21-Rolling in the deep

1.8K 107 27
                                    

Geçmişten bir kesit

''Hayır! Gelmek istemiyorum!''

''Louis-''

''İstemiyorum!''

Annesinin burnundan soluması iyiye işaret değildi. Belki de fazla inat ediyordu. Yine de umursamadı. Sonuçta dokuz yaşındaydı, artık büyümüştü ve annesi onu zorluyor diye büyükannesini ziyarete gitmeyecekti. Akraba ziyaretlerinden nefret ediyordu. Büyük annesi onu sürekli mıncıklıyor, saçlarını çekiştiriyor ve yaptığı yağlı yemekleri durmadan ağzına tıkıştırıyordu.

''Yarın okulum var.''

''Büyükannen seni görmek istiyor?''

Annesinin yalvaran bakışlarını görmezden gelerek merdivenlere doğru yürüdü. Odasına çıkan basamakları umursamaz bir tavırla tırmanıyordu.

''Evde yalnız kalmana izin veremem. Henüz çok küçüksün!'' Annesi arkasından bağırdı.

''Anne!'' diye isyan etti merdivenin en tepesinden. ''Babam izin verdi! Onunla konuştum. Üstelik o da gitmek istemiyor!''

''MARK!''

Louis, hedef şaşırttığı için mutlu olarak bahçede çiçeklerini sulamakta olan babasına içinden iyi şanslar diledi. Annesi homurdanarak kocasını bulmak için çoktan bahçeye doğru yola koyulmuştu.

Nihayet odasına vardığında yatağının üstüne çıkıp oturdu. Bahçeden yeni gelmişti. Üstü başı çamur içerisindeydi. Aslında banyoya girmesi gerekiyordu ve bu bile büyükannesine gitmemesi için geçerli bir bahane sayılırdı.

Üstelik evde yalnız kalıp müzik dinlemek ve bilgisayar oyunlarını annesinin azarlarına maruz kalmadan oynamak varken, kim misafircilik oynamaya giderdi ki?

Yatağına uzanıp gülümsedi. Evet, bugün evde yalnızdı. Annesi ne kadar ısrar ederse etsin gitmeyecekti.

Nede olsa artık kocaman adam olmuştu...

***

''Kapıyı dışarıdan kilitleyeceğim. Alarmları kontrol ettim. Ocağa yaklaşma. Tanrım! Lou! Neden gelmiyorsun sanki? ''

Louis, kadınlar üzerindeki etkisini iki gün önce fark ettiği gülümsemesini takınarak sakince annesine baktı. Kısa pantolonu ve gür kahverengi saçlarına ek olarak; gözlerini de kocaman açmıştı.

Bu etkiyi Jessica'nın defterine bilerek su döktüğünde fark etmişti. Sarışın kız onu görünce öğretmene şikâyet etmek için sınıftan kaçmıştı. O da peşinden koşmuştu ve elbette onu yakalayınca şikâyet etmemesi için yalvarmıştı. İşe yaramayacağını anladığında da annesine gülümsediği şekilde ona gülümsemişti. Ve işe yaramıştı! Hatta üstüne Jessica'dan ufak bir öpücük bile çalmıştı.

Annesinin kaşlarını çatıp başını sallamaya başladığını görünce, onun vermiş olduğu karardan vazgeçmemesini dileyerek hızla konuşmaya başladı:

''Uslu duracağım. Söz veriyorum.'' Gülümsemesini tüm yüzüne yaydı.

Annesi, gözlerini kırpıştırdıktan sonra dudaklarını büzmüştü. Derin bir iç geçirdi.

İşe yarıyordu. Yapmayı öğrendiği bu sevimli gülüş sayesinde annesini bile ikna edebiliyorsa gerçekten de üzerinde biraz daha çalışıp sınıftaki tüm kızları öpebilirdi.

''Tamam Johanna! Abartma. Gidelim artık. Geç kalıyoruz.''

Annesi bir şeyler söylemek istiyormuş gibi dururken babası burnundan soluyordu. Genç kadın kaşlarını çatarak kocasına döndü.

TELL ME THE TRUTH (Larry-Ziam)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin