Şaşkınca suratına baktım.
"Dönemezsin. Okula devam et. Delirdin mi? Neden gidiyo muşsun?"
Zenyep ilk defa Mert'e katıldı.
"Aynen! Ben de aynı boku dedim."
Mert göz ucuyla Zeynepe baktıktan sonra bana geri döndü.
"Her neyse."
İçerden yatağın üstünde ki telefonumu ve valizimi alıp kapıya geldim.
"Bu konuyu tartışmayalım. Sadece, biraz deniz kenarına gidip son kez Koreye bakıcam ve uçağıma binip burdan gidicem."
Mert başını olumsuz anlamda salladı.
"Umarım saçmaladığının farkına bu üç saat içinde varırsın."
Elini uzattı. Suratına boş bakışlar attım. Ne yani elini tutmamı m8 istitodu?
"Hadii, neyi bekliyosun versene şu valizi?"
Haa, tm.
"Haa, al"
Ne beklediniz acaba? Ay yok yük olmasın ben taşırım mı dicektim? Bana ne taşısın. Valizi aldıktan sonra önden ilerlemeye başladı. Yurddan çıktık ve taksiye binip deniz kenarına indik. Derin bi nefes alıp denizi izledikten sonra arkamı dönüp biraz da Kore'ye baktım. Mertle biraz dertleştik falan falan. Sonra ben Merti ikna ettim Türkiye ye dönme konusunda. Havalimanı na ulaştığımızda uçağın kalkmasına yarım saat kalmıştı. Bekleme koltuklarında buş bos oturmaya başladık. Çığlık sesleri duymaya başlayınca geriye doğru attığım başım kaldırıp bu tarafa doğru koşan JiMin'i gördüm. Bi kaç kız etrafında 'oppa oppa!' diye dolanırken buraya doğru yaklaşmaya devam ediyodu. Merte döndüğümde aynı tepkileri verdiğimizi fark ettim. Aynı anda birbirimize bakmıştık. Ama o yavaşça ayağa kalktı. jiMin yanımıza ulaştı. Mert JiMin'le kavga edip onu dövmeye kalkar sanmıştım ama yanımızdan uzaklaşıp bi köşede telefonla oynamaya başladı. Yerimden kalktım ve valizimi tutup yanından uzaklaşıcağım sırada önüme geçti. 'ne istiyosun' bakışlarımı bu sefer çatık kaşlarla attım. Dudaklarını birbirine bastırdı.
"Nereye?"
"Ne istiyosun? Neden burdasın?"
"Nereye?"
Daha sert bi şekilde yineledi. Gözlerimi yere diktim.
"Türkiye'ye geri dönüyorum."
"Neden?"
Tekrar suratına baktım.
"Canım istedi de ondan."
"Kim?"
"Kim, kim?"
Kafasıyla, telefona bakıyomuş gibi yaparken bizi izleyen Mert'i işaret etti.
"Sevgilim, ne yapıcaksın?."
Kaşları aniden çatıldı.
"Ne?"
"Sevgilim diyorum, sevgilim."
"Neden kalkıp gitti peki ben gelince?"
En uzun sorusunu sordu. En kısa cevabımı verdim.
"Anlayışlıdır."
Tekrar Merte baktı.
"Ne zamandan beri çıkıydunuz?"
"Yaa, sen sadete gelsene?"
Burnundan nefes verdikten sora konuştu.
"Neden gitmek istedin?"
"Mutluluğunu bölmiyim diye."
Etraftakiler vidyolarımızı çekiyodu. JiMin pek de rahatsız görünmüyodu ama ben fazlasıyla rahatsız oluyodum.
"Mutluluğumu gidersen bölüceksin."
Şaşkınlıkla suratına bakarken etraftan fısıltılar duyulmaya başladı.
"Kameralara oynama JiMin-sshi. Git ve eğlenmene bak. Ama benimle eğlenme."
Derin bi nefes alıp verdikten sonra gözlerini biraz etrafta dolandırdı. Benden biraz daha uzundu ve bana yaklaşmak için azıcık eğilmesi yetti. Gözleri tekrar gözlerimi bulduğunda kalbim ağzımdan fırlicak gibiydi. Sanki kafamda atıyomuş gibi. Kızardığımı hissederken yanaklarıma baktı. Sonra tekrar bana.
"Kamerala oynuyorum. Böyle mi düşünüyosun? Sen de ayak uydur o zaman. Birlikte gerçekleri kameralara karşı oynayalım, ne dersin?"
Etraftakileri aldırmadan bu kadar yakınlaşması sinirimi bozmuştu. Umursamazca davranıyodu, annem bi erkekle bu kadar yakınlaşmama sinirlenebilir. Hatta Kore'ye uçak gerekmeden uçarak gelir ve beni öldürüp JiMinin organlarını çıkarıp beni içine gömer. Hemde, JiMin'in içini toprakla doldurup üzerime çiçek diker!!
Hafifçe geri çekildim."Hey, adamım o kıza bu kadar yaklaşamazsın tamam mı?"
Mert, ne qadar hariqa bi inqilizce qonuşuyon bebem. Yemin ederim tanımasam İngiliş sanarım o kadar. Ana dili gibi konuşuyo şerefsiz.
JiMin Mert'e döndü. O nası bakış aq korktum yeminle. JiMin nası bakıyon allasen. Mert kaç, Mert. Mert kaç kaç Mert kaç aq kaç!! Tabi bu Mert de bi özgüven. JiMin kafasını sola eğdi."Yaklaşırsam ne olur?"
Ooo klasikleri yaşıyorum.
"Seni buraya gömerim."
Hu huuu aqiyoz gençlikk.
"Ee, Mert hadi uçağı kaçırcaz canım. Hadi yürü *mına qoduğum yürü."
Mert bana baktı.
"Yoo, işim var."
İngilizce devam etti.
"Mide bulandırıcı bi farenin kafasını ezmem gerek."
Benim gözler vefad. Çıktı çıkcak. Jimin desen şok. Ortam gergin. Millet iptal. Kamerayı elinden düşüren oldu lan. Evet yeni bi kavga alanı. Havaalanı kavgası. Ama aradan fırlayan güvenlik görevlileri sağolsunlar bu mallara laf etti. Tabi bunlar zengin iki rüşfet bi iltifat taamdır. Ellerinde çekirdek bu malları izlemeye başladılar.
"Öldün sen."
Jimin dişlerinin arasından tıslayınca karşılığını aynı şekilde geri aldı.
"Öldürsene."
Bunlar bir dalmışlar, bi an didim havaalanı tepemize yıkılcak. Sen ben sen arada kaynamiyim mi.
"Yaa Allah'ım ben sana naptım da böyle oluyo ya."
Jimin Merti ittirdi.
"Kendini ne sanıyosun sen lan? Bu kızın seni sevdiğimi mi sanıyosun, ha?"
Mert ban döndü.
"Seviyo, demi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BTS kalp SU [Park jimin]
FanfictionSu, arkadaşı Zeynep ile üniversite için Kore'ye gider. Hayranı oldukları BTS ile farklı yollardan tanışıp farklı maceralara sürüklenirler. Fakat sürüklendikleri maceranın içinde abisi İsviçre'den dönen Zeynep Türkiye'ye geri dönmek zorunda kalır...