Eve vardığımızda saat çok geç olmuştu . Yolcuğun verdiği yorgunluk ve fotoğrafın verdiği burukluk birleşince çok büyük halsizlik oluşturmuştu vücudumda . Bir an önce uyumak istiyordum . Ama hiçbir şey planladığım gibi gitmedi . Annemin dayanılmaz ve eşsiz olan ısrarları üzerine Ulaş ve Sude akşam yemeğine kalacaktı . Oysaki onlar gelmeseydi ben yemek yemeyi bile düşünmüyordum , eve girdiğim gibi kendimi koltuğa atıp uyuyacaktım . Saat 21.49 du . Saate bakınca aklıma geldi de küçükken her gün ama her gün annem saat 22.00 da bana masal anlatırdı . Kitap okumasını da kabul etmezdim , illa kendisi uydurup anlatacaktı . Çok yetenekliydi bu konuda , küçüklüğünde de en büyük hayali yazar olmakmış . Ama karşısına çıkan engeller karşısında olamamış . Babam da tam tersiymiş , hiç anlamazmış böyle işlerden . Bana masal anlatmadan önce annemden ona anlatmasını istermiş . Ama mühim olan bu değil . Mühim olan sana masal anlatacak ya da anlatmayacak bir babaya sahip olmak . Annemin söylediğine göre küçüklüğümde yani babam gidene kadar hep babam bana masal anlatırmış , babam bana masal anlatmadan uyumazmışım . Tabi annemin anlattığına göre , babamı bile hatırlamazken babamın bana masal anlattığını hatırlayamazdım zaten . Babamın anlattığı masallar hakkında hiçbir fikrim yok , maalesef hatırlamıyorum . Annemin anlattığı masallardan da en çok Peri Kızını severdim hâlâ daha en çok onu severim . Babası sayesinde peri olan bir kızın hikayesi . Arada sırada babam aklıma geldiğinde annemle uyurum . Annem , onunla uyuduğum gecelerde babamı özlediğimi , yalnız hissettiğimi , üzüldüğümü , o gün içinde kesinlikle en az bir kez ağladığımı anlar hale geldi . Ve o geceler bu masalı anlatıp saçımı okşayarak uyutur beni . Yani o ki 18 yaşında olmanız bir yanınızın eksik olduğunu , üzgün olduğunuzu , ağladığınızı ve en önemlisi de bir babanızın olmadığı gerçeğini değiştirmiyor .
Annem bizi tek tek isimlerimizi söyleyerek mutfağa çağırdı . Dünya , Sude , Ulaş . Anlaşılan annem yine döktürmüş . O koku , o koku biz mutfağa gidene kadar bizi büyülemeyi başarmıştı . Kimse annemin yemeklerime karşı koyamazdı . Kendine özel bir tarifi vardır annemin . Pizza gibi ama pizza değil , ızgara gibi kokuyor ama ızgara değil , makarna desen hiç değil . Ne kimse tarifini bilir , ne de kimse adını bilir . Bu yemek hakkında sorduğumuz sorulara da cevap vermez . " Üzümü ye bağını sorma ." der ve konuyu kestrip atar .
Yemeklerimizi yedik , az kalsın parmaklarımızı da yiyorduk . Tabağımızdakiler bitince de salona oturmaya geçtik . Annem :
– Çay demliyorum gençler , dedi .
Sude'nin "Artık gitmem gerek ."demesiyle bir oh çektim . Yaşasın artık uyuyabilecektim. Ulaş'ın kulağına Sudeyi de bırakıp bırakamayacağını sordum . Her zaman olduğu gibi yaptığım şirinlikler karşısında bana hayır diyemedi . Ne kadar onlara eşlik etmem gerektiğini bilsem de bu sefer pek niyetli değildim . Birisi en yakın arkdaşım , birisi de ömrümü geçirmek istediğim sevgilim . Ama annem bu konularda çok temkinlidir ve adeta beni bakışlarıyla gitmeye zorladı . Ne kadar isteksiz de olsam o kapı kapandıktan sonra iki saat annemin söylenmelerini dinleyeceğime bir saat geç uyumayı tercih ettim ve Ulaş'ın koluna girerek arabaya doğru yürüdüm . Yolculuk boyunca kimseden çıt çıkmadı , arabada şarkı da çalmıyordu . Eminim ki bunun tek sebebi üzerimizdeki yorgunluktu . Yani umarım öyledir . Gözlerimin kapanmaya başladığını hissediyordum . Uyumak üzereydim . Sudelerin evine gelip durduğumuzda irkilip kendime geldim ve Sude arabadan indikten sonra Ulaş'ın ilk ve tek söylediği şey "Sarılabilir miyim ? " sorusu oldu . Gülümseyip başımı salladım . Doğrusu bu soru karşısında şaşırmıştım . 3 yıllık ilişkimizde ilk defa bana böyle bir soru sordu . Neden sordu ? Niye sordu ?
Bir kaç dakika sıkıca sarıldı ve sonra kendisini geri çekip tekrar arabayı çalıştırdı . Kalbimi ani bir huzur kapladı , suratımda da istemsizce bir gülümseme oluştu . Sonrasında onun bana baktığını fark edince birden afalladım . Ondan sonra hiç konuşmadık . Bu birkaç gündür aramız bozuk gibi . Bir tartışma yaşamadık , hiç gerilmedik de . Neden böyle olduğunu anlayamadım . O mu benimle konuşmuyordu yoksa ben mi onunla konuşmuyordum , bilmiyordum . Bunları düşünürken telefonum çalmaya başladı . Annem arıyordu . Muhtamelen nerede kaldığımı soracaktı ve ben de yolda olduğumu söyleyecektim . Ama eve varmamıza beş dakikadan daha az bir süre vardı . Sırf bu yüzden telefonu açmadım . Evin önüne geldiğimizde de Ulaş'ın yanağına bir öpücük kondurarak arabadan indim . Arabadan inene kadar yağmur yağdığını fark etmemiştim . Kafamı kaldırıp gökyüzüne baktığımda yıldızların arkasındaki karanlıkta kayboldum . Cebimden resmi çıkardım ve bir kere öptüm babamı , hiç dokunamadığım yanaklarından . Gözlerim dolmaya başladı , ağladığımı annemin görüp üzülmesini istemediğim için ağlamadım , ağlayamadım . Yavaş yavaş kapıya yürüdükten sonra zile bastım . Beş dakika dışarıda kalmış olmama rağmen sırıl sıklam olmuştum . Annem kırmızı , yeşil , üzerinde kelebekler ve içinde de çay olan bir bardakla açtı kapıyı . Beni öyle sırıl sıklam görünce elindeki bardağı elime sıkıştırdı .
— Sıcak sıcak için ısınır , dedi .
Gülümsedim ve bir yudum aldım bardaktan . Annem :
— Hadi içeri gir artık , dedi .
Salona doğru gidiyorduk ki ben elimdeki bardağı masanın üzerine koyarak odama gitmek istercesine anneme baktım . Annemin bana gülümsemesiyle merdivenlerden yukarı çıktım . Bir an önce pijamalarımı giyip uyumak istiyordum . Anneme sarılarak uyumak istiyordum . Çünkü eksik hissediyordum , yalnız , mutsuz , terk edilmiş bir kedi yavrusu gibi en önemlisi de babasız hissediyordum . Babamı özlüyordum . Özlemime hiç bir zaman anlam veremedim çünkü ben babamı tanımıyordum . En çok da canımı bu yakıyordu . Gözlerine bakamamıştım hiç , sıkıca sarılamamıştım babama , en basit örneği de hiç sesini duymamıştım ben onun . Mesela tanıdığın birini özlemek çok normal , çünkü anın var , beraber çok eğlenmişsin , sevmişsin o insanı . O anları özlüyorsun , o anıları özlüyorsun ama hiç tanımadığın bir insanın her gün burnunun direğinin sızlatması , o çok başka . Sevgiyle , özlemle . Ben her gün böyleyim işte . Kapkara bir boşlukta sallanıyorum . Sanki her gün dünyayı sırtımda taşıyormuşum gibi hissediyorum . Çok yoruldum artık .
Pijamalarımı giyidikten sonra dizleri yırtık , siyah ve dar paçalı pantolonumun cebinden babamın fotoğrafını çıkarıp yastığımın altına koydum .
Bugün annemle yatacaktım ve daha annemin bundan haberi yoktu . Telefonumu şarja taktıktan sonra koşarak değil de hızlı adımlarla merdivenlerden aşağıya indim . İndikten sonra koşmaya başladım ve koşarak anneme sarıldım . Babamın bu gece özleminin ağır bastığını , bu gece babamı daha çok özlediğimi , daha çok üzüldüğümü anlamış olmalı ki uykuya dalmadan önce son duyduğum şey saçımı okşayarak bana " Peri Kızım " demesi olmuştu .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜNYA #Wattys2017
Teen FictionBabasız büyümüş bir kızım ben . Benim ilk aşkım babam diyemedim hiç . Benim tek kahramanım babam diyemedim . Onun yokluğu her zaman şanssız olduğumu düşündürdü bana . Hay aksi ! Bir de bu hastalık . Hiç bir zaman hayal kuramadım zaten . Hedeflerim...