"Ananı avradını kuyu suyunda yıkasınlar dayiiiiii!! Kuyu suyuna işettirip içirsinler inşallah!!! Avradını kesip kanından şerbetli çay yapsınlar emiii, şekerini de ananın saçının yağından yapsınlarda içesin, bu ne laaaaaaaan!!!!"
Öyle bi şeye binmiştik ki, ağzım yerdeyken totom yukarı kaçıyo o kadar yani. Ana bacı sövmek isterdim ama sövemiyom ki aq. Ay sövdüm.
"Ne diyooonnnn! Acuşşiiiii, acuşşiiiiiiii indirrr biziii, agucgucgucguuuuu!!!!!"
"Kusucam acuşşiiiii! Öğk, acu-acuuu öğk!"
"Suga kusma Sugaaaaa! Tut o mideyi yerinde!"
"Atlarım seni tepsin Acuşşiiiii!"
Ne? Cidden? Atlarım seni tepsin ne ya? Ama tepsin o ayrı.
"Ğaaaaaa!!!"
Başta Suga olmak üzere hepimiz kustuk. Tabi indikten sonra. Bi baktım acuşşi değil de acummaymış. Tabi duymamış. Yırttık. Sonra söve söve gittik yemek yemeye. Evet zeka fışkırıyo biliyorum. Koca bi masada toplanmış yemek yerken bi tane turist kız Suga'nın üzerine çorba döktü. Bu bi kalkmış masadan, bağıra bağıra. Benim içim acıdı aq. Sonra bacaklarına üflemeye başladı.
"Cosanghabnida!!! Cosanghabnidaaaa!!!!"
Kız elini kolunu nereye koycağını sapıtmış Suga'nın tişörtünü tutup yellendiriyo. Tişörte çorba dökülünce esneyip bollaştı. Kızda, Sugaya deyip yakmasın diye tişörtü Suganın bedeninden uzaklaştırmaya çalışıyodu. Bi yandan karnı yanan Suga, zıplayıp karnına üflüyodu, aynı zamanda da elleriyle yelliyodu.
"Çocuğun baklavaları yandı lan!!"
"Aaaaahğğ!!! Yanıyoruuuuuum!!!"
Korece küfür etmeye başladı. Yani ben biliyorum, anlıyorum yani. Bi güzel sövelemeye başladı. İyiiiice söveledikten sonra da karnına karnına üflemeye devam etti. Diğerleride yarısı gülüyo yarısı gırtlağını parçalarcasına öğürüyo. Onların yaptığına gülmek denmez ya. Öğürüyolar işte. Jimin götünden gülmeye başladı zaten bi süre sonra.
Suratı çıktı çünkü.Nasıl mı? Şöyle. Boğazı böyle geriden geriden geliyo kıpkırmızı olmuş artık öksürüyo böyle. Sonra suratıyla kendi ten rengi tutuşmaz oluverdi. Ondan sonra suratı çıkmış oldu. Öyle yani.
Bi ben mi komik bulmuyorum ya? Çocuk haşır kaşır haşlandı lan, neyi komik bunun tövbe.
Fakin yi faynin on its so peridays. En it so vorzon.
Bed ol dey bed ol dey.
Ay tövbe. Aklıma geldi kız ay. AY. ZEYN ÇOK SAPIKSIN ZEYN. HEP SENİN YÜZÜNDEN. AKLIMDA KALDI. JİMİNİN YANINDA SÖYLESEM...
DER, GEL HEMEN BENİM İÇİN SORUN YOK YANİ. ÇOK PERİDAYS FAKARIM, AY TÖBE.
Sonra işte Suga gitti arabada kıyafetini değiştirdi. Millet hala komada. Ben de hala komediyi arıyorum. Sonra, işte o oldu... Ağzımdan kaçtı, ve dediklerimin benzerleri oldu...
"Klaym on boord. Wel go slow en hayg timpo. Nınınııı, nobadi ba yu badi ba mi badi bad as nınınııı. So well pis of dı neygbooors. İn dı pleys det fil dı tiiirs.dı pleys nınını in dı bed ol dey bed ol dey. Fakking yu en faydin on nını-"
Ay.
"Şarkı çok mu hoşuna gitti yoksa?"
Anan gitti jimin anan. Ben demedim mi? Uzandı fısıldadı kulağıma ben fefad.
"Ben de çok sevdim."
Dirseğimi karnına bir geçirmişim,
"Iıığk. Hı hı hı."
Yanlışlıkla böğürünce gülüyomuş gibi yaptı.
"Ne vuruyosun be."
Yine fısıldadı.
"Sanki ben söyledim Zayn Malik'in sapık şarkısı."
Muzur gülüşünü dudaklarına yerleştirirken hala karnını tutuyodu.
"Hıı. Ben napim, azıma takıldı."
"Neden? Beğenmişsin demek ki takılmış."
"BEĞENDİM JİMİN BEĞENDİM. AŞIK OLDUM. DEDİM AHA ZEYN BİZİ ANLATMIŞSIN BEBEYİM. SENİNLE HER GÜN BED OL DEYİZ YA DEDİM. AYNI ZEYNLE BEN YA!"
Suratı bi gitti geldi böyle. Elini karnında çekti. Sırtını dikleştirdi. Bütün masa bizi izliyo. Tae kulağıma eğildi.
"Biraz fazla kaçtı galiba."
Ay. Olmadı. Harbiden düşününce çok mu oldu. Ay. AY. ZEYN. HESİ SENİN YÜZÜNDEN BAK!!
"Ya, öhhöm. Faz-ımm. Ya öyle değil. Şey. Şarkı çok şey, ımm. Zayn'le değil. Kimseyle değil de. Ay ne sapık şey bu ya. Öf."
Napcam lan ben? Ne dicem? Al başına belayı.
"Anladım ben."
Jimin ciddileşti. Masadan kalkmaya yeltendiğinde kolunu tutup onu çekiştirdim. Kulağına eğildim.
"Başka yerde adam akıllı konuşalım mı, şimdi germeyelim milleti."
Başını salladı ve kalktı. Evet, bu konularda baya hassasız galiba. Ben de peşinden kalkıp yürümeye başladım. Kafenin dışında bi yerde durdu ve bana döndü.
"Özür dilerim biraz kaçtı."
"Biraz."
Dedi.
"Ya, Tamam. Fazla kaçtı. Suçluyum özür dilerim."
Güldü.
"Bu kadar mı? Suçluyum özür dilerim. 'Her gün bed ol deyiz ya.' dedin. Bildiğin her gün- neyse ya."
"Ji, yapma böyle. Ne yapiyim? Amuda mı kalkiyim? Ters takla mı atiyim, napiyim. Söyle, ona göre hareket edicem."
Gözlerini kaçırdı.
"Yapma bi şey."
Kız gibi trip atıyo ya.
"Tıh. Ji, bak. Özür, dilerim. Kendimi nasıl affetiriceğimi bilmezsem, kendimi nasıl affetiricem?"
Gözlerini tekrar bana çevirdi. Evet, bi istediği var da bana naz yapıyo işte.
"Bi kere öp barışalım."
Kaşlarımı çattım. Ne piçsin lan sen. Ben durunca,
"Söyledim işte nasıl affetiriceğini, biliyosun artık."
Başımı salladım ve bum! Jimin işi götürdü. Lan daha başımı salladım belki hayır dicem ne biliyon amq ne dalıyon horoz gibi ay! Tabi ben fefad. Ben ippal. Ben şoş. Kırmızı yanaklı görl oldum çıktım...
Hayırlı uğurlu olsun, bi bölüm daha geldi. Nereye gidicek sonu bilmiyorum. Hadi neys bıbı.
He bi de şarkıyı koydum yukarı.
Pillow talk-ZAYN
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BTS kalp SU [Park jimin]
FanfictionSu, arkadaşı Zeynep ile üniversite için Kore'ye gider. Hayranı oldukları BTS ile farklı yollardan tanışıp farklı maceralara sürüklenirler. Fakat sürüklendikleri maceranın içinde abisi İsviçre'den dönen Zeynep Türkiye'ye geri dönmek zorunda kalır...