Ameliyata girmeme sadece üç saat kalmıştı . Artık uyutulmuyordum . Beni de en çok bu mutlu ediyordu . Hepsiyle aynı anda görüşmeme izin verilmesede bir bir hepsiyle görüşmeme izin veriliyordu . Hemşire girdi önce odaya . Serumu değiştirmesi gerekiyormuş . Her gün üç kez yapıyordu zaten bunu . Kolum mosmor olmuştu . Her seferinde canım daha çok yanıyordu . On dokuz yaşındayım , on dokuz yıldır doğru düzgün grip olduğumu bile hatırlamam . Güçlü bir yapımın olmasından çok annem sayesinde . Doktor karısı olduğundan dolayı mı yoksa annelik iç güdüsünden dolayı mı bilmiyordum . Ama daha hastalanmadan hastalanacağımı hisseder ; nane limonlar , ıhlamurlar kaynatır ve bir kaç tane de meyve yedirirdi . Her seferinde " Anne ya ben iyim , hemen endişelenip evham yapmaya ne gerek var ki ." derdim . Her seferinde de aynı cevabı alırdım . " Sus kızım aaa . Annenin işine karışılmaz diye kaç kez dedim ama ." Belli bir zamandan sonra çıt bile çıkarmamayı öğrenmiştim . Ne derse dinliyor , ne verirse yiyip içiyordum . Bunları düşünürken yüzümde oluşan tebessümün farkına varınca daha çok tebessüm etmiş , kendimi tutamamıştım . Annem kapıyı çalıp odaya girdi . Elinde bir tepsi , tepsinin üzerinde iki tane bardak ve içi meyvelerle dolu bir tabak vardı . Göz göze geldiğimizde ise sırıtmakla yetinmemiştik . Kocaman bir iç çekip :
– Geleneklerimizden vazgeçmemek lazım tabi .
– İsteden de vazgeçemezsin zaten .
Annem alem kadındır . Her zaman etrafına neşe saçan , güler yüzlü biri olmuştur . Üniversite okumamasına rağmen canla başla çalışıp küçük bir iş yeri açmıştı kendisine . Anneannem ise ona her zaman demiştir . " Ne gerek var bu kadar çalışmana , babana söyle istediğin zaman , istediğin kadar yatırsın sana para ." Annem tam tersini düşünmüştür her zaman . " Kendi paramı kazanmalıyım . Kaç yaşında insanım hâlâ daha annemden babamdan para mı isteyeceğim . İleride onlar yaşlandıklarında ne yapacağım peki ? " der der dururdu bana . Ben de annem gibi düşünüyordum . Zaten annem evde oturursa kafayı yerdi . Bir şeyler ile uğraşması , bir şeyler için çabalaması gerekirdi .
Tepsiyi koydu masanın üzerine , oturdu sandalyeye , aldı tabağı eline ve soyduğu portakalları dilimlemeye başladı . Bir yandan da anlatmaya başladı bir şeyler . Sen uyurken o aradı bu aradı . O geldi bu gitti . O bunu dedi şu şunu dedi . Ulaş böyleydi . Ben böyleydim . Daha bir sürü şey . En son elimden tuttu . " Bunların hiç biri önemli değil . Ben seni kaybedemezdim . Beni sana bağışladılar . Ben sana bir şey olsaydı yaşayamazdım . Uzun zamandır bu kadar üzüldüğümü hatırlamıyorum . Kendin için değilse bile benim için kendine iyi bakmak zorundasın . " dedi . Elimi öptü ve gitti . Ulaş geldi yanıma . Nasıl da özlemişim sevgilimi . Ellerini , gülüşünü , mahçupmuş gibi kızarmasını . Gözlerini kaçırmasını . Sesini . Çok uzun zaman olmuş onu dinlemeyeli .
– Ee sevgilim anlat bakalım . Neler yaptın ?
– Sürekli hastahanedeydim . Bir an bile ayrılmadım buradan . Bir gün bahçeye çıktım , elimde kahve . Düşünmeye başladım . Anılarımızı , beraber hayalini kurduğumuz şeyleri . Kuş olup uçup gitmek çok isterdim buralardan demiştin bana . Uzun uzun gökyüzüne baktım ve sonra dedim ki eğer sonsuzluğa uçabilseydim , acaba bir gün seni özleyip geri dönmek ister miydim bu dünyaya ? Fazla düşünmedim cevabı çünkü nereye gidersem gideyim, senden tamamen gidebileceğim bir yer yok . Çünkü ben gitsem bile , sen mutlaka bir yerlerde aklıma geleceksin yine . Ben seni her an kaybedebilirim korkusuyla yaşadım sen her an gideceksin korkusuyla , üstelik gitmeni gerektirecek bir neden olmamasına rağmen . Kalman için bu kadar sebebin varken bile gidersin diye çok korktum . Sen uyurken sana kelimelerle söyleyemediklerimi gözyaşlarımla anlattım hep . Biz yaşadığımız kötü günlerin geçmesini isterken, gelecek günlerin daha da kötü olacağını bilmiyorduk ki . Sensiz yaşayacağım mutluluklardan vazgeçip, senden gelecek acılara bile razı olabileceğimi anladım ben . Tahmin ettiğimden daha çok seviyormuşum seni . Ne çok özlemişim . Seni . Sesini . Canımın içi diyişini . Yüzündeki gülümsemeyi . Hayallerimizi . Seninle olmayı . Yanındayı olmayı ne çok özlemişim . Meğer sen lisede başıma gelen en güzel şeymişsin yeni anladım .
Gözlerimin dolmasına engel olmaya çalışsam da sesimin titremesini engelleyememiştim .
– Huzurum sensin. Sesin , kokun , sarılışın , gülüşün , kaçamak bakışların , saçların , ellerin . Küçükken en büyük hayalemdi beni kaybetmekten korkacak birisiyle tanışmak . Ben hayallerime kavuştum . Senin sayene . Ben seni , sizi bırakıp gidemezdim ki bir yere . Daha iyisini istemiyorum . Seninle mutlu olmak yetiyor bana . Bana baktığın zaman hissettiklerimi seviyorum . Yıllar geçse de hâlâ ilk günkü gibi güzel bakabilirsin bana biliyorum işte seni bu yüzden çok seviyorum .
– Hastahaneden çıkalım bi . Bir an bile ayırmayacağım seni yanımdan .
Kapı çaldı .
– Bölüyorum ama ameliyat vakti geldi . Hastayı götürmemiz gerek .
– Tamam Doktor Bey . Son beş dakika daha .
– Tamam . Dışarıda bekliyorum .
– Korkma sakın . Sağ sağlim geleceksin yanıma . Asla pes etme , diren . Ben senin hep yanında olacağım . Seni çok seviyorum .
– Asıl siz korkmayın . Bu kadar kolay kurtulamazsınız benden . Geleceğim .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜNYA #Wattys2017
Teen FictionBabasız büyümüş bir kızım ben . Benim ilk aşkım babam diyemedim hiç . Benim tek kahramanım babam diyemedim . Onun yokluğu her zaman şanssız olduğumu düşündürdü bana . Hay aksi ! Bir de bu hastalık . Hiç bir zaman hayal kuramadım zaten . Hedeflerim...