Şavaş, ağabeyinin arkasında dar yoldan aşağı doğru yürürken aklından hiç de iyi düşünceler geçmiyordu şüphesiz. Karısını hiçbir şey yapmadan bırakmasını hazmedemiyordu. Merve şu anda mantıklı düşünemiyordu ki, hayatlarını özellikle de Bilgehan'ın geleceğinin onun ellerine bırakması akıl alır gibi değildi. Ağabeyinin çökmüş omuzlarına baktı. Ne zor imtihanı vardı. Büyük dağların başı dumanlı olur misali, sürekli başında kara bulutlar dolanıyordu. Hızlanarak ağabeyinin önüne geçerek geri geri yürümeye başladı.
"Bu mudur yani?"
Erden, bıkkın bir ifadeyle kardeşinin yüzüne baktı. Gözlerinin altı günlerdir devam eden baş ağrıları ve uykusuzluk yüzünden çökmüştü. Aynı durum kendi gözleri içinde geçerliydi elbette. İkisi de Merve ile beraber kurdukları o güzel evde nefes alamıyor ama bir bağımlı gibi oradan ayrılamıyorlardı. Evin her köşesinde Merve'nin izi varken nasıl ayrılabilirlerdi ki zaten.
İçine derin bir nefes alarak konuşmaya başladı,
" Evet, budur Savaş. Defalarca söyledim. Ben Merve'nin üzülmesini istemiyorum..."
Savaş aynı kelimeleri bir kere daha duymaya dayanamayarak atıldı,
"Ağabey, Merve çok mu mutlu şu anda. Kızın yüzünü görmedin mi? Senden bile daha kötü durumda! Ve sen karşıma geçmiş mutluluktan bahsediyorsun! Merve mantıklı düşünemiyor. Şu an psikolojik olarak çok büyük bir çöküntü yaşıyor anlamıyor musun? Herşey bitip tüm tozlar yere indiğinde ikinize yaptıkları için büyük bir pişmanlık yaşayacak..."
"Savaş!" diyerek sözünü kesti Erden,
"Can yarım, neden anlamıyorsun? Bana bunları defalarca söyledin zaten. Eğer dediğin gibi Merve gerçekten pişman olursa, yapacağı tek şey bana geri dönmek olur. Ben zaten onu bekliyor olacağım. Ne sanıyorsun? Benim Mervesiz bir hayat kuracağımı mı?"
Kesik bir nefes çekti içine, nefes almak bile ağır bir işti o an,
"Ben onu bekleyeceğim Savaş. Kendi isteğiyle, sadece bana dönmesini istiyorum. Neden Bilgehan'ı ona bıraktım sanıyorsun? İstesem hukuki yollarla bebeğimi alamaz mıydım?"
Savaş, ağabeyinin haklı olduğunu biliyordu, onun gibi başarılı bir avukat isteseydi ne yapar eder bebeğini alırdı.
"Ben bebeğimiz için bana dönmesini istemiyorum Savaş. Sadece bana dönmesini istiyorum. Ne kadar sürerse sürsün beklemeye razıyım..."
Omzunu sıkıp, gözlerinin içine baktı ağabeyi daha sonra da gittikleri yönün aksi istikametine doğru yürümeye başladı. Savaş, artık onunla gitmemesi gerektiğini biliyordu.