21.BÖLÜM

577 41 14
                                    

''Hadi ama çıkın dışarı. Hadi güzellerim benim yormayın ablanızı sabah sabah.'' Tuhâf tuhâf bana bakmaya devam ettiklerinde elimdeki süpürgeyi içeri sokup sallayarak dışarı çıkmalarını bekledim. ''Daha yumurtalarınızı alıp güzel bir omlet yapıp midemize indireceğiz. Çıkın hemen şu kümesten.'' Süpürgeden korkup arka arkaya dışarı çıkmışlardı bile. Hatta bir tanesi kaçarken uçma moduna geçmiş, tırnağıyla elimi çizmişti. Elime üfleyip sinirle tavuklara baktım.

''Tavuklarla konuşmayı bilmezsen ha böyle çizerler elini

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

''Tavuklarla konuşmayı bilmezsen ha böyle çizerler elini.''

''Her sabah aynı şeyi yapıyorlar bana dede. Bu saatlerde tavuklar dışarda gezer ama senin bu tavukların ancak kümeste zaman geçirsinler.''

''Karışma benim güzellerime. Onlar çok hassas.''

''Kesip bir güzel kızartıp yiyeceksin bunları var ya...'' Rıza dede elindeki küreği bana doğru kaldırdığında hemen eğilip kümese girdim. Eninde sonunda kesip yiyecektik bu tavukları, kızmanın ne anlamı var ki?

Yumurtaları elimdeki geniş tabağa koyup kümesten çıktım. Tavukların hepsi bahçenin bir tarafına dağılmıştı. Rıza dede de ektiği sebze sadırlarını sulamakla meşguldü. Bu bahçe işi olmasa Rıza dede ne yapardı merak ediyorum. Bahçeyle ilgilenmeyi, bir şeyler ekmeyi çok seviyordu. Tabi verdiği emeğin karşılığını da meyveler sebzeler olduğunda fazlasıyla alıyordu.

Merdivenlerden çıkıp eve girdim. Evin alt katında kullanmadıkları eşyalar, kışlık yiyecekler gibi şeyler vardı. Bir nebi alt katı kiler gibi kullanıyorlardı. Bir şeye ihtiyacımız olduğunda alt kattan alıyorduk. Mutfağa girdiğimde Cemile nine tezgahın üstüne hamur açıp yağlayarak katlıyordu.

''Kızım şu sacı ocağın üstüne koyda burada pişirelim. Birkaç tane katmer için odun ateşi yakmaya değmez.'' Saçı alıp ocağın üstüne koyarak altını yaktım. Cemile ninenin hamaratlığına, dinçliğine hayrandım. Bu bir yıl içerisinde bu tatlı çiftten birçok şey öğrenmiştim. Onlar benim en büyük destekçim, arkadaşım ve neşe kaynaklarımdı.

Sacda katmerler pişerken bende birkaç tane yumurta kırıp içine biraz baharat ve peynir katarak bir güzel çırptım. Eritip kızarttığım tereyağının içine döküp ocağın altını kıstım. Cemile nine de pişirdiği katmerleri geniş tepsiye koyduğunda bende kahvaltılıkları çıkardım. Tepsi tamamen hazır olduğunda elime alıp balkandaki yer sofrasına indirdim. Rıza dede de ellerini yıkamış sofraya oturmuştu bile.

Omletimden büyük bir lokma alıp abartılı bir şekilde yediğimde ikisi de bana bakmıştı.

''Çok mu acıktın kızım?''

''Yani birazcık fazla acıkmış olabilirim nine. Bu omleti yerken kümesteki tavukları bir güzel kızartıp yediğimi hayal ediyorum.'' Cemile nine ile gülerken Rıza dedem de kaşlarını çatmış bana bakıyordu. Tabi ki öyle bir hayal kurmuyordum. Tavukları yemekte de gözüm yok. Sadece bu ihtiyarla uğraşmak fazla hoşuma gidiyordu.

GEÇMİŞİN GÖLGESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin