Cennet sonsuz güzelliği vadederken,
Cehennem sonsuz karanlığı vadediyor.
Dünyada hem cenneti hem de cehennemi yaşarız. Bu hayatta ne tamamen cennet güzelliklerini, ne de tamamen cehennem ateşini hissederiz. Biraz gülümseme, birazcık da gözyaşı. Biraz mutluluk, biraz da acı... Her şey bir yapbozun parçası gibi bir birine bağlı...
Artık çok fazla üşümüyordum. Bulunduğum yer soğuktu ama alışmıştım. Kalbime bağlı olan cihaz da hala ötmeye devam ediyordu. Gözlerimi açtığımda ilk seferki gibi beni zorlamadan açıldı. Tavandaki tek loş ışık odaya gece lambası görevi verdiği için akşam saati olduğunu belli ettiriyordu. Başımı döndürmeye çalıştım ama başıma giren ağrıyla hareketsiz kaldım. Kapı sesiyle derin bir nefes alıp yanıma yaklaşmasını bekledim. Yüzüme hafif eğilip bana bakan ilk uyandığımda gördüğüm doktordu ama bu sefer gülümsüyordu.
''Aramıza hoş geldin Ahsen,'' konuşmaya çalıştığım an ağzımdaki acımsı tat konuşmamı engelledi.
''Uyanman için narkozu kestik bu yüzden ilaçlardan dolayı ağzında acımsı bir tat olması normal. Şimdi seni muayene edelim bakalım.'' Gözlerime baktıktan sonra parmağını takip etmiştim. Ardından başımdaki sargıya ve yanağıma bakmıştı. Yanağımda bir şişlik olduğunu doktorun kontrol etmesiyle fark etmiştim. Hemşirenin uzattığı damlayı ağzıma damlatıp yutmamı istediğinde yuttum. Boğazımda bir yanma hissetsem de ardından bir ferahlama ağzıma yayılmıştı.
''Şimdi söyle bakalım, ağrın var mı?''
''Hayır, bedenim uyuşmuş gibi hissediyorum sadece.''
''Narkoz hâlâ tam geçmediği için böyle hissetmen normal. Günlerdir narkoz alıyordun.''
''Günler mi? Kaç gündür bu durumdayım?''
''Bugün beşinci gün, beyninin küçük bir kısmında kan pıhtısı olduğu için uyuttuk ama bu sabah itibariyle tamamen kayboldu ve narkozu kestik. Şimdi hiçbir sorun görünmüyor.''
Bana saatler gibi gelen zaman meğerki günlermiş. Beş gün boyunca geçmiş ile savaşmıştım. O anları yeniden yaşamış, yeniden acı çekmiştim. Suçluluğum, Mustafa'nın ölümünü kabullenmeyişim yüzünden hafızamda silmiştim olanları. Mustafa'yı bile...
Gözlerim tekrar kapanmaya başlayınca gözlerimi açık tutmaya çalıştım. Doktor, ''Kendini zorlama Ahsen uyu. Gözlerini açtığında daha rahat bir odada olacaksın,'' dediğinde gözlerim kapanmıştı bile.
*
Bu sefer hissettiğim şey sıcaklıktı. Artık üşümüyordum başım, yanağım ve vücudumda ağrılar uyanmamı sağlamıştı. Gözlerimi açtığımda camdan yansıyan güneş ışığına baktım. Başımı yavaş bir şekilde diğer tarafa çevirdiğimde annemi ve babamı gördüm. Annem babamın omzuna başını koymuş ve uyumuşlardı. Onlara baktıkça benden sakladıkları kaza aklıma geldi. Benim Mustafa'nın katili olduğumu biliyorlar mıydı? Bu yüzden mi hafızam o anları unuttuğu halde sustular. Gözlerim dolduğunda elimi kaldırıp gözyaşlarımı sildim. Ardından sağ yanağımın üstündeki yaraya değdirdiğimde hissettiğim acıyla inlememe engel olamamıştı.
''Ahsen,''
''Kızım,'' Annem ile babamın sesi birbirine karışmıştı. Yanıma geldiklerinde ikisinin de çökmüş ve yorgun olduklarını gördüm. Babam elini saçlarıma koyacağı zaman geri çekmişti. Başımdaki yaradan dolayı canımı acıtmaktan korkmuştu.
''Kızım, iyi misin?'' Babamın sözüyle başımı olumsuz anlamda salladım. Annem korkuyla, ''doktoru çağırayım hemen,'' demesiyle elini tuttum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞİN GÖLGESİ
Ficción GeneralNe kadar kaçarsan kaç geçmiş bir gölge gibi takip eder seni...