Hilal'i de okuldan almış, Mardin'e doğru yol alıyorduk. Yollar sakin olduğu için baya bir hızlı gidiyordu Ahmet. Tabi olmazsa olmaz dikiz aynasından göz göze geliyorduk. Anlamıyorum sürekli bana bakmasındaki amaç ne?
Hım... Belki şuan kaşlarımın çatık olması ya da somurtkan bir yüze sahip olduğum için de bakabilir. Normal olmam garip olurdu zaten. Yarım saat önce çalışmaya başlayacağım yerin Ahmetlere ait olduğunu öğreniyorum ne hoş değil mi? Üstüne üstük şaşırdığımda benimle eğlenecek şekilde gülmesi... O an çantamı kafasına geçirip ''Çalışmıyorum,'' demek vardı ya neyse.
Ne olurdu Kadir gibi bizimle düzgün konuşsa. Ancak sırıtıp dursun dengesiz. Bazen o sırıtmasından sapık olduğunu dahi düşünmüyor değilim. Olamaz mı? Bu dünyada her şey olabilir.
Şaşkınlığımızın ardından Ahmet sırıtırken Kadir, ''Çok iyi olmuş burada çalışmanız. Hem biz yanınızda oluruz, hem de işe gidip, gelme aşamasında birlikte oluruz,'' dediğinde Ahmet de, ''Kesinlikle çok iyi olur,'' dedikten sonra göz kırpması beni çileden çıkarmıştı.
Neyse bunları düşünerek başımın ağrımasına davetiye çıkartmaya hiç mi hiç gerek yok.
''Ahsen abla gergin görünüyorsun.'' Hilal'in sözüyle yanağından sıkıp bakışlarımı dikiz aynasına çevirdim.
''Bugün dengesiz bir insanla denk geldim de...'' Sözüm üzerine Ahmet'in kaşları yukarı kalmış bir şekilde bana baktığında bakışlarımı cama çevirdim.
Araba konağın önüne park edildiğinde arabadan inip Hilal'i öpüp hızlı adımlarla eve girdim. İrem hanım onlara teşekkür etmekle meşguldü. Odama çıkıp havlumu alarak duşa girdim. Her gün duş olmaktan vücudum beyazlar mıydı acaba?
Duştan sonra havluma sarılıp odama girdiğimde İrem odama daldı. ''Bombayı gördün değil mi?''
''Hem de atom bombası.''
''Hiç beklemiyordum. Şaşırdım.''
''İnan elimde olsaydı anında orada çalışmaktan vazgeçtim derdim.'' İrem anında önümde bitip, ''Saçmalama Ahsen. Anlamıyorum ne alıp veremediğin var onlarla. Özellikle de Ahmet'le?''
''Sırıtması bile onu boğma isteği uyandırıyor. Gıcık kapıyorum. Kadir ona bin çeker.''
''Hı hı tabi gıcık adamdır.''
''Çık git ya üstümü giyip ders çalışacağım.''
''Giyin gel, balkonda birlikte çalışırız.''
Üstümü giymiş, kitaplarımı da alarak balkona gitmiştim. Koltuğa oturmuş, ayaklarımızı da sehpaya uzatmıştık. Elimdeki sağlık kitabını inceliyordum. Biliyordum ki okulun 2. Gününde bu kadar ders çalışmaya hevesliysem en fazla 1 ay sonra ''Yeter artık, sıkıldım,'' diyecektim. Bu yüzden istek varken çalışmak lazım. Hatta birkaç aylık konuyu 1 ayda çalışıp ondan sonra rahat etmek mantıklı geliyor bana. Tabi ki de çalışamayacağım bir gerçek merak etmeyin. Sadece aklımdan geçen bir düşünceydi.
Hava karardığı için balkon lambasını da yakmış kitapların içine gömülmüştük! Telefonumun sesiyle İrem'le aynı anda yerimizden sıçradık. Arayan abimdi. Yerimden kalkıp balkon korkuluklarına ilerledim.
''Efendim?''
''Sana da merhaba canım kardeşim.''
''Merhaba abi,''
''Ben aramasam arayacağın yok diyeceğim ama sen şimdi 'aramama gerek kalmadan sen arıyorsun' diyeceksin. Bu yüzden direk konuya gireyim. Ev baktınız mı?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞİN GÖLGESİ
Fiksi UmumNe kadar kaçarsan kaç geçmiş bir gölge gibi takip eder seni...