Kendi kendine binlerce yemin eden kadın bu sefer kararlıydı. Artık kendini Colin’e ezdirmeyecekti. Gururundan kalan parçaları özenle saklaması gerekiyordu çünkü Colin, artık haddini aşmıştı.
Derin bir nefes aldı ve İngiltere’deki Isabel olmak için çabalamaya başladı. Colin onu aldattıktan sonra soğuk bir buz kütlesine dönüşen kadın İskoçya’ya geldiğinde yine toy bir genç kız oluvermişti.
Artık buna bir son vermeliydi.
Katı bir surat ifadesiyle aynadaki görüntüsüne baktı. Üzerinde kadife zümrüt yeşili bir elbise vardı. Her zamanki gibi güzel görünüyordu. Genç kadın yüzünü buruşturdu. Sıradan, diye düşündü. Çok sıradan.
Sandalyesinde asılı duran ekoseli kumaşı aldı ve beline bağlamayı denedi. Ancak yine başaramadı. İç çekerek hizmetçiyi çağırmaya karar verdi. Odasının kapısını hızla açtığı an Colin’le karşılaştığında ne yapacağını şaşırdı.
Bir süre birbirlerine şaşkınca baktıktan sonra Isabel kendine verdiği sözleri hatırladı ve sertçe konuştu.
“Burada ne işin var?”
Colin, besbelli onun bu tavrına şaşırmıştı. Gözlerini kırpıştırdı ancak hemen kendine geldi.
“Sana… kötü davrandım sanırım.”
Kadın gözlerini devirdi. Nihayet öküz Colin bunu anlayabilmişti. Yine de geri atmaya niyeti yoktu!
“Önümden çekilir misin?” diye sordu kaşlarını çatarak. Colin’de kaşlarını çattı ve kadının suratına bakmaya başladı.
“Neden böyle davranıyorsun?”
Doğrusu Isabel artık bu durumdan çok sıkılmıştı. Colin resmen çocuk gibi davranıyordu! Tabiri caizse hem suçlu hem de güçlüydü!
“Beni dinle Colin,” dedi odanın kapısına sıkıca tutunarak. “Çocuk gibi davranmandan bıktım. Ve kendimi sana ezdirmekten de bıktım. Ben tamam desem sen hayır diyorsun, sen tamam desen ben hayır diyorum. Bu iş çocuk oyuncağına döndü.”
Ve her kelimesinde haklıydı.
Colin’in çatık kaşları düzeldi ve derin bir nefes aldı. “Doğru söylüyorsun.”
“Tabii ki doğru söylüyorum. Ve sen çabalamadığın sürece bende kılımı kıpırdatmayacağım.”
Erkeğin omuzları düştü. “Anlamıyorsun,” dedi başını iki yana sallayarak. “Kendimden tiksiniyorum. Bunun ne demek olduğunu bilmiyorsun.”
Isabel cevap vermedi.
Genç adam başını salladı. “Sen nereye gidiyordun?”
“Birini bulmaya,” diyen kadın bir eliyle eteğini düzeltti. “Bunu,” derken omzunun üzerinden ekoseli kumaşa bakıyordu. “Bağlamak çok zor.”
Colin yanından geçerek içeri girdi. “Ben hallederim.”
Onun bu kadar rahat olmasına şaşıran kadın adama baktı. Ardından sesini çıkarmadan aynanın önüne yürüdü.
“Kapıyı kapat.”
Yutkunan Isabel geldiği yoldan geri döndü ve derin nefesler alarak kapıyı kapattı. Colin, elinde kumaşla beraber onu bekliyordu.
Büyük dev aynasının önünde durdu ve sırtını dikleştirdi. Erkek, kumaşı beline becerikli parmaklarla bağlayıp düğüm atarken Isabel nefesini tutmuştu. Bir odada, Colin’le yalnızdı. Erkeğin parmak uçları bazen beline değiyordu. Bir an önce bu işkencenin bitmesi için Tanrı’ya yalvarmaya başladı.