11. Kenan "geçmişten gelenler"

79 13 0
                                    

EKİM

Kenan annesini evine getirdikten sonra işine gitmeye devam etti. Beklediği gibi annesi, karısı hakkında herhangi bir şey söylemedi, Kenan'da sormadı. İkisi de bilinçli bir şekilde bu konuyu su yüzüne çıkarmadılar.  Kenan kızına aldığı Nokia 3210'u annesine vermişti: "Şu tuş telefonu açıyor, cevap veriyor. Bu da benim numaram. Başkalarını aramak istediğinde tuşlara bas, ev telefonu gibi."

Her gün iş çıkışı annesini aradı, bir şeyler lazım olur diye. Annesi tekerlekli sandalyesi ile bile olsa evi derleyip toparladı ve oğluna her gün yemek hazırladı. Sabah evden çıkarken, akşam ararken ev, ihtiyaç ve yemek dışında bir şey konuşmadılar. Annesine yeni elbise ve ayakkabı aldı. Annesi Kenan'ın ısrarlarına rağmen hizmetçi istemiyordu. "Evin dedikodusunu mahalleye sarar o kız.." diyordu, kimi tavsiye etse. Kişisel bakım ve ihtiyaçları için gün için de gelini ile anlaştığını söylüyordu: "Sema'ylan  konuştum, gelirim dedi."

Kenan gündelik hatıralarını her gün işe giden milyonlarca insan gibi akşam yemeğinde sofraya seriyordu.

"Bizim Recep, benim ortak var ya dükkan açalım diyor."

"Ne iş üstüne?"

"Bizim iş. Boya işi yani, Recep iyi adam. Şimdi bir de çırak var yanımızda canavar gibi. Hem boya satarız hem de çalışırız diyor. Her gün söyleyip duruyor."

"Sen ne diyon?"

"Bakarız diyorum, ne diyim. İlay'ı soran oluyor mu?"

"Olmuyor. Biliyorlar, sormazlar. Bir ay geçti, şimdi boşanma kağıdını göndermiş."

Kenan yemekten sonra balkona çıktı. İki gündür gelen kağıdı düşünüyordu. İlay'ı düşünmüyordu, aklı kızındaydı. Onu seviyordu, o neden gitmişti? Onunla fazla ilgilenmiş miydi?

Kenan evlenene kadar annesinin güveni altında yaşadı. 18 yaşında askere gitti 21 yaşında babasını evden kovdu. O yıl annesinin red ettiği bir kadınla evlendi. Aşık olduğu bir kadınla. Bu kadın her gece "annen beni çok yoruyor", "annen çok sinirli", "annenle anlaşamıyoruz", "bugün bana orospu dedi", gibi laflarla annesini kovdu evden. Kenan'ın ısrarlarına rağmen ("yavrum, şeker hastası annem. Seni seviyor, sinirli sadece.") İlay'ın kararı kesindi: "ya o ya da ben!"

Şimdi evini terk eden bir kadını düşünmek onu yoruyordu. Bir manası yoktu gidişinin, hayatın çamuruna batmış, sürekli çalışmış bir adam, çok soru sormaz, çok düşünmez, boğulur gibi olursa ya ölür ya da öldürürdü; her gün binlerce gazetede görülen onbinlerce koca cinneti gibi boş bir sayfada yer alırdı. Bu dar düşüncelerde boğulmamak için  evine olduğu gibi onun aklına da sahip çıkan annesinin yanında olmasını istedi bu yüzden. İlay ya da başka bir kadın, tanıdığı ne kadar kadın varsa hiçbiri annesi gibi değildi. 65 yaşında aylakları olmayan kadın kadar güven vermiyordu hiçbiri.

"Bir erkeği kadını adam eder, seni sünepeye çevirdi bu kadın. Hakkımı sana helal etmiyorum..." du yıllar önce annesinin son sözü. Sonra yıllar geçti, yaşlandı ve kısmi felç oldu. Kenan bunu öğrendiğinde de annesinin yanına gitmedi. Bir gün  bir sabah karısı onu terk edene kadar.

Karısı onu terk ettiği için üzgün, annesine kavuştuğu için mutluydu şimdi. Annesinin onu hemen belki de hiç affetmeyeceğini biliyordu. Yanına gitmek elini öpmek, dizlerine uzanmak istiyordu bir çocuk gibi. "Yardım et, aklımı kaybediyorum.."

İLAYDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin