Otlak

278 14 12
                                    

Öylece kalakalmıştım, onların ülkesinde belki gayet doğaldı bu yaptığı. Ama ben Türk'üm ve benim için utanç verici. Gözlerimi yola geri çevirdim. Gülümsedi ve konuştu.

"Suratın birazdan domatese dönüşücek nerdeyse."

Kafamı hızlıca ona çevirdim.

"Aptal, ben bi Koreli değilim ve, ve SEN NE YAPTIĞINI SANIYOSUN?! Bİ DAHA BANA YAKLAŞMA BİLE. AZ ÖNCE-"

"Of, ne oldu yani? Altı üstü minik bi öpücük, sanki seni üç çocukla hamile bıraltım."

"Oha! AYIP AYIP! AĞZINI Bİ DÜZGÜN AÇ PEZEVENK. NEYİN KAFASINDASIN LAN?! Bİ DAHA YAKLAŞMA BANA!!!"

Yanından sağa doğru kaydım ve ondan uzaklaştım. Mal, sapık. Gözlerini devirdi.

"Sanki hoşuna gitmemiş gibi."

"GİTMEDİ, GİTMEDİ TABİ. BİDE GİTCEK MİYDİ OTLAK."

"Ot-ne?"

"Sen. Sen otlaksın, Türkçe böyle okunuyo Korean kelimesi."

İçimden ben:

Hihi, yaaa adamı böyle kandırırlar, mal.
Sonunda bi kafenin önünde durduk. Bu Jin nerden buldu bu kafeyi lan. İndik falan bu JiMin indirdi beni falan gittik oturduk. Tam JiMin konuya giriyo ordan bi kız fırladı.

"Where are you from?"

"İ'am otlak."

Ben yerlerdeyim kız yerlerde Jin le JiMin ne yapıyo bu mallar bakışlarındalar. Sonra o kızıda bizi de kafeden attılar falan. Gittik başka kafeye JiMin sinirli.

"Ne dedirttin bana?!"

"Eee, şey. İnek gibi bi şey. O kadar da kötü değil bence. Hi hi."

Geriye yaslandı.

"Ciddi söylüyorum, bazen sana güvenmem gerektiği konusunda yanılıyorum ben."

"Öf!! Artık konuşur musunuz? Ben boşuna mı koca jipi ordan oraya sürdüm?!"

Jin, canım o nasıl bi aksan lan? Dediğinin yarısını yarım saat sonra anladım olum. Sen bi daha konuşma yha. Şaka lan, çok tatlısın babem.

"Evet, öhhöm. Belki biliyosundur. Genel olarak A.R.M.Y senden nefret ediyo."

Gözlerimi aşağı indirip başımı salladım.

"Ama, ben burda bi açıklama yapıcam. Sonra da küçük bi süpriz."

"Süpriz?"

Suratına baktım.

"Evet."

Jin gülümsedi.

"Agucucgugahxjdjobso!"

"Ney? One?"

Bunlar aralarında konuşurlarken bu sefer olaya ben fığansız kaldım.
"Agugosovujuguhabnida. Gucugucuhabnida."

"Ben de anlasaydım?"

Jimin hızla bana döndü.

"İlk Korece kursuna gidiceksin. Zeynep de tabii. Kore de daha ne kadar Korece bilmeden yaşayabilir ki?"

Veee, yeşil bi kafa gördüm orda, uzakta.

"Agucuguga?"

Cümlenin sonunda sesini inceltince sesi kaymıştı. Cebinden bi not çıkarıp okumaya başladı. İlk Korece sonra ingilizce.

"Sevgili Zeth;

Normal ismin konusunda hala zorlanıyorum. Bu not biraz uzun. Başta ne kadar komiğime gitsende, şu sıralar yanında gezinen o çocuk canımı sıkmaya başladı."

Zeynep, sevgili mi yaptın lan?

"Biliyorum. Ben hayatında sadece bi idolüm. Ama, sen değilsin. Yani benim hayatımda. Geçen gün sinir krizi geçirmişim. Tam olarak hatırlamıyorum. Yine, bizim ilişkilerimizin kurbanı NamJoon-aha saldırmışım. Sonra o yere düşmüş ve JungKook araya girmeye çalışmış. Onu da dövmüşüm. Sandalyeyi cama fırlatmışım."

Bu 1.73'lük bedenin altında yatan o canavar...

"Neyse, konu bu değil. Sinir krizimin nedenini bilmiyordum. Ama SeokJin hyung ismini sayıkladığımı söyledi."

"Lan! Yalan mı söylüyosunuz lan?"

Jin bana baktı.

"Bunarın hepsi doğru."

Evet yine yarım saat geçtikten sonra çözdüm olayı. Şka şka.s Suga ters bakışlarını gönderdikten sonra JiMin e bi şeyer dedi. Bu sefer JiMin bana baktı.

"Bunlar doğru. Ayrıca YoonGi hyung diyo ki 'söyle ona, ben bu kağıdı Zeth e gönderene kadar ağzını açarsa onu keserim.' ve iç organlarınıda çıkarıp kuşlara verirmiş. O yüzden sus."

"Ay em so efreyd yaa rilli yani."

"Ay heyt yu."

"Mi tu canım mi tu. Hislerimiz karşılıklı."

Ondan nefret etmiyorum, o benim idolüm ama altta kalamam! Tabii ki Zeynepe söylicem. Hah ha!! İntikamım acı olucak. Ben tuvalate diye kalktım. Tabi tuvaletin yerini bilmiyorum. Sonra gittim tuvalet diye mutfağa daldım. Kafama tencere kapağı yedikten sonra çıkıp bu sefer okey odasına daldım. Allah'ın bütün kroları hayvan gibi sigara içilmez yazısını görmezden gelip fosturu fosturu sigara içmiş benim burun felç. Çıktım dua ede ede, bu sefer girdiğim yer tuvaletti evet. Ama ERKEKLER TUVALETİ! Orda dikilmiş adamları görünce bi geriledim tabi. Sağıma soluma nereye dönüceğimi şaşırmış bi şekilde kendimi dışarıya atmak yerine fırlattım felan. Sonra baktım kapıya, kapı boydan boya erkek resmi. Kafama yumruk attıktan sonra dikkatlice etrafıma bakınıp kadın resmini gördüğüm yere daldım. Vee, doğru daldım bu sefer. Telefonu çıkarıp Zeynep malının rehberdeki saçma isminin üzerine dokundum ve onu aradım dört kez çaldıktan sonra anca açtı ayı.

"Ne oldu lan?"

"Kanka Bangtan burda ve Şugar sana bi tane not yazmış böyle falan. Bu arada bu mal senin için sinir krizi geçirmiş gitmiş zavallı NamJoon'u dövmüş yetmemiş gitmiş JungGuk'u dövmüş falan. Camlar sandalyeler havada uçmuş."

Bi süre telefondan ses gelmedi. Sonra telefonu suratıma kapattı. Sonra bi daha aradı.

"Alo? Doğru numara mı? Ben Su'yu aramıştım da?"

"Benim buyrun. Mal mısınız acaba?"

"Lan az önce kızın biri aradı Şugar senin için sinir krizi geçirdi dedi bende suratına kapattım ajshsshsjsjsj"

"Yaaa, öyle mi? Olaya bak ya, ben de az önce solucan boku beyinli birini arayıp aynı şeyi dedim."

"Yaa, o kim?"

"Yok ya, yanlış seçim. Ben seni yanlış seçtim. Keşke altıncı sınıfta suratına bi tane çakıp siktir git deseydim aq."

"Yaa, ben de keşke gelip gel bizimlen taqıl aqaq demeseydim."

"Hıı, sın çık biliyusuuun"

"Hıı"

"Hıı"

"Sonuç olarak bu mal sandalyeyi cama fırlatmış dağatmış ortalığı. Sen kiminle geziyon lan, kim o?"

"Kim, ByunSoo mu? Yini sıvgılım nıkta se"

"Cidden?"

"Valla bak, sevqülü yaptı ablan"

"Bence sen o sevqülüyü bırak. MinYoon senin için burda sinir krizleri geçiriyo sen napıyon ha."

"Of, yalandır o."

"Jin hyung onayladı."

"Şugar bana aşıııkk"

BTS kalp SU [Park jimin]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin