23-Bana yalan söyleme!

1.7K 108 5
                                    

Harry, üşüdüğünü hissettiğinde saatine bakmayı akıl edebilmişti. Oldukça uzun bir süredir dondurucu soğukta beklediğini de bu sayede fark etti. Gölgeler tarafından istila edilmiş olan koruda zihninin hayaletleri ona işkence ediyordu fakat Louis hala ortalarda yoktu.

Paranoyalarının boşuna olduğu, arkadaşının gerçekten ona aşık olduğu, yanlış anladığı ve buna benzer daha birçok düşünce; aklını talan edip onu suçlarken ilerleyen saatler ve Louis'in yokluğu çok da haksız olmadığını kanıtlamıştı.

Onu istemiyordu...

Çaresizlik içinde dayandığı kalın gövdeli büyük ağaçtan uzaklaşıp ayağa kalktı. Ceketinin yakalarını kaldırıp üstünü başını silkeledikten sonra bir kez daha saatini kontrol etti.

Tam üç saattir sevdiği adamı bekliyordu. Söylemekten korkmadığı ve dile getirmeye karar verdiği gerçek artık yüreğinin derinliklerine gömülmeye ve küçük, kirli sırrı olarak kalmaya mahkûmdu.

''Demek yine kaçmaya karar verdin!''

Aniden yükselen sinirli ses sonucu duraksadı. Arkasını döndüğünde iki haftadır rüyalarında dahi peşini bırakmayan lacivertlerle karşılaşmıştı.

Ne zaman gelmişti ki?

''Bu kadar beklemiş olman bile şaşırtıcı Harold. Çoktan gitmişsindir diye düşünüyordum.''

Emin adımlarla ona doğru yaklaşıyordu. Ellerini kotunun ceplerine sokmuştu. Onların yumruk haline geldiğinden emindi.

''En yakın arkadaşınla yatmak ve daha sonrasında da onu sevmediğini fark etmek senin için zor olmuş olmalı. İlk zamanlar söylediğin romantizm saçmalıklarını düşünüyorum da... Tanrım... Gözlerim doluyor! ''

Çok sinirliydi. Karşısında gözü dönmüş bir canavar bulmayı gerçekten de beklemiyordu. Daha çok pişman ve açıklama yapmak için çabalayan birini bulacağını tahmin etmişti.

''Meraktı değil mi? Benimkisi sadece meraktı?''

Arkadaşı ellerini ceplerinden çıkarıp sinirle saçlarını karıştırırken onu sıkıştırdı. Sırtı az önce uzaklaştığı ağaca tekrar yaslanmıştı. Kaçacak yeri yoktu. Burun burunaydılar.

''SENİN YAPTIĞIN NEYDİ PEKİ? LANET OLSUN! SİKTİR OLUP GİTMEN NEYDİ? ''

Louis'in bir anda yakasına yapışması sonucunda gözleri kocaman açıldı. Tasarladığı konuşma bu değildi. Olaylar düşündüğü şekilde ilerlemiyordu. Zar zor sesini bir yerlerden bulup çıkardı.

''Lou, sakinleş lütfen.''

''SAKİNLEŞMEK?''

Genç adam alayla gülüp sinirden kıpkırmızı olmuş suratıyla dudaklarını ona yaklaştırmıştı. Gözlerini kapatmamak ve kendini ona bırakmamak için büyük bir savaş verirken Louis devam ediyordu.

''Kaçıp gitmen için ne yaptım? Söyle bana! Seni sevmekten ve sana dokunmaktan başka ne yaptım?''

Göz kapaklarıyla olan savaşını kaybedip derin bir nefes aldı. Teslim olduğunu anlayan öfkeli genç, hemen dudaklarına yapışmıştı. Özlediği ıslak dili ağzına çekti ve yaşadıkları gece, tüm ayrıntılarıyla tekrar zihnine hücum etti. Louis, yakasına sabitlediği ellerini çekip hızla saçlarını kavrayınca; o da onun beline tutunmuştu. Şiddetli öpüşmeleri sadece güzel anıları ve arkadaşıyla yaşadığı, yaşayabileceği muhteşem seksi müjdeliyordu.

Şu anda burada ne yaptıklarını veya buraya neden geldiklerini unutmuştu. Tek bildiği iki haftadır kendine çektirdiği cehennem azabını artık yaşamak istemediğiydi.

TELL ME THE TRUTH (Larry-Ziam)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin