Benim IWA'ya katılmamla birlikte sanırım hayatımız biraz daha normale döndü. Kerem'le artık kavga etmiyorduk. Ama eskisi gibi de değildik hala. Bazı şeyler için zamana ihtiyacımız vardı.
IWA benim için eğlenceli bir yerdi. Farklı insanlar, farklı milletlerden onlarca yüzlerce insan olması ve onları tanıyabilmek inanılmaz bir şeydi. Herkesin kültürü ne denli farklıysa herkesin hikayesi de bir o kadar farklıydı.
Benim içinde bulunduğum projede ilk başlar da yalnızca ben ve Pierre vardık. Daha sonradan Nargis adında 15 yaşında esmer bir Afgan kızı da dahil oldu.
Nargis ailesinden gizli olarak bizimle görüşüyordu. Fransa'ya geldiğim ilk zamanlar onunla bir sosyal ağ üzerinden tanışmıştım. Kısa bir süre de ilişkimiz abla kardeşe dönüşmüştü ve bana olan güveni inanılmazdı. Ailesinin katı yapısı, Kabil'de arkalarında bırakmak zorunda kaldıkları ablasının suçluluğunun bedelini ona ödetmeye çalışmaları on beş yaşındaki bir kız için oldukça ağırdı. Konuşurken nefes alabildiği tek kişi olduğumu söylemesi hem güzel hem de acı vericiydi. Bazen ona kötü örnek olmaktan korktuğum zamanlar oluyordu...
Fransa'da müslümanlara karşı olan yapının da büyük etkisi ile birlikte ne yazık ki müslümanlar IWA gibi oluşumların içinde yer almak yerine kendi oluşumlarını yaratıyorlardı. Bu durum da Pierre için biraz kötüydü. Çünkü projesi için planladığı şey biraz askı da kalmıştı.
Bir gün bana masasında kağıtların ve bilgisayar ekranının içinde kaybolmuş halde,
"Bence seninle yalnız yürütebiliriz bunu. Kalabalık gruplarda her ne kadar daha çok fikir ortaya çıksa da yine de fikir çatışması çok fazla oluyor... Nargis daha çocuk ama boşuna çocuktan al haberi de demiyorlar. Onunla iletişimin muazzam. Ondan öğreneceğin bilgiler de önemli. Ailesine bunu hissettirmeden devam etmelisin bence." dedi.
Pierre benden çok kendisini ikna etmek ister gibiydi. Bu projenin onun için ne kadar önemli olduğunu biliyordum. Ardında 7 yaşında güzel bir kız çocuğu bıraktığı eşinin projesini hayata geçirmek istemesi kadar güzel bir şey olamazdı. Ondan ne pahasına olursa olsun tamamlamasını istediği bu proje için ben de elimden gelenin fazlasını yapmaya çalışıyordum.
***
IWA'dan önce Paris'te zaman ne kadar yavaşsa benim için, IWA'dan sonra da bir o kadar hızlıydı. Gözümü açıp kapatana kadar kursum bitmişti. Proje de inanılmaz yol kat ederken, IWA'da hemen hemen herkes beni tanıyordu.Bir andan ölüp küllere dönüşmüş ve ardından küllerinden yeniden doğmuş olan bir anka kuşu gibiydim.
Projedeki dördüncü ayımdı. IWA'nın düzenlediği büyük yemekten bir ay kadar önce Pierre odasının içinde bir aşağı bir yukarı yürüyordu ben içeri girdiğimde.
Beni gördüğünde, "Gelmen çok iyi oldu!" dedi.
"Bir sorun mu var?" dedim. İçimi bir telaş almıştı.
"Buradan bir şey yapmak doğru gelmiyor bana. Bence bir kaç aylığına Kabil'e gitmeliyiz! Hatta Pakistan'da ki kampları da dolaşmalıyız. O atmosferi hissetmeden bir şeyler yapmaya çalışırken her şey yarım kalıyor."
"Harika bir fikir ama ben gidebileceğimi sanmıyorum. Evliyim biliyorsun ki ve Kerem'in buna sıcak bakacağını hiç sanmıyorum."
"Anlıyorum ancak, sensiz gitmek..." duraksadı ve devam etti, "Ben yine de her ihtimale karşı vizeni çıkartacağım. Belki fikrin değişir ya da kocan daha sıcak bakar bu duruma, bilmiyorum."
"Çok ihtimal vermiyorum buna Pierre."
***
Kerem, Pierre'e takmış durumdaydı. Son dönemler de Verda'ya da aynı şekilde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mor şemsiye
Adventure"Bana bir zamanlar hayallerinin peşinden git diyen... Hayat silgi kullanmadan resim çizmeye benzer diyen... Ve... Unutmayacağım diyen ama fazlasıyla unutan adama... " Aşkın, batının ve ortadoğunun çelişkilerini, büyük hayalleri ve en önemlisi kad...