Arkasına büyük harflerle "SEN BENİM DÜNYAMSIN , KIZIM " yazılmış bu eski fotoğraf benim doğduğum gün çekilmiş olmalı . Kıvırcık saçları , uzun boyu ve anlamlı bakışlarıyla karşımdaymış gibi hissetmeme sebep oldu . Yalnız değildim ama aslında çokca da yalnızdım . Babasız değildim belki de öyleydim . Her fırsatta babamın bir şekilde karşıma çıkmasına anlam veremiyorum . Bilerek yapıyor olamazdı . Madem bilerek yapmıyor o zaman neden her şeyi geride bırakıp gitmemişti . Kalbimde ki boşluğunu dolduramıyordum . Bunları düşündükçe sol gözümün kızardığını hissetmeye başladım . Ağlamak üzereydim . Ağlamamalıydım . Oturduğum yerden kalktım . Derin bir nefes aldım . Ve yüksek sesle :
— Sargı bezini bulamadım , dedim .
" Zaten geçti artık canım yanmıyor."
Sude'nin bu cevabına karşılık gülümsedim ve fotoğrafı kontrol etmek amacıyla cebimi yokladım . Babamı daha yakınımda hissetmeme sebep olan şeyin sadece bir fotoğraftan ibaret olması canımın daha çok yanmasına sebep oldu . Kendimi toparladım ve sohbeti dinlemeye başladım . O kadar yorgun ve üzgündüm ki ne yemek yapacak halim vardı ne de yaptığım yemeği yiyecek . Ulaş moralimin bozuk olup olmadığını anlamak istercesine beni baştan aşağı süzdü . Onun bu şekilde bakmasına karşılık kendimi yemek yapma mecburiyetinde hissettim ve mutfağa doğru yürürken Ulaş'ın arkamdan gelmemesi için dua ediyordum . Mutfak masasına yaslanmak için arkamı döndüm ve işte o an korktuğum başıma geldi . Ulaş kapı da belirdi ve bana :
— Neler oluyor ? diye sordu.
" Ne olabilir canım sadece yorgunum , dinlenmek istiyorum."
Gözlerimin içine baktı inanmıyorum ama üstelemeyeceğim bakışı atarak kendinden emin adımlarla oturma odasına doğru yürüdü . Ne yapıp edip kafamda kurduklarımdan uzaklaşmam lazım . O sadece bir fotoğraf . Makarna yapmaya koyuldum . Yanına da salçalı sos ve kola . Tepsiyi oturma odasındaki masya koyduktan sonra televizyondan bir şeyler açtım . Film izlerken uyuya kalmışım . Kalktığımda her yerim tutulmuştu ama olsun . Koltukta oturmak için doğruldum . Fotoğrafı cebimden çıkardım ve incelemeye başladım . Fotoğrafın arkasında ki yazıyı okudum , defalarca okudum ama şuan ilk defa gördüğüm sağ alt köşede ki rakamlara aklım takıldı . Küçük ama alt alta yazılmış 2,0,0,4 rakamları . Bir telefon numarasının sonudur ya da bir şeyin şifresi falandır herhalde diye düşünüp Ulaş görmeden fotoğrafı cebime koydum . Ulaş :
— Sude'yi uyandırmayacak mısın ? dedi.
"Beraber gidelim , muhtamelen hâlâ ayağı acıyordur ."
— Sen git ben geliyorum .
Koşarak merdivenlerden yukarı çıktım . Bağıra bağıra şarkı söyledim , Sude de sesimden uyanıp bana eşlik etmeye başladı . Bu bizde gelenek haline gelmiş bir alışkanlık oldu . Ne zaman bir arada kalırsak , yıllardır yaparız bunu . Kahvaltı yaptıktan sonra tekneyle açılacaktık ama Sude gelmek istemediğini söyledi .
— Ulaş zaten yarın gidecek beraber son gününüz hem ayağımda ağrıyor siz takılın , dedi .
Tekneyle iyice açıldıktan sonra cebimde fotoğrafın olmadığını farkettim . İstemsizce gözlerim doldu , bir telaşa kapıldım . Ulaş cebinden çıkardı fotoğrafı . Sude'yi uyandırmaya giderken düşürmüşüm . Fotoğrafın arkasında yazanı okudu yüksek sesle . Köşede yazan sayılardan bahsetti ve sonra fotoğrafı cebine koydu . Ellermi tuttu .
— Bu bir ipucu olabilir mi ? dedi.
Gülümsedim ve " o sadece bir fotoğraf " dedim .
O sadece bir fotoğraf.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜNYA #Wattys2017
Teen FictionBabasız büyümüş bir kızım ben . Benim ilk aşkım babam diyemedim hiç . Benim tek kahramanım babam diyemedim . Onun yokluğu her zaman şanssız olduğumu düşündürdü bana . Hay aksi ! Bir de bu hastalık . Hiç bir zaman hayal kuramadım zaten . Hedeflerim...