Bölüm 8 / Jay

27K 1.4K 54
                                    

"Hâlâ anlayamıyorum," diye homurdandı Colin. Bir eliyle kafasını tutuyordu. "Keşke kim olduğuma baksaydın da ondan sonra kafamı yarsaydın."

Isabel Colin'in tam karşısında dizlerinin üzerine oturmuş, üzgün gözlerle genç adama bakıyordu. Sabah erkenden uyanmıştı. Ürkütücü sessizlikte rahatça duyduğu ayak sesleri yüzünden korkmuş, elinde tarağıyla oturmaya başlamıştı. Colin geldiği anda da onun kötü adam olduğunu sanıp ağır tarağını kafasına geçirmişti!

"Çok üzgünüm," dedi elleriyle garip şekiller yaparak. "Senin kötü biri olduğunu sandım. Hem neden sessizce geliyorsun ki!"

"Kimseyi uyandırmak istemedim."Özellikle de seni...

Kadın o öpülesi pembe dudaklarını ısırdı ve yerinden kalktı. "Ben gidip birilerini çağırayım."

Üzerinde dizlerine anca gelen beyaz bir gecelik vardı. Colin nefesini tuttu. O pürüzsüz ve düzgün bacakları böyle ortadayken Isabel dışarı çıkmamalıydı. Hayır, buna asla izin veremezdi!

"Otur!" dedi sert bir sesle. Genç kadın hiç duymadığı bu sert ve emir veren ses tonuna karşı kaşlarını çattı.

"Sana yardım çağırmak için gidiyorum seni nankör İskoç."

"Yardıma ihtiyacım yok," diye tısladı Colin. Emirlerine karşı gelinmesinden nefret ederdi ve zoraki sertliği gerçeğe dönüştü. "Otur şuraya Isabel."

"Hayır!"

Hırs yapan Isabel çadırın çıkışına bir adım atmıştı ki Colin onu eteğinden sertçe tuttu ve yere düşürdü. "Sana gitmeyeceksin dedim!"

İkisi de hırs yapmıştı. Isabel emir almaktan nefret ediyordu ancak Colin'de emirlerine karşı gelinmesini sevmiyordu. Birinden biri pes etmek zorundaydı.

"Isabel sana buraya otur dedim!"

"Bende hayır dedim!"

Colin neden böyle davrandığını hatırlamıyordu. Şu an tek düşündüğü Isabel'in emrine karşı gelmesi ve inat etmesiydi.

Isabel'de neden dışarı çıkmak istediğini bilmiyordu. Colin onu o kadar sinirlendirmişti ki bunu bile unutmuştu!

"Bırak beni pis barbar!"

"Seni süslü İngiliz kaltağı. Benimle böyle konuşamazsın!"

Colin'in bu sözlerinden sonra ikisi de nefes nefese kalmış, zaman resmen durmuştu. Isabel gözlerini kırpıştırdı. Hayır, kırılmamıştı. Aksine çok sinirlenmişti!

"Sen bana ne dedin?"

"Süslü İngiliz kaltağı dedim."

"Ne dedin ne dedin?"

"Süslü İngiliz kaltağı."

"Bir daha söyle bakayım?"

Genç kadın eteğini sakince Colin'in pençelerinden kurtarmış, yavaşça ayağa kalkmıştı. Adama tepeden bakıyor, sakinliğiyle onu delirtiyordu.

Colin'de hızla ayağa kalktı ve alev alev yanan gözlerini kadının suratına dikti. "Süslü İngiliz kaltağı dedim seni kahrolası! Anladın mı beni artık ha anladın mı? O minik İngiliz beynin beni anladı mı?"

Genç kadında altta kalmayarak atladı. "Evet anladı! Seni lanet herif. Beni bunun için mi götürüyorsun ha? Emir verip egonu tatmin etmek için mi?"

Colin'in aniden kalkan eline bir süre baktı ve hafifçe güldü. "Bana vuracaksın öyle mi? Çocukluk arkadaşına? Bana?"

Genç adam kaldırdığı elini yumruk haline getirdi zorlukla indirdi. "Sabrımı zorluyorsun Isabel."

Kadın onu umursamadan saçlarını savurdu ve o minicik geceliğiyle çadırdan çıktı. Colin onun gidişini seyretti. Sonra aniden kampın erkekle dolu olduğu aklına geldi ve hızla çadırdan çıktı. Isabel çıplak ayaklarıyla ormanda paytak paytak yürüyordu. Kollarını göğsünde kavuşturmuştu. Arkası Colin'e dönüktü. Saniyeler geçtikçe Isabel uzaklaşıyor, atların bulunduğu alana yöneliyordu. Colin bunu dehşet içinde fark etti. Lanet olsun Isabel Kenneth'ın asi atı Jay'e yöneliyordu!

"Isabel bekle!"

Genç kadın onun sesini duyunca hızlandı. Jay siyah yelesini savurdu. Isabel onu fark etmemişti. Gittikçe ata yaklaşıyordu. Jay, asi ve hırçın bir attı. Yönetilmesi zordu. Kenneth bu atı eğitmeye gönüllü olmuştu ve Jay gerçekten Kenneth'ın sözünü dinliyordu. Ancak onun dışında yanına yaklaşanları genelde tepiyor, ısırıyordu. Colin nefesini tuttu ve oraya koşmaya başladı.

"Lanet olsun Isabel. Bekle dedim!"

"Emirlerini dinlemeyeceğim seni lanet İskoç!"

Isabel'in öfkeli sesini duyduğunda daha da hızlandı. Kahretsin yetişemeyecekti. Jay, ağaçların arasından çıkmış Isabel'e yönelmişti. Bu lanet kadın kör müydü? Koca Jay'i göremiyor muydu!

"Lanet olsun," diye homurdandı ve son hız koşmaya başladı. Gittikçe yaklaşıyordu.

Isabel'se öfkesinden önünü bile görmüyordu. O gıcık İskoç erkeği ona emirler vermeye bayılıyordu anlaşılan! Jay şaha kalkıp garip sesler çıkarttığında genç kadın onu anca fark edebildi ancak artık çok geçti. Bir çığlık koparırken beline dolanan kollarla gözlerini kapattı ve havada uçtuğunu hissetti. Sertçe yere düştüğündeyse üzerinde Kenneth'ın bedeninin olduğundan habersizdi!

Yorumlarınızı bekliyoruuuum :D

SınırHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin