Multimedia : Hazan ve Ateş
Pencerenin aralığından gözlerimi hedep alan ışık bir süre sonra uyanmama neden oldu. Üstümdeki pikeyi üstümden tekmelerek yere doğru attım. Aslında uyanmak istemiyordum.
Fakat dünü hatırlamam yerimde duramama neden oluyordu. Dün koşa koşa eve gitmiştim. Kapıyı açan annem' in surat şekli son derece endişeli duruyordu, tabi daha sonra azarlamalar başlamıştı... Babam ise içeriye girmeden bağırmaya " Nerdesin sen ? Seni ne kadar merak edeceğimizi düşünmedin mi ? " gibi klasik sorulara başlamıştı. Bunların olacağını önceden tahmin edebildiğim için kendimi hazırlamıştım bu duruma. Bu yüzden konuşmaları bitene kadar kafamı eğdim ve bitmesini bekledim. Bir süre boyunca baya kızmıştılar. Ama daha sonra annemin bana sarılması ve ' Tamam artık üzerine gitmeyelim. Hem bence hatasını anladı ' demesiyle gergin hava dağılmıştı.
Evet şimdilik kurtuldum. Fakat bugün ne yapacaktım ? Onlardan nasıl kurtulacağım ? Sonuçta Bora' larla aynı okuldayız. Onlardan kurtulmam imkansız gibi birşey. Acaba okulumu mu değiştirsem ? Yada bu şehiri mi ? Of ikiside olmaz. Hem annemle babama nasıl anlatacağım bunu, onları nasıl ikna edeceğim ?
Pencerenin perdesinin uçuşmasıyla aklıma o gün geldi biranda. On bir yaşındaydım. Şimdikinin tam tersi, baya enerjik bir kızdım. Odamdaydım, her zaman ki gibi bilgisayardan en sevdiğim kız giydirme oyunlardan birini oynuyordum. Saat on buçuktu sanırım. Bir yerden bir çığlık sesi duymamla oyundan koptum ve gelen sese yöneldim. Ve tekrar ama bu sefer daha bir içten bir çığlık sesi duydum. Artık bağıran kişinin çektiği acıyı hissediyor gibiydim. Acı dolu çığlıkları hiç susmuyordu. Hemen odamdaki balkona yöneldim. Etrafa biraz bakındıktan sonra bizim sokağın başında bir kadın ve bir adam gördüm. Kadın yerde, ayağa kalkmaya çalıştıkça adam elinde ne olduğunu göremediğim şeyle kadına vuruyordu.
Nasıl kimse duymazdı bu kadının çığlıklarını ? Nasıl kimse görmezdi ? Hani bahsettikleri insanlık nerede ? Peki ya vicdanlarıda mı sızlamıyor ? Bu kadar mı korkuyorlar ? Yada bu kadar mı hissizleştiler ? Peki ya annem ve babam ? Onlarda mı diğerleri gibi ? Ne yani ben bu sesleri duyuyorumda onlar duymuyor mu ? Diye bin bir soru beynimi esir almıştı. Annemlerin odasına gidip onları çağırsammı diye de çok düşündüm. Ama daha sonra vazgeçmiştim.
Kendi odamdan çıkıp dış kapının sağında bulunan askılıktan montumu üzerime geçirdiğimi hatırlıyorum. Ardından kilitli olan kapıyı açıp, kapının üzerindeki anahtarı yanıma alıp dışarıya çıkmıştım. Koşa koşa onların olduğu yere doğru koşmuştum. Hala aynı yerdeydiler fakat bu sefer kadın ayakta ve önden ilerlemeye çalışıyordu. Adam ise hala elindeki şeyle kadının sırtına doğru vuruyordu.
Hemen koşarak onların yanına gitmiştim. Uzun sakallı, uzun boylu ve orta yaşlarda bir adamdı. Kadın ise cılızdı, yüzü cansız ve saçına oranla kireç gibi bembeyazdı. İkisinin ortasına girip adamı geriye itmeye çalışmıştım. Çocuk aklı işte. Adamı durduracağımı zannettim. Fakat adamın beni tek eliyle köşeye doğru itmesiyle biranda yerde bulmuştum kendimi. Ama hemen ayağa kalkmaya çalışmıştım. Yerde ince ama uzun bir ağaç dalı görmemle elime almıştım. Önden ilerlediklerinde, adam kadına ne kadar saysada kadın konuşmuyordu. Susuyordu. Tüm çektiği acıya rağmen susuyordu. Sadece çığlıkları yankılanıyordu, oda istemsizce oluyordu sanırım. Bu kör ve sağır binalar, kaldırımlar duymuyordu kadının acı dolu çığlıklarını. Neden ama ? Neden yapma demiyordu, neden karşı çıkmıyordu ? Ne kadar acı çektiğini söylemesede anlıyabiliyordum. Görmemek için kör olmak, yada kör taklidi yapmak gerekiyordu. Elimdeki sopayla adamın sırtına doğru bence son derece sert bir şekilde vurmuştum.
" Bırak onu... " diye bağırmamla, sırtını tutup bana doğru döndü. Adam bu sefer daha da sinirliydi. Sanki gözü hiç birşey görmüyor gibiydi. Nefes alıp verişleri bile daha da sesli bir hale dönüşmüştü. Sol yanağımda hissettiğim sıcaklık ve daha sonrasında gelen acıyla tekrar yerde buldum kendimi. Kafam yerdeki kaldırımın kenarına geldiği için kanıyordu. Adam beni bırakıp tekrar kadına yöneldiğinde ise gözlerim kapanıvermişti. Ondan sonrasını hatırlamıyorum zaten.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÖTÜSÜN
Teen Fiction" Hadi bir daha konuş. " diyen kişi beni daha bir kaç dakika önce korkudan öldüren kişi değil mi ? Boğazımdaki sızıyı hissedene kadar ağlamamı sağlayan kişi değil mi ? Beni ezen, bir hiç olduğumu hissettiren kişi değil mi ? Beni iğrenç şeylerle yarg...