Günler su gibi geçmiş haftasının ortasına gelmiştik. Ders bitmiş, Ezgi ile durağa doğru yürümeye başlamıştık. İrem'in dersi de bizden önce bittiği için durakta bizi bekliyordu. Durağa vardığımızda İrem bir elini deri çekerinin cebine koymuş, bir eliyle de kitaplarını tutuyordu. Kasım ayının sonuna gelmiştik ve soğuk net bir şekilde hissediliyordu.
''Yarından itibaren montumu giymeye başlayacağım.''
''Bende, hava baya soğuk geçiyor burada,'' dedikten sonra İrem'in koluna girip gülümsedim. Ezgi de İrem'in diğer koluna girip ısınmaya çalıştı. Birkaç dakika sonra gelen otobüse binip ayakta beklemeye başladık. Öğlen saatleri olduğu için otobüs tıklım tıklımdı. İrem ile Ezgi kendi aralarında konuşurken bende sadece onları dinliyordum. Bir araya geldiklerinde oldukça iyi anlaşmaları beni mutlu ediyordu.
''Sınavlar haftaya pazartesi başlıyor. Stresli bir süreç bizi bekliyor.''
''Aynen Ezgi, işten dolayı yoruluyoruz ve akşam da pek fazla çalışamıyoruz Ahsen ile.''
''Sizin için oldukça zor. Derslerden sonra yurda gittiğimde biraz uyumasam kendime gelemem. Sizler ise akşama kadar çalışıp eve gidiyor ardından da ders çalışıyorsunuz.''
''Olsun artık ne yapalım. Ben babaannemin evinde kalmaktan oldukça mutluyum. Kafeyi de seviyorum.''
Evet, her şeye rağmen halinden memnundu İrem. Zaten onun için katlanmıyor muydum bu kadar yorgunluğa...
Otobüsten inip Ezgi ile vedalaştıktan sonra kafeye doğru ilerlemeye başladık. Ahmet ve Kadir işlerinde oldukça başarılıydı. Dıştan otel ve kafenin görüntüsü bile ne kadar başarılı olduklarını haykırıyordu. Kafeden içeri girip mutfağın arkasındaki odaya girerek çantamı ve ceketimi çıkarttım. Ardından önlüğümü de giydikten sonra mutfak bölümüyle ilgilenmeye başladım. İrem ise İbrahim'e yardım etmek için ön tarafa geçmişti. Bulaşıkları makineye dizip kalan bulaşıkları da el ile yıkamaya başladım.
''Bu böyle olmayacak, Ali beyin söylediği gibi bulaşıkçı şart.''
''Ama boş kaldığımız zamanlar oluyor Ömer abi.''
''Ne güzel işte dinlenmiş olursunuz, aralıksız çalışacaksınız diye bir şey yok. Aldığınız parası siz fazlasıyla hak ediyorsunuz.''
''Ömer haklı, parayı fazlasıyla hak ediyorsunuz. Bugün İbrahim'e söyleyeyim de cama ilanı assın.'' Ali abi de mutfağa girmiş, konuştuklarımızı duyup cevap vermişti. İtiraz etmeye kalktığımda beni susturup, ön tarafın yoğun olduğunu ve ilgilenmemi söylemişti. Ellerimi kurulayıp ön tarafa geçerek hazırlanmış siparişleri servis etmeye başladım.
Belki de fazladan bir eleman alınması işleri tam düzene sokar, fazla yorulmazdık. Herkes görevini üstlenir ve en iyi şekilde hizmet edilirdi.
Akşam saati olduğunda yemek servisleri başlanmıştı. Ömer abi ve Sedat abi yine enfes yemek çeşitleri hazırlamışlardı. Her akşam farklı bir menü hazırlanması müşterileri de oldukça sevindiriyordu. Neredeyse her akşam gelen müşteriler vardı. Bunların çoğunluğu da bekar çalışanlardı. İçeri giren bir çift gördüğümde yanlarına ilerleyerek boş masaya kadar eşlik ettim. Parmaklarına baktığımda evli olduklarını anladım. Hareketlerinden bir birlerine bakışlarından gergin oldukları anlaşılıyordu. Yemek konusunda yardım ederek siparişleri alıp yanlarından uzaklaştım.
''İrem sekiz numaralı masaya meze servisini başlat.''
''Tamam, hemen ilgileniyorum.'' İrem masaya mezeleri servis ederken bende yemekler hazırlanana kadar diğer masaları kontrol etmeye başladım. Eksiklerle ilgilendikten sonra hazır olan yemekleri alıp masaya doğru ilerledim. Yanlarına yaklaşmamla konuşmalarına ara verdiler. Önce kadının önüne ardından da adamın önüne tabağını bıraktığımda adamın kaşları çatık. Masanın üstündeki eli de yumruk halindeydi. Masayı bir kez daha kontrol edip yanlarından uzaklaştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞİN GÖLGESİ
Ficção GeralNe kadar kaçarsan kaç geçmiş bir gölge gibi takip eder seni...