgür tercihlerini yeşil ve mavi şehre seremeyen,bu kabahati kime yüklemeliydi bazen kararsız düşüyor fakat sonunda dönüp dolaşıp kendisinde düğümleniyordu,bu bahar günlerin velvelesi içinde kendisine ayırdığı vakit öylesine kısıtlı ki,kimi zaman kendisini düş denizine atıyor deniz diplerinde inci aramaktan farksız dolanıp duruyor,kimi zaman sessiz ve derin huzur bulduğu suyun merkezine seyahatini bırakıyor göklere uçuyordu kanatları ateşte yanmış gibi tekrar dönüyordu,bu gel gitler ruhunda ayaz yemiş gibi acı ve ağrılara yol açıyordu,dikkatini bugün kendisine siyah gül benzetmesini yapmak isteyen arkadaşının sözüne takıldı ,son günlerde giymekten kendisinin de mutlu hissettiği elbise çevresinden aldığı iyi notlardan da anlıyordu ki gerçekten farklıydı ve memnundu ama siyah gül yakıştırması dikkatinden kaçmadı elbisesinin siyah duruşu ve mütebessim yüzü ile gerçekten bunu hak ettiğini düşünmeden edemedi daha sonra öğrenecekti ki gerçekten siyah gül diye bir gül cinsi vardı, Urfa Halfeti'de yetişen "siyah gül"ün alışılmamış gizemli varlığı hayli ilginç geldi kendisine,kanatları ateşte yanmış gibi içini acıtan sıkıcı konuları aklına getiren siyah kavramı her ne kadar gül ile bütünleşiyor olsa da ayaz vurmuş gibi ruhunun sarsıldığını görüyordu,erguvanlar da geldi geçiyor işte o ağaçların üzerindeki güzelim parlak pembe renkler giderek solgun görülmeye başlandı,kendisine uğrayan arada bir iç sıkıntılarına benziyordu boynu bükük solgun zamanları ,boy aynasına bakmadan geçemedi bugün üçüncü gün olacak üzerinde boydan siyah zarif elbise siyah bir gül gibi duruyor görünmesine gerçekten mutlu oldu,yüzünün birden güle dönmesine sebep olan bu sevinç duygu hissi gün boyu devam etti,başını pencereden uzatınca içinden konuşmaya başladı " İstanbul güzel mavi parlıyor boğazın rüzgarı ve yosun kokusu ne güzel içim içime sığmıyor işte insan işte şehir nasıl da baş döndürücü baş başa geçinip giderler,hangimiz üst üste gelen iç içe çıkmazlara düğümlenen his-duygu-düşünce-sevinç- ve üzüntüler arenasında değiliz ki..? tam bir kabus olmalı yaşamak bazı kere korku ve ümit hiç peşimizi bırakmayacak..insan gibidir toprak toprak gibidir insan sevilmeye sevgiye bakılmaya uğraşmaya gönül vermeye her zaman hazırdır ve her zaman ilgi ister sevgisizliğe hiç tahammülü yoktur,toprak bağ olur dağ olur, insan melek olur şeytan olur ",yunusun bir dizesi aklına geldi ilim ilim bilmektir ilim kendini bilmektir yunus en güzel incelikleriyle çağlar öncesi seslenmiş söylemek istediklerini gayet güzel söylemiş dosdoğru da söylemiş,evet kendini bilen Rabb'ini tanır ",aklına bu güzel mavi dünyayı bir gün terk edeceği geldi ,ölmeye düğüne gidenlerden gibi olmak,ölmeyi tekrar tekrar diriltilip yine ölmeyi sevmek,Allah yolunda ölmenin seçkinliğini idrak eden insan olmak kısacası Allah'ın razı olduğu iyi bir kul olmak doğru insan olmaktı neticesi ölümsüz hayat cennette yaşamaktı , ah ancak dünyanın yeni dünya düzenlerinde görülen insan modeli maalesef Habil'i öldüren Kabil ölçülerinde ,durum böyle olunca hayatın ve dünyanın kötülüklerle kaplı olacağından endişe etmesinden kendisini kurtaramıyordu, dönüp tekrar uzun farklı gizemli değişik son derece beğenilen elbisesine baktı az önce sıraladığı düşünce kalıpları ile elbisesi arasındaki bağı bulmaya çalıştı,neden siyah ? çünkü sosyal ve ekonomik zorbalıklara karşı ezilen insanın en güçlü çığlığıdır,başkaldırıdır zulüm üreten çarklara ,neden siyah ? çünkü siyah zerafetin sessiz bir aşkın sakin huzurlu bir arayışın kendini saklayan bir hıçkırıkın ince arayışıdır, en güzel mavi rengiyle boğaz gülümsüyordu ve İstanbul en güzel rüzgarlarla uçuşuyordu insan işte böyle bir günü arıyordu,kendine güveni gelmişti hem üzerindeki kıyafetten hem de kendi iç muhasebesinin getirdiği haklı inançlarının yüreğinde bütün güzellikleri ile duruyor olmasından çok mutlu oluyordu,gökyüzüne baktı mavi suya seslendi erguvanların sönmekte olan rengine sitem etti ve üzerinde siyah gül gibi duran etkileyici olan elbisesini sevdi...
çengelköy / 2015
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kendime Mektuplar
Cerita PendekGiderek metropolleşen güzel şehirlerimiz, insanı ve her birimizi yalnızlaştırmakta, bizleri bulunmaz canavarlara dönüştürdüğünü acıyla hissettirmekte. Oysa şehirlerimizin, insanı mutlu etmek, huzur ve güvende yaşatmak için inşa edilmiş olmaları gere...