İlk karşılaşma

640 29 5
                                    

Türkiye de olduğumu sanıysun, ama hey! Belalın kore de!"
Wat dı fak?!

"Ne dedin?!"

"Hah. Diyorum ki, o güzel yatağın da benim için de bi yer ayır. Ayrıca BigHit denilen o aptal yere girersen ben de girerim ve seni her türlü engellerim. Her türlü."

Yapıcağım şeyleri nerden biliyo ki bu? Benim BigHit entertainment'in seçmelerine katılıcağımı nerden duydu? Lan acaba Türkleri alıyolar mı? Ama Exo da Çin var? Ben şansımı deniyim de.

"Yaa ne halt yersen ye. Gerçekten seninle uğraşmayı bırakıcam. Bana zaman kaybettirmekten başka bi şey yaptığın yok. Salak."

Telefonu suratına kapattım. Adam akıllı konuşmayı denedim. Artık bitti. Numarası da kara listeyi boyladı. Tamamdır. Beni mal mal dinleyen Zeynep'e döndüm.
"Pişt. Ajjumma tipli Unni. BigHit'e gidiyoz."

"O mal hala seni arıyo mu lan?"

"Olm bıkmıyo yaa. Lan anasına babasına sövdüm. Kore'ye gdldim diyo. Malmıdır nedir. Okulu bırakıp Kore'ye gelcek değil ya."

"Olum o gelir biliyosun demi? Bak sonra kaçcak delik ararız. Dikkatli olakta biz yine de."
Dalga geçer bi yüz ifadesi takındım. Öff. Nereye geliyo be.

"Aman sen de korkak mısın? Nereye geliyo okulu bırakıp."

"Öf aman iyi gidelim artık."

"Aynen."
Allah'ım ağlicam!!! Ulan yıllarca hayallerini kurduğumuz yere geldik lan biz. Çok havalıyız bi kere. Odadan çıkıp aşağı indik ve bahçeden çıktık. Döviz denilen yerden bulmamız lazım.
"Kanka İstanbul da değiliz ha. Bur da TL geçmiyo ki. Won lazım döviz şeysinden bulak."

"Aynen lan."
Tekrar haritadan girip en yakın görünene yürüdük. Sonra ayklarımız koptu felan. Ordan paraları değiştirip taksi bulduk ve sonunda gitmek istediğimiz yere ulaştık. Hadi bismillah. Umarım bizim gibi iki malı alırlar. Kapıda ki görevlilere gelme sebebimizi anlattı Zeynep. Zeynep olcak tabi kim olcak? Ben Korece mi biliyorum? İngilizce biliyom ben. Şu anda şeyi anladım. Hani şu İngilizce bilmeyeni işe almıyolar ya Türkiye de falan. Hah, onu anlıyom işte. Çok gerekli bence de. Yani eskiden gereksiz görürdüm de. İçeri girdik. Vay maşşallah. Döktürmüşler. Tabi biz sap gibi ortada öylece dikiliyoz. Yanımızdan geçen bi kadını durdurdu Zeynep.

"Agucugucuguaguobso?"

"Ani. Agucugucugucuguagusımnida."

"Ah. Qopamsumbina."

Qopamsumbnida ne ya. Allahım yarabbim ne biçim bi dil bu yha. Sanki İngilizce çok normal de.
"Kanka buraya Türkleri almıyolarmış. Yani Müdüele konuşmak gerekiyomuş."

"Yaaa!! Ayrımcılık bu! Ha Türk Ha Çin ne fark eder?! İki tarafta Asya kıtasından ne far eder?!!"

"Qes. Senle uraşmicam. Hadi gidek."

"İiiiiiiiihaaaaaaaaaaaaaa. İiiiiiiiiihaaaaaaaaaa. Şugağğğğ rağğpmooğğğn Ciiiiğğn Cimiğğğn şogağğğ Cungoooğğğk ceyhoooooooğğğp veeeyyyyy Ciiiiğğğn Veeeeeeeeeyy"
Zeynep sorar gözlerle baktı,
"Noluyo lan?"

"Olom koş koş koş!! Bizimkiler dışardaaaaaağğğ!!!!"

"Neeeeyyyy?!!"

Derdemez biz dışarı uçtuk tabi. Ama hayvani bi kız grubundan başka bi halt yoktu.

"Bities!! Bities!! Bities!!"

Ortads kimse yok bunlar mal mı? Hay ananın evladını sikiyim!! Kulağım tıkandı!!!!!

"İyyyaaaaaaaaaaahhh" (bu çığlık oluyo.)
Gırtlağınız patlasın emi. ARMY'ler kardeştir de birbirlerinin kulaklarını dıtlamazlar. Yani he...

Jimin.

Tam karşım da.

Ve şu an gözü bana takıldı.

Hala bakıyo.

Hala.

NamJoon onu öne ittirdi ilerlesin diye.

NamJoon'a bakıp kafasıyla bu tarafı işaret etti.

Öldüm.

NamJoon buraya döndü.

NamJoon.

Bana baktı.

Jimine dönüp sessizce bi şeyler dedi.

Arabaya binip gittiler.

Ben şok. Ben bim. Hala espiri yapma çabalarındayım. Zeynep beni hayvanice sarsıyodu ve delicesine ağlıyodu.

"Salak! Bana baksana!!-burnunu çekti- onları gördük. Evet! Haağ! Iııh ııııaaaaaahhhhaaaa!! Ühhüüüü (ağlıyo)"

"Bana inanmicaksın."

O an gözümden bi damla süzüldü.

"Bana kesinlikle inanmicaksın"...

Okumaya devam ettiğiniz için teşekkür ederim ^^

BTS kalp SU [Park jimin]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin