Ortama bir ölüm sessizliği çökmüştü. Merve gözlerini kocaman açmış, karşısındaki adamın kara kahvelerine sabitlemişti bakışlarını. Adam öyle ulaşılmaz bakıyordu ki ona dizlerinde ki kuvvet çekilivermişti bir anda. Hırsız demişti ona. Bilmezdi ki Merve, çok sevmesine rağmen yan bahçedeki ağaçlardan mandalina bile almazdı habersiz. Bilmezdi ki Merve, parklardan çiçek bile koparmazdı ki kul hakkına girerim diye.
Polislerin yaşça biraz olgun olanı boğazını temizleyip konuşmaya başladı;
“Hanımefendi pırlanta yüzüğünün bu dükkanda kaybolduğunu iddia ediyor. Siz yüzüğü gördünüz mü?”
“Ben… Ben yüzük falan görmedim Memur Bey. Hanımefendi başka bir yerde unutmuştur yüzüğünü…”
Merve’nin zorla bir araya getirdiği birkaç cümle ve kısık sesine inat diğer kadından bet bir isyan yükseldi;
“Hayır Memur Bey o aldı kesin. Pırlanta benim çantamdaydı, bu kadın beni ittirdi ve çantamı yere düşürdü sonrasında da topluyorum diye içinde yüzüğü aldı muhtemelen. Şikayetçiyim! Ömrü boyunca çalışsa benim yüzüğümün değerini ödeyemez bu kadın!”
Merve duyduklarının ağırlığıyla artık nefes alamaz hale gelmişti. Tek elini kalbinin üzerine koymuş uyuşmuş bakışlarla bakıyordu karşısındaki insan benzerine. Bu kadın insan olmazdı. Hırsızlıkla itham etmek bu kadar kolay olmamalıydı.
Olaylara daha fazla dayanamayan Sakis Usta söze karıştı;
“ Memur Bey, kesin bir hata vardır. Merve kızım böyle bir şeyi hayatta yapmaz. Eğer çanta yere düştüğünde çantadan çıktıysa yüzük dükkanda bir yerdedir mutlaka.”
“Sakis Usta, sen bu işe karışma istersen! Buradan çıktığımda senin dükkanın hakkında da bir iki laf edeceğim elbette arkadaş çevremde. Bu kızın yaptıkları yetmiyormuş gibi, bir de sen arka çıkıyorsun!”
O sırada Erden’in tok sesi duyuldu yeniden;
“Memur Bey, müvekkilim bu hanımdan şikayetçi, lütfen merkeze gidip gerekli işlemleri yapalım.”
Polis memuru kolunu nazikçe tutup dışarıya doğru yönlendirdiğinde, sadece “Çantam…” diyebilmişti Merve. Sakis Usta çantasını uzatırken dükkanının anahtarlarını da eline almıştı çoktan. Merve’yi yalnız bırakmaya niyeti yoktu.
Merve ondan sonrasını hayal meyal hatırlıyordu. Polis merkezine gelmiş, ifadesini yazdırmış, ailesine haber vermişti ama her şey bir toz bulutu içindeydi ve o tozlar gözlerine batıyordu sürekli. Nezarethanenin kapısı kapandığında çıkan o yüksek sesle sanki bir rüyadan uyandı Merve. Etrafına baktı ama ondan başka kimse yoktu içeride. Titrek adımlarla duvar kenarındaki banka oturup dizlerini yukarı çekti ve başını yasladı.