Seni Bulacağım Baba

106 49 32
                                    

Işığı açmak için yatağımdan kalkıp kapıya doğru yöneldim . Elimi duvarda gezdirdim . O boşluk içimde korku uyandırmaya yetmişti . Telefonu çıkarmak için elimi cebime attım . Ahh , sanırım yatağımın üzerinde bırakmıştım .  Telefonu almak için yatağıma geri döndüm . Ama telefonu bulamamıştım . İyice korkmuştum . Yastığın altına bakıp yastığı yere fırlattım . Yorganı hızlı bir şekilde kaldırdım . Telefonum hiçbir yerde yoktu . Bağırarak odalara bakmaya başlamıştım . Telefonu değil annemi arıyordum .
– Anneee ?
– Anneee nerdesin ?
– Korkuyorum anne .
– Ya anneeee .
Dışarı çıkmak için merdivenlerde aşağıya koşarak indim . Havaya bakmak için camı açmaya çalıştım ama cam açılmıyordu . Diğer camı , bir diğer camı . Tüm camları açmayı denedim . Kapının kolunu indirdim . Bir kaç kez denedim . Açılmadı . Arkamı döner dönmez yere yığıldım . Titriyordum . Korkuyordum . Annem neredeydi ?
Daha fazla dayanamayıp ağlamaya başladım . Gözlerimi kapattım . Güzel şeyler düşünmeye çalışıyordum . Aynı zamanda derin derin nefes alıp veriyordum . Ayağa kalktım . Bir kaç kez tekrarladım . " Korkma Dünya . Korkma ." Kapının kolunu tekrar indirip kaldırdım . Ümidimi kaybetmiştim . Kapıyı yumruklamaya başladım . Birden açıldı kapı . Koşarak dışarı çıktım . Saat çok geç olmalıydı . Havanın karanlığının yanı sıra gökyüzünde süzülen yıldızların sayısı bir hayli fazlaydı . Ortada da kimsecikler yoktu . Hiçbir evin ışığı yanmıyordu .  Bir kaç kez etrafıma baktıktan sonra bir ses duydum . Yaşlı bir amca kısılmış ve titreyen sesiyle bana seslendi . " Dünya ."
Adımı da nerden biliyordu . Tekrarladı . " Dünya ." Karanlıktan yüzünü tam seçemiyordum . Havanın karanlığını , içimdeki korkuyu umursamadan ona doğru yürüyordum . Bir yandan da dua ediyordum o yaşlı amcanın babam olması için . Yanına varmadan seslendim " Babaa . " Cevap gelmeyince elimi omzuna koyup yüzünü görmek için eğildim .
" Baba sen misin ?"
" Dünya , kızım ."
" Baba sen misin ?"
Cevap vermeden arkasını dönüp uzaklaşmaya başladı . Peşinden gidemedim . Gitmek istesem de ayaklarım engel oluyordu bana . Sadece bağırmakla yetindim .
– Babaaa.
– Babaa gitme .
– Gitme .
Yere çöktüm ve sadece ağladım .
– Nolur gitme .
~~
Kulağımda bir ses yankılanıyordu .
– Dünya . Kızım .Uyanma vakti artık . Özledik seni . Kalk hadi .
– Gitti . Yine gitti anne .
– Kim gitti ?
– Babam gitti .
– Rüya mı gördün ?
– Hayır . Ordaydı . Çok yakınımdaydı . Dokundum ona . Yüzündeki çizgileri görebilecek kadar yakındım ona . Arkasına bile bakmadan gitti . Anne gitti .
Elleriyle saçımı okşadıktan sonra göz yaşlarımı sildi .
– Rüya görmüşsün kızım .
– Hayır . Hissettim diyorum . Babamı gördüm anne . Hayattaymış meğer .
– Acıktın mı ?
– Babam geldi mi ?
– Hayır .
– Rüya değildi .
– Rüyaydı .
– Ama ben ...
Daha sözümü bitirmeden eğilip anlımdan öptü . Gözleri dolmuştu ama ona rağmen yüzünde bir tebessüm vardı . " Anneannen , deden , Sude ve Can geldi . Hem Ulaş da seni görmek için sabırsızlanıyor . Sıra onlarda ."
– Tamam .
Annem kapıdan çıkınca ne kadar üzüldüğünü kapıyı çarpmasından anlamıştım . Bekledim . Beş on dakika kadar . Kimse gelmemişti yanıma . Tam da uyumak üzereydim kapı çaldı .
" Geeel ."
İçeriye bir bir girdiler . Ulaş'ın elinde bir sürü balon . Anneannemin elinde kendi yaptığı belli olan bir tepsi baklava , dedemin elinde küçük bir kutu . Annemin elinde de ince uzun bir kutu . Sude'nin elinde üç beş tane zarf . Can'ın elinde de kocaman bir ayı vardı .Neler oluyordu anlamamıştım . Belki de saflaşmıştım biraz . Tam on üç gün olmuştu . Burada , küçücük bir odada sadece uyuyordum .
– Bugün günlerden ne ? Bir şeyi mi unuttum ?
Cevap vermeleri için hepsinin gözlerinin içine tek tek baktım . Hiç kimse cevap vermedi . Ama hepsinin de suratında gülümseme vardı . Ağzımı açıp tam bir şeyler söyleyecektim ki doktor içeri girdi .
– Neyi kutladığımızı merak ediyor musun ?
– Evet .
Annem elinde ki ince uzun kutuyu bana doğru uzattı . Kutuyu açtım . Tek gördüğümse bir demir parçası , ucunda da iğne var .
– Ne bu ? Yeni bir ilaç mı ?
Ulaş'ın biraz suratı düşmüştü .
– Gerçekten anlamadın mı ?
Ellerimi başıma götürdüm .
– Bu kadar salaklaşmış olamam .
Anneannem araya girdi .
– Bir hafta içinde gidiyoruz buradan .
Jeton yeni düşmüştü bende . Gözbebeklerimin büyüdüğünün farkındaydım . Oldukça da şaşkındım . Sude :
– Evet cihaz . Kurtuldun kızım . Gelsin tatiller , gelsin partiler .
Dedem döndüm :
– Peki ya diğerleri ?
Dedem elinde ki kutuyu açıp bana doğru uzattı .
– Yıllardır istediğim arabayı aldım . Ben de bunu kutluyorum .
Dedemin boynuna atladım .
– Yavaş kızım . Ameliyat olmadığın daha .
– Tamam tamam . Kızma dede .
Can elindeki ayıcığı sandalyeye koydu .
– Bu da benim sana minik hediyem .
– Çok teşekkür ederim .
– Bu baklavaları da hastahaneye dağıtacağım . Nazar değmesin diye .
Öpücük attım anneanneme . Gülümsedi .
Ve bir bir odadan çıktılar . Sadece Sude ve Ulaş kalmıştı odada . Sude elindeki zarfları gösterdi ." Bir kaç kişiden mektup geldi . Buradan çıkınca okursun artık ."
Ulaş yanıma yaklaştı ve eğilip anlımdan öptü . Gözleri de dolmuştu .
– Biliyordum . Her şeyin düzeleceğini biliyordum .
Sude alaycı bir tavırla lafa daldı :
– Hayır bilmiyordu . Karalara bağlamıştı . Ruh gibi geziyordu .
Ulaş kaşlarını kaldırarak Sudeye baktı .
Her zamanki gibi üçümüz bir aradaydık ve kahkahalara boğulmuştuk . Ulaş elindeki balonları bana doğru uzattı . Gözlerini kapat ve dilek tut sonra da balonları bırak , dedi. Gözlerimi kapattım . Dudaklarımı kıpırdatarak dileğimi diledim .
" Seni bulacağım baba ."

DÜNYA #Wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin