...... İçi içine sığmıyordu ,sebebi de yoktu neden olduğunu da bilmiyordu.Niçin bu kadar huzur kaplıydı ruhu bu hususta hiçbir bilgiye sahip değildi , arada bir olur muydu fazla durmadı üzerinde ama bugün gerçekten çok iyi hissediyordu kendini.Bir yere yetişecek gibi yürüyüşlerindeki acelecilikten bir türlü kendini alamıyordu "..İşte bugün bir caddeden daha geçtim Üsküdar'da bir ay önce bıraktığım renkteydi üsküdar " diye içinden geçirdi artık kafama takmayacağım diyordu , bir daha tartışmalara da girmeyeceğim diyordu , inatlaşma beni çok mutsuz ediyor , her şeye bu kadar çabuk kanmak , iyiyi kötüden hakiki olanı sahtesinden ayırt etmek zamanı gelmedi mi ? diye dövünüyordu adeta , yol boyunca neredeyse insanlar sesini duyacaktı , ama son sözünü de söylemeden olmazdı "sahte söze takılan var mıydı benden başka acaba ?.." kafasına hafifçe vurur gibi yaptı mı yapmadı mı bunu söylenirken hatırlayamadı ,fakat kendi kendine konuşması güven veriyordu ona.İş yerindeki belki gereksiz bir tartışmaydı canı sıkıldı mahzun oldu kendisine akıl verir gibi konuşmaları hem dinliyor hem de anlaşılmaz biçimde rahatsız oluyordu.Söylemek istediklerini de çekinmeden söylemişti işte " .. affetmek hiç kolay değil affettirmekte bi o kadar zor kalbimiz bi ikilem arasında sıkışır dizelere döktüğüm gibi işte ne yapacağını bilemez insan ..acımak..acıdığı için affedlimek kötü bir his olsa gerek affedilmeyecek hiç bir şey yoktu oysa en başında..gördükçe daha iyi anladım affetmek büyüklüktür ve ben o kadar büyük değilim affedemiyorum ..affedemiyorum işte .. ya seni affedeceğim yarınlarım senli olacak artık , ya da hayallerime perde çekip çıplak ayak yürüyeceğim sonu bitmez çakıllı yollarda bir başıma, " ...arkası arkasına sıraladı ama neleri anlatmak istiyordu bu söyledikleri ile anlatabilmiş miydi ? Doğrusu yaptığı her konuşma sonra sessizliğe bürünür kendini dinler anlamaya çalışırdı sözlerinin tesirini .Kaçıncı sokağa giriyordu üsküdar'da birden "oysa aşkı ararken kendini kaybedenlerdendim ben !" diyordu ".aşk derindir ..aşk serindir ..aşk seninle olmaktır sevgilim." Cümlesini de ekledi hemen yürümeyi anlamlı kılıyordu konuşarak gitmek içinde sabahtan beri devam eden duygu coşkusunu bastıramıyordu
".. Seni senli yerleri terkettikten hemen sonra affettim ben ..aynı şehirde hissettiğim nefesini soluyamadığım anda..bazen hasretlik nelerin farkına vardırıyor biz insanlara...düşünüyorum düşünüyorum ne kadar özleyebilirim diye ?sanırım ben kadar .." keşke bunları yazabilseydi bir yerlere aklında nasıl tutacaktı şimdi eve döner dönmez hemen kağıda dökmeliydi nereden nasıl geliyordu bunca güzel hisli hoş güzel sözler .Sevmiş sevilmiş ne demek olduğunu kavramıştı aşk ya da buna benzer duyguların insanı nelere götüreceğini neleri kazandırdığı ya da kaybettirdiklerinin farkındaydı . Başını kaldırdı iki taraflı ağaçlı bir yoldan geçiyordu "..ve her renkte biraz ondan var .. işte sevince olur böyle ..gün batımının turuncusunda ..gecenin siyahında..sabahın beyazında ..semanın mavisinde ve aşkın kan kırmızısında ayrılığın zehir karalığında hep ondan vardır biraz .. " daha öncede benzer cümleleri söylemişti yine diline dolandığının farkındaydı .Ne kadar yürüdüğünün farkında değildi Şeyh caminin önüne gelmişti küçÜk bir kabristan ile çevrili cami duvarları içinde kalan Devati Mustafa Efendi türbesi olduğunu duymuştu merak etti bu Allah dostunun ziyaretine gitmek istedi , yığma taştan inşa edilmiş tavanı ve çatısı ahşaptandı türbenin içine nasıl girdi nasıl dualar yaptı ne hallere girip çıktı dualarını ne zaman bitirdi nasıl oradan ayrıldı neredeyse hatırlamıyordu , kendini manevi bir elin çekişine vermiş her şey o şekilde cereyan etmişti .Sahile gelmiş boğazın mavi tuzlu suyunun serinliğine heyecan ve duygularını seriyordu , sabahtan beri kendini huzurlu yapan iyi doğru güzel işlerin üzerinde olduğunu hissettiren gerçeğin belki de bu huzur köşesiydi , bu ziyaret öncesi duyduğu rahatlıktı .İskeleye önce eyüp vapuru yaklaştı daha sonra Üsküdar vapuru geldi.Martılar havalanıp konuyorlar , balıkları yukarılardan bu şeffaf suda çok daha iyi gördükleri ortadaydı , kendini onların yerine koydu , bu karmaşık kaos dünyasında balıklardan biri gibi hissetti kendini .Şu şehirde bunca iyilerin yanında çokça kötülerin olduğunu her an herhangi bir bilinmez sıkıntının içinde kalabilirdi felaketlerin nerede nasıl beklediğini bilemezdi , bir çok değerlerin eskisi gibi günümüzde devam etmediğine üzüldü "..değişen biz değiliz diğer şeyler..anlamını o gittikten sonra yitiren değerler ..onsuz anlam buldurmaya çalıştığımız hayatımızdır değişen .. ancak onun yokluğundaki yaşadığım değişime göz yumdum ben ..kayıplarım çok elbette şimdi bakıyorum da .. işte zamanın getirileri ..pardon götürüleri demek daha doğru ..ah nerede şimdi o güzellikler .."diye düşündü jetonu atıp vapura binmek için hızlandığında aklında tek duygu düşünce vardı okumak ve yazmak düşünmek ve başarmaktı .Martılar bu şehirde insana ne kadar cana yakınlar , güvercinler kadar insana yakınlar vapur hareket ettiğinde gözlerini kapadı istanbul'u dinlemeye koyuldu ...
01.08.2011
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kendime Mektuplar
Kısa HikayeGiderek metropolleşen güzel şehirlerimiz, insanı ve her birimizi yalnızlaştırmakta, bizleri bulunmaz canavarlara dönüştürdüğünü acıyla hissettirmekte. Oysa şehirlerimizin, insanı mutlu etmek, huzur ve güvende yaşatmak için inşa edilmiş olmaları gere...