Tokat.

40 5 0
                                    

Okuldan çıktıktan sonra yine müzik dinleyerek eve gitmiştim. Her zaman ki gibi bilgisayarı alıp Pars'ın hesabına bakmıştım. Yeni bir fotoğraf paylaşmıştı. Bir kızla sarılarak çekildiği bir fotoğraf. İkinci bir kalp kırıklığı. İkinci bir ağlayan göz. Fotoğraftaki kızın ben olmasını dilemiştim. Hıçkıra hıçkıra diledim bunu. Ama imkansıza oynuyordum. Bilgisayarı kapatarak üzerime ceketimi alarak aşağıya inmiştim. Ve Tarık amcayla annem karışımdaydı.

"Asel iyi misin?"

"Evet anne biraz hava alacağım."

"İlk önce konuşmamız lazım. Salona geçelim."

"Sonra konuşsak Tarık amca?"

"Şimdi."

Sesindeki sertlik gerilmeme sebep olmuştu. Ben salona geçtikten kısa bir süre sonra onlarda karşıma oturmuştu.

"Sizi dinliyorum."

"Asel. Seni öz kızım gibi gördüm bu zamana kadar. Seni seviyorum. Ve bu zamana kadar bizi üzecek bir şeyde yapmadın. Ama bugün bir şeyler duyduk."

"Ne duydunuz ?"

"Bir arkadaşım seni Pars Uluhan'ın grubunun yanında görmüş."

"Ne var bunda ? Arda'dan bahsediyorsan o benim arkadaşım."

"Onlar senin arkadaşın olamaz."

"Neden?"

"Uluhan'lara bulaşma Asel. O ve onların çevresinde olamazsın. Onlar benim en büyük düşmanım."

"Sizin basit para meseleleriniz yüzünden kimseden uzak duramam ben. Bu yaşıma kadar çevremi ben seçtim bu zamandan sonra öyle olacak Tarık Gürsoy."

"Şansını zorlama Asel. Benimle düzgün konuş."

"Ne olur konuşmazsam?"

Hızla ayağa kalkıp suratıma sert bir tokat atmıştı.

"Bunu yaparım."

"Gördün mü anne ? Ve sadece susuyorsun. Tebrik ederim seni."

Kapıyı çarparak çıkmıştım evden. Gözyaşlarımı tutmam imkansızdı. Pars'tan sonra bir de üvey babam çok iyi olmuştu. Tokat attığı taraf hala sızlarken sahile yürümeye karar vermiştim.

Kayalardan birine oturduğumda sessiz gözyaşlarım hıçkırıklara dönüşmüştü.

"Güçlü olmalısın küçük kız."

Pars Uluhan ve onun ilahi sesi. Şuan yanımda duruyordu. Hayal olduğunu düşünüp gözümü kırpıştırdığımda hala yanımdaydı.

"Etrafımda dolaşma Pars Uluhan. Etkilenirim."

Ona gönderme yaptığımda sırıtarak yanıma oturmuştu.

"Cidden neden geldin sen?"

"Bana ihtiyacın olduğunu düşündüm."

"Bunu da nereden çıkardın?"

"İçimdeki ses öyle söyledi ve yaptım Asel karıştırma."

"Bence gitmelisin."

"Ben istemeden bir şey yapmam İzgi. Şimdi benim burada olmamı geç ve içindekileri dök."

"Sana anlatacağım bir şey yok Pars."

"Baban mıydı?"

"Kim?"

"Sana vuran adam. Baban mıydı?"

"Üvey babam. Ve sen bunu nereden biliyorsun ?"

"Arda."

"Arda niye benim evimi izliyor ? Ve neden bunu sana söylüyor ?"

"Ben istedim."

"Her istediğini yaptırabiliyorsun dimi?"

"Evet Asel. Her istediğimi yaptırıyorum."

"Ne güzel."

"Öz baban ?"

"Öldü."

"Ve annen de o adamla evlendi."

"Bir adet zeki Pars Uluhan."

"Ha ha."

"Kimseyle konuşmayan sen neden benimle konuşuyorsun ?"

"Öyle istiyorum."

"Sen ve senin istediklerin. Neden istiyorsun?"

"Kimse isteklerimin nedenini bilmemeli küçük. Bu sorunun cevabını alabilecek kademede değilsin."

Dediğini umursamayarak kalkmıştım oturduğum yerden. Sinirimi bozuyordu. Salak.

"İzgi. Yakından daha güzelsin."

Dediği şey durmamı sağlamıştı. Cidden doğrumu duymuştum ben. İnanamıyorum.

Arkamı döndüğümde sırıtarak izliyordu suratımı.

"Sözlerin çok değişken Uluhan."

"Gece nerede kalacaksın?"

"Evimde."

"Yalan söyleme Asel. Yalanlardan nefret ederim."

"Bilmiyorum."

"Hadi gel."

Kolumu tutarak sürüklemeye başlamıştı. Arabasının önüne geldiğimde kapımı açıp içeri fırlatmıştı beni.

"Çok kibarsın Pars. Teşekkür ederim."

"Her zaman İzgi."

Sessizce oturmuştum koltukta. Nereye götürüyordu amacı neydi bilmiyordum ama bunu umursadığımı da söyleyemezdim.

Araba durduğunda hiç bir şey söylemeden Pars'la beraber inmiştim. Biliyordum burayı Pars'ın eviydi.

"Senin evine neden geldim?"

"Bugün burada kalacaksın çünkü."

"Öyle bir şey olmayacak tabiki."

"Benim dediğim her şey olur İzgi."

Dediğinde tekrar kolumu tutarak kapıya götürmüştü beni. Zile bastığında bir kız açmıştı kapıyı. Hizmetçiydi sanırım.

"Hoşgeldiniz."

Fazlasıyla güzel olan bu eve girdiğimde salon diye tahmin ettiğim yere gelmiştik. Kolumu serbest bıraktığında koltuğu oturup Pars'a dikmiştim gözlerimi.

"Sanırım bu yaptığım hareket üvey babamı daha da sinirlendirecek?"

"Tarık Gürsoy bundan sonra sana hiç bir şey yapamaz Asel. Ben varken bugün ki olay bir daha tekrarlanamaz."

"Bir dakika. Sen bana baban mı diye sormuştun ama. Nasıl biliyorsun ismini."

"Ben cevaplarını bildiğim soruları sorarım İzgi. Uzun süredir beni izleyen biri için fazla bilgisizsin."

"Kusura bakmayın efendim. Fazla karışık bir hayatınız var ve sizi izleyerek benim sizi tanımamam salaklık. Haklısınız."

"Dalga geçme küçük kız."

"Uykum var Pars."

"Tamam. Gel benimle."

Onu takip ederek yukarı çıktığımda beyaz renklerin hakim olduğu bir odaya girmiştik.

"Kardeşimin odası. Burada uyursun. Korkarsan odam karşıda İzgi. Ve dolapta sana göre bir şeyler vardır. Onları giy."

Sırıtarak odadan çıkmıştı. Benimle dalga geçiyordu. Ve bu sinirlenmemi sağlıyordu. Dolaptan kıyafetleri alıp giydiğimde üstüme tam olması tuhaf gelmişti. Aslında önemli olan bu kıyafetlerin kimin olduğuydu? Fotoğraftaki kızındı belkide. Belkide kardeşinindi. Bunu düşünmeyi bir kenara bırakarak yatağa yatıp gözlerimi kapatmıştım.

PARSELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin