'Acı veriyorsa geçmiş, geçmemiş demektir,' demiş Murathan Mungan. Geçmişimin bana acı vereceğini çevremdekilerin benden saklamasından değil, hatırlamadığım şeylerin bana acı verdiğini hissetmem. Sebebini bilmiyorum ama düşündükçe bir elin kalbimi sıktığını hissediyorum.
Odamı toplayıp, Ahmet'e ait eşyaları poşete koyup salona indirmiştim. Ahmet salondaki koltukta oturmuş Kadirlerin gelmesini beklerken televizyon izleyerek zaman geçiriyordu. Yanındaki boş yere oturmuş arada bir Ahmet'e kısa bakışlar atıp açtığı yarışma programına bakıyordum. Her ne kadar izliyor gibi görünse de gözleri bir boşluğa bakıyor gibiydi. Elimi koltuğa koyup başımı elimin arasına alarak sadece Ahmet'e odaklandım. Düşünmedim, sadece baktım. Baktıkça huzuru hissettiğim kadar tedirginliği de hissettim.
Başını bana çevirdiği an öylece kalakaldım. Ona bakarken yakalandığım için utansam da bakışlarımı çekemedim. O da bakışlarını benden çekmeden dudakları kıvrıldı. Yüzündeki tebessüm, o bakış... Hatırlıyordum. Rüyamda ilk gördüğüm Ahmet'in masum gülümsemesiydi.
''Kendini sakın suçlama,'' söylediği sözle kaşlarımı çatarak yüzüne bakmaya devam ettim.
''Ne?''
''Bazıları çocukların masumluğunu kullanır.''
''Anlamadım?'' Dudakları düz bir çizgi halini aldığında bakışlarını benden çekip televizyona baktı.
''Bazen anlatmak, anlamanı sağlamaz.''
''Ahmet...''
''Bir bardak su getirebilir misin?'' sözümü kestiğinde oldukça sinirlenmiştim. Konuşmayacaktı ve su da bahanesi olmuştu. Hışımla yerimden kalktığımda ''Dengesiz,'' demekten kendimi alıkoyamamıştım. Sırf duyması için sesimi sinirli bir şekilde yükselterek söylemiştim.
Bardağa su doldurup mutfaktan çıktığım an zil sesiyle kapıya yöneldim. Kapıyı açtığımda Fatih ve Kadir gülümseyerek içeri girdiler. Kadir elimdeki suyu görünce eline alıp tek seferde içtiğinde Fatih gülümsemişti. Boş bardağı bana uzatıp, ''Oh, çok iyi geldi, ölülerine rahmet.'' dedikten sonra yanımdan geçip salona girdi.
''Bu ne şimdi?''
''Yağlı yemek yiyince içi yanmış adamın.'' Fatih de içeri girdiğinde mutfağa girip başka bir bardağa su doldurarak salona girdim. Ahmet'e uzattığımda bir yudum alıp masaya indirince bahanesini açıkça belli ettirmişti. İrem de merdivenlerden aşağı indiğinde gülümseyerek Fatih'e bakmıştı.
''Hoş geldiniz.''
''Hoş bulduk,'' ve tabi cevabı Fatih vermişti. Kadir ise sadece gülümsemişti.
''Hadi Ahmet kalkalım bu gece eve gel annem sürekli seni sorup duruyor.''
''Bu halde evdekilerin beni görmesi en son isteyeceğim şey.''
''Anneme karnının ağrıdığını ve biraz üşüttüğünden bahsettim. Odana girip hemen uyuyabilirsin. Fazla dikkat çekmezsin.''
''Kadir annemin rahat duracağını mı sanıyorsun? Başıma dikilip beni kontrol edecek.''
''Fazla üstüne giderseniz tekrar otele döneceğini söyledim.'' Ahmet oflayarak yanındaki yastığı kardeşine fırlattı. Konağa gitmek istemiyordu özellikle de yarasını Dilber teyze görürse hiç iyi şeyler olmazdı.
''"Tamam, gidelim bakalım.'' Ahmet yerinden kalktığında Fatih de Ahmet'e ait olan poşeti alarak kapıya doğru ilerledi. Ahmet ayakkabısını giydiğinde arkasını dönerek bize baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞİN GÖLGESİ
Ficción GeneralNe kadar kaçarsan kaç geçmiş bir gölge gibi takip eder seni...