26-Kelebek Etkisi (part II)

1.5K 96 71
                                    

" Ellie, kendini nasıl hissediyorsun? Biraz daha iyi misin?''

''İyiyim sevgilim. Seni gördüğüm her an daha iyi oluyorum.''

Louis, bu tarz bir karşılık alacağını daha öncesinde tahmin etmeliydi. Eleanor'a iyi olup olmadığını sorduğu her an, varlığının mükemmelliği ve yakışıklılığı ile ilgili iltifatlar alıyordu. Asla sevmediği ve anlık bir kararla duygularıyla oynadığı kız ona muhtaçmış gibi baktığı her an, biraz daha yıkılıyordu.

''Bunun benimle bir alakası olduğunu sanmıyorum.'' Gülümsemeye çalışarak genç kızın uzanmakta olduğu yatağın yan tarafındaki sandalyeye oturdu. Göz temasını kesmek istemiyordu.

''İyisin çünkü güçlü bir kızsın...''

''Ah! Hayır! Varlığın bana güç veriyor sevgilim. Bunu asla inkâr edemem. Sen olmasan ne yapardım bilemiyorum.''

Ela gözler umutla bakarken oturduğu yerde rahatsızca kıpırdandı. Ayrılık konuşması yapabileceğini düşünürken belki de fazla iyimser davranmıştı. Durumun kötüye gitmesini istemiyordu fakat Harry'i de kaybedemezdi.

İki gündür yaptıkları telefon konuşmaları inanılmaz sinirini bozuyordu. Sürekli suratına kapanan telefonlar yüzünden her an bir şeyleri parçalama tehlikesiyle karşı karşıyaydı. Harry'e neler olduğunu tam olarak anlatamıyordu ve onu eve dönme konusunda da bir türlü ikna edememişti.

Eleanor'u hiçbir şey olmamış gibi kapı dışarı edemezdi. Bu ev üzerinde o da söz sahibiydi ve bir sözleşmesi vardı. Bunu açıklamaya çalıştığında Harry onu asla dinlemiyordu. En nihayetinde, son çare olarak Rose'a başvurmuştu.

Sevimli kadının ne tepki vereceğini hiç düşünmemişti. Sadece yardım edeceğini ummuştu. Fakat Rose onu bile şaşırtmıştı. Tüm içtenliğiyle; yakışıklı ve mutlu olmayı hak eden bir adam olduğunu söylemişti. Beşinci evliliğini yapmak üzere olan birisi için aşkı anlamak elbette daha kolaydı ve zaten bu nedenle Rose'u çağırmıştı. Kendi yeğeni bile olsa Eleanor'un, yeni filizlenmeye başlayan bir aşka engel olmasına asla izin vermeyeceğini ve onun toparlanması için elinden geleni yapacağını söylemişti.

Tüm bu uğraşlarını Harry'e anlatamamak kendini berbat hissetmesine neden oluyordu. Onun aniden parlayan ruh halinden ve gereksiz çıkışlarından yorulmuştu.

Elbette hak verdiği konular da yok değildi. Özellikle intihar durumu aklını inanılmaz karıştırıyordu. Ellie ile daha öncesinde yüz yüze bir konuşma yapamamıştı ve bir insanın, hatta insanı bırakın herhangi bir canlının dahi onun yüzünden zarar görmesine dayanamazdı. Kâbusları yıllarca peşini bırakmazdı ve bu nedenle de Eleanor'u mutlaka ikna edip Rose ile tasarladıkları planı devreye sokmalıydı.

Genç kız rahatsız bir şekilde kıpırdanınca uzun süredir boş gözlerle ona baktığını anlayıp hızla konuşmaya başladı:

''Bu tavrın beni üzüyor Ellie. Senin hayatında bu kadar önemli bir yere sahip olmak beni korkutuyor. Kendimi boğuluyormuş gibi hissediyorum.''

''Louis-''

Yatakta doğrulmak istediğini belli edercesine ona elini uzatmıştı. Yerinden fırlayıp yardım etti. Rahat ettiğinden emin olduktan sonra sandalyesine geri dönmüştü.

''Seni boğmak en son isteyeceğim şey. Seni seviyorum. Çok seviyorum. Tek istediğim senin de beni sevmen.''

''Elea-''

Susmasını isteyen eli gördüğünde devam edemedi çünkü genç kız, sesi titreyerek bir anda hıçkırmaya başlamıştı. Bu kadar çabuk ağlayabilmesi burnuna üzüntüyle karışık iğrenç bir sahtelik kokusu getiriyordu. Planında bu yoktu. Planında Ellie onu dinliyor ve her şeyi kabul ediyordu. Uzun sayılabilecek bir süredir arkadaşlardı ve onu yanlış tanıdığını düşünmek istemiyordu.

TELL ME THE TRUTH (Larry-Ziam)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin