18.BÖLÜM

587 53 17
                                    

02.06.2005

Öğretmenimin tahtaya yazdıklarını defterime yazarken sınıfın kapısının tıklatılmasıyla başımı kapıya çevirdim. Aslında benimle birlikte tüm sınıf kapıya odaklanmıştı. Öğretmenin gir demesiyle nöbetçi öğrenci ile babam sınıfa girdi. Şimdiye kadar ders arasında ailem gelmediği için hem meraklanmış hem de korkmuştum.

Babam öğretmenimle konuştuktan sonra, öğretmenim çantamı alıp babamla gitmemi söylemişti. Defterimi çantaya hızlıca koyup sırtıma takarak sınıftan çıktım. Babam elimi tuttuğunda başımı kaldırıp yüzüne baktım.

''Baba neden beni aldın?''

''Seni aldığım gibi şimdi de İrem'i alacağız.''

''Neden ki?'' dediğimde cevap vermemişti. Alt kata indiğimizde babam İrem'in öğretmeniyle de konuşup izin alarak İrem'in elini tutup sınıftan çıkmıştı. İkimizin elini tutarak okuldan çıkıp arabaya binmiştik. İrem de benim gibi meraklanmış, korkmuştu.

''Abdullah amca bir şey mi oldu?'' Babam birkaç saniye arkasını dönüp bize baktıktan sonra yola baktı.

''Mardin'e gideceğiz.''

''Ama okulların kapanmasına on gün var. Neden şimdi gidiyoruz?''

''Eve gidelim annen anlatır kızım.'' Babam İrem'e de kızım diye hitap eder, bizi bir birimizden ayırmazdı. Babam güleç bir insan değildi ama şuan yüzündeki ifade iyi şeylerin olmadığını belli ettiriyordu. Birisine bir şey mi olmuştu? Yoksa İrem'in babaannesine mi bir şey olmuştu da Mardin'e gidecektik.

Sessiz bir şekilde teyzemlerin evinin önüne geldiğimizde İrem ile apartmana girip koşarak merdivenlerden çıkmaya başladık. Dairenin önünde geldiğimizde zile batığımız an annem kapıyı açmıştı. Annemin üzgün yüzüyle karşılaştığımda daha da korkmaya başladım. Ayakkabılarımızı çıkartıp oturma odasına girdiğimizde teyzemin ağladığını gördüm. İrem korkuyla annesinin yanına gidip ellerini yanağına koyduğunda o da ağlamaya başlamıştı. Arkamdan eniştem de odaya girdiğinde onunda ağlamış olduğunu kırmızı gözlerinden anladım.

''Yola çıkmamız lazım,'' eniştemin sesiyle yengem ayağa kalkıp İrem'i odasına götürdüğünde arkasından annem ile bende gittik. Okul kıyafetlerimizi çıkartıp rahat kıyafetlerimizi giydiğimizde İrem, ''Babaanneme ne oldu, çok mu hasta?'' dediğinde yengem kızının yüzünü ellerinin arasına alıp alnından öptü.

''Babaannen birden bire hastalanmış... Doktorlar bir şey yapamamış, yani... Yani babaannen artık yanımızda olmayacak kızım.'' İrem daha da çok ağlamaya başladığında bende ağlamaya başladım. Ölümü anlayacak yaştaydık ikimiz de. Babaanne ölmüştü.

*

Bizim araba minibüs tarzında olduğu için Mardin'e bu arabayla gidiyorduk. Babam, eniştem, annem, teyzem ve İrem... Artık kimse ağlamıyordu ama acılarını içlerinde yaşıyorlardı. Ben de İrem'in elini tutup yol boyunca bırakmadım. O benim kardeşimdi ve hep yanında olacaktım.

Konağın önüne geldiğimizde sokakta dizili birkaç araç vardı ve konağın kapısı da sonuna kadar açıktı. Arabadan inip annemlerin peşinden konağa girdiğimizde Birkaç kadın gelip teyzem ve anneme sarıldıktan sonra içeri geçtiler. Teyzem ve annem de içeri girip üst kata çıkarak bir odaya girdiler. Teyzem saçlarını toplayıp çantasından çıkardığı eşarbı başına örttüğünde annem de sadece başındaki eşarbını düzeltti.

Akşam saatinde geldiğimiz için eniştem ve babam cenaze işlemleri için hemen evden çıkmışlardı. Konuştuklarına göre eniştemin Almanya da ki kardeşi yarın sabah burada olacaktı ve öğlen de babaanneyi gömeceklerdi. Teyzemler gelenleri ağırlayıp bir şeyler ikram ederek taziyeleri kabul etmeye başlamışlardı. İrem ile bende bahçenin bir köşesinde oturmuş gelen gidene bakıyorduk.

GEÇMİŞİN GÖLGESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin