Tatil

442 106 53
                                    

Sınav stresini üzerimizden atmak için tatil yapmaya karar veriyoruz . Ben ve Sude . Sude ; 14 yıllık arkadaşım . Aynı ilkokul , aynı lise , aynı üniveriste . Tıpkı istediğimiz gibi . Telefonum çalıyor ve annem bana sesleniyor :
— Dünya , Sude seni arıyor .
Koşarak merdivenlerden aşağıya iniyorum . Ama telefona yetişemiyorum . Sudeye mesajla karşılık veriyorum . Bana yaptığımız bir anlaşmayı hatırlatıyor . Aynı üniveristeyi kazanırsak tatil planına hiç karışmayacaktım . Dediğim gibi de oldu . Kuşadasında bizim yazlığımız var oraya gitmek istiyormuş . Eğer itiraz etme şansım olsaydı direkt itiraz ederdim . Sude ile çok Kuşadasına tatile gittik ama genellikle otelde kalmayı tercih ediyorum . Çünkü orası bize - annem ile bana - babamdan kalan tek hediye . Küçüklüğümde çok sık gidermişiz . Babasız kaldığımdan beri pek tercihlerim arasında olmuyor . Ve gideceğimiz zaman da sadece annem ile ben . Şuana kadar Sude de dahil olmak üzere hiç bir arkadaşım orayı görmedi . Gerçi yazlığımız olduğunu bilmeyenlerin sayısı da parmakla sayılamayacak kadar fazla . Ben oraya "Cennet" diyorum . Babamın kokusunu hiç bilmiyorum ve oraya ne zaman gidersek gidelim hiç eksilmeyen ve daha önceden hiç işitmediğim bir koku işitiyorum . Babamın kokusu . En azından öyle olmasını istiyorum .
Kuşadasına gitmemize sadece bir kaç saat var . Ulaş bizi arabasıyla bırakacak ve birkaç gün yanımızda kalacak . Annemde anlamsızca bir telaş var . Bir yandan kocaman bir sepet hazırlıyor içerisine çikolatadan donmuş ete kadar bir sürü yiyecek sığdırmış bir yandan da nasihatlarını ardı ardına sıralıyor . Ulaş'ın bana minik bir kedi gibi bakmasından artık yola çıkmamız gerektiğini anlıyorum . Anneme sıkıca sarılıyorum . Gözlerinin içine bakarak :
— Sadece 12 gün , unutma sadece 12 gün , diyorum .
Dediklerime karşılık sadece gülümsemekle yetiniyor . Hüzünlendiğimi anlamış olmalı çünkü onun da hüzünlendiğini hissedebiliyorum . Orada ki anılarımız aklıma gelince tüylerim diken diken oluyor . Baba demek nasıl bir duygu diye düşünüyorum , istemsizce gözlerim doluyor . Ağlamamak için kendimi zor tutuyorum . Ama bu sefer olmaz , her şey güzel olacak . Defalarca tekrarlıyorum her şey güzel olacak , her şey güzel olacak ...
Arabaya bindiğimde ilk işittiğim sesin Ulaşın sesi olması beni gülümsetiyor . Ama mutlu etmiyor sadece gülümsetiyor . Şuan oraya babam ve annemle gidiyor olmayı hiç bir şeye değişmezdim . Birkaç saat sonra Kuşadasına varıyoruz . Arabayı evin garajına park etmesini söylüyorum ve arabadan iniyorum . Bahçe kapısını açtığımda ilk baktığım yer küçük , mor salıncağın yan tarfındaki boş saksılar oluyor . Annemin dediğine göre babam her yaz yeniden ve başka başka çiçekler ekermiş bu saksılara . Gözlerimi bahçede gezdiriyorum ve gözlerime takılan bir şey daha , bir hortum . Yeşil , kalın ve upuzun bir hortum . Her sabah bahçeyi sulayan babmı görmek için nelerimi vermezdim ki . İstemsizce bir sürü düşünce dolaşıyor beynimde . Babam bizi neden terketti ? Babam beni seviyor muydu ? Bunca soru sadece bir soruya tekabül ediyor . Babam nerede ?
Ulaş'ın boynumdan öpmesiyle gülümsedim . Eve doğru yavaş ve temkinli adımalarla yürümeye başladım . Evin içinden zombi çıkacağını bilseydim daha az korkardım sanırım . Kapının önüne geldiğimde derin bir nefes alarak kapıyı araladım . Ve o koku , babamın kokusu olduğunu umduğum koku burnumun direğinin sızlamasına sebep oldu . Gülümsüyordum . Daha çok kendimi gülümsemek zorunda hissediyordum . Yavaş yavaş merdivenlerden çıkıyordum , onlara evi gezdireceğimi anladıkları için onlarda arkamdan yavaş yavaş ilerliyorlardı . Ortamdaki sesizliği bozan şey Sude'nin sesi oldu . Her zaman ki gibi . Ama bu sefer hepsinden farklıydı bu sefer ağlıyordu . Sesini duyar duymaz arkamı döndüm . Ulaş'ın Sude'yi kucağına almasıyla oturma odasına doğru istemsizce hızlı adımlarla yola koyulduk . Ulaş :
— Buz var mı ? diye sordu bana .
Başımı sağa sola salladım .
— Buzdolabı bomboş , dedim .
Hemen koşarak annemin hazırladığı kocaman , içi dolu sepete yöneldim . Donmuş etleri bulmam zaman aldı . Birazcık erimiş olsalarda hâlâ o soğukluklarını korumaktalardı . Etleri ulaşa verir vermez merdivenlerden koşarak çıktım . Küçükken babamla koşup oynerken her seferinde bir yerlerimi incittiğim için evde mutlaka sargı bezi bulunurdu . Bunları düşünürken bir yandan da çekmeceleri karıştırıyordum . Sargı bezi dışında bir sürü şey buldum . En önemlisi de bir fotoğraf .

DÜNYA #Wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin