6. Fahri "sonsuza dek yanlış adımlar"

117 16 12
                                    

Fahri babası ile beraber akşam yemeği yedikten sonra televizyonun karşısına oturdu ve sabah değin hiç uyumadı. Sabah evde sade bir kahve içip kentin merkezindeki çay ocağına geçti. Plan yaptı: şimdi okula gitse, Elif'i görecek ve istemediği duygulara kapılacaktı. İstemediği bir sürü açıklamalar... hiç sevmezdi. Güzel mektuplar yazan adam iki kelime etmekten acizdi. Çay bile isterken ocak başındaki ustanın içerideki bir müşteri ile konuşmasını bitirmesini bekledi. Planı iptal etti. Eliyle sıcak bardağı tutup yeni bir plan yaptı. Ne konuşacağını (konuşamayacağını) ve bu durumla nasıl baş edeceğini (kaçacağını) düşündü ve sonunda haftanın ilk günü okula bilerek geç kalmaya karar verdi. Öğlen arasına kadar Büşra ile bu durumu konuşacak, ona göre karar verecekti.

Süper!

Cep telefonuna Büşra'dan mesaj gelmişti.

"Soğutucu var mı?"

"Allahtan bir deli ben değilim" dedi sessizce. Mesaj yazdı: "var!"

Takım çantasını alıp servis durağına gitti. Yolda para vermeyi unuttuğunu fark etti.

Neyse!

Okulun bahçesine adım attığında kentin manzarasına bakan çardakta Elif ile Sedat'ın hararetle tartıştığına gördü. Geç kalma planı alt üst olmuştu. Geriye döndü ve okulun arka bahçe kapısından sızıp atölyeye girdi. Atölyenin bahçeye bakan sınıfına daldı. Bir kaç öğrenci, diğer derslikteki öğrenciler gibi, pencereyi açmış çardaktaki iki eski aşığa bakıyordu. Tartışma Sedat'ın çardağa yumruk atmasıyla son buldu.

Fahri ile beraber atölye camından ikiliyi izleyenlerden biri, "barışmadılar herhalde!" dedi. Bahçedeki tartışma bittikten sonra motor için bobin sarmaya devam ettiler. Biri, "barışırlar bir iki güne" diye konuşmayı başlattı.

"Kızın kuzeniyle çıkmıyor muydu lavuk?"

"Kuzen bir içim su apo... bıraktıysa.."

Genç adam Fahri'nin bakışını hissettiğinde bu konuşmayı kesti. Fahri'den korktuğu için değil; Fahri'nin bunları Sedat'a söyleyeceğini düşündüğü için. Fahri kendi dersliğine geçip mavi önlüğünü giydi. Takım çantasından alüminyum parça çıkardı. Atölyeden çıktı. İleriye baktı, Elif hala çardaktaydı. Büşra okul girişine bitişik kantinin önünde oturuyordu. Büşra'nın yanına oturup soğutucuyu verdi. Büşra onu yüzünün yaralı kısmına tuttu.

"Uh, iyi geldi be! Aferin lan!"

"İçimden bir ses Elif seni bekliyor..."

"İçinde kalsın!"

Cümlesini bitirmesine izin vermemişti demir maskeli kız. "Yakıştı" dememek için kendini tuttu Fahri. Bunu yerine konuya devam etti:

"döver mi diyorsun?"

"daha beterini de yapabilir.."

"soğutucuyu paylaşırız."

Büşra gülmüyordu. Aniden kalktı ve plan yaptı.

Onunla bir şeyler konuşmalıyım. Onunla bir şeyler konuşmaya gittiğimi herkes görmeli.

Kantinle çardak arasındaki mesafeyi nedense uzun zannetmişti. Şimdi aniden Elif'le göz gözeydi.

"Cuma günü için özür dilerim."

"Efendim?"

"Nasılsın?"

"İyi değilim."

"müsait misin?"

"bir şey mi söyleyeceksin?"

Buraya bir şeyler söylemeye geldim gibi bakarken, "hayır, merak? merak etmedim.." dedi, diyemedi. Kafasına öylesine karışıktı ki saatlerce günlerce burada kalırsa ağzından tek düze bir cümle çıkmayacağını biliyordu ama bu kez bir şeyleri kırmak istiyordu.

"Konuşalım istiyorum biraz" dedi, "bu sebeple geldim."

Konuşmaya çalışırken Elif'in yüzüne bakamıyordu. Elif'in otur demesini bekliyordu.

Ellerini açtı, "yani Cuma için..."

"Özür dilemene gerek yok, erken çıktım o gün. Şimdi müsaade eders.."

"Ve kendini hiç suçlamıyorsun!"

"Bak konuşunca dünyayı değişticekmişsin gibi bir tavır alıyorsun ama ağzından tek mantıklı kelime çıkmıyor. Bu da seni katlanılmaz biri yapıyor biliyor musun? Laftan anla biraz, burada olmaman gerekiyor şu an! Birileri sana acıyor ve bu yüzden konuşmak istiyor, belki yardımcı olurum diye. Şu an sana acımıyorum. Bunu anlamıyor musun? Yani aslında yapay sorunların kimseyi ilgilendirmiyor. Birileri seninle ilgilenmek zorundaymış gibi hissediyorsun. İlgisiz kaldığında karşı tarafın kendisini suçlamasını istiyorsun. Büyü artık biraz. Kimse bunları sana söylemez emin ol!"

"...birileri çok sinirli."

"Hıh!"

"Baban benimle ilgili bir şey söyledi mi?"

"Hayır. Ne yaptığını biliyorum."

Ne kadar çabuk anlıyor. Hayır, anlaması imkansız. Benim gibi birini tutup araştırmamıştır.

"Söylemiş işte!"

"Git at kendini şuradan, hepimiz kurtulalım!"

Fahri sırıttı: "Senin adına üzüldüm."

"Sinirliyim zaten, saçma sapan konuşma!"

"Bunu bilmeni istemiyordum. Senin ortamın belli, yanlış anlama. Yani kaliteden bahsediyorum. Daha anlamlı ve iyi cümleler kuran beyefendiler varken, neyse.. zaten benimle bana acıdığın için konuşuyormuşsun. Bunu bilmek benim için yeterli."

"Lütfen.. yalnız kalabilir miyim?"

"Herkes söylediklerinin doğru yere ulaşmasını ister. Senin söylediğin her cümle yerine ulaştı, tam gediğine. Teşekkür ederim. Bunları kimse söylememişti bana. Teşek..."

Fahri olay yerinden uzaklaşıp Büşra'yı teğet geçti.

Büşra'nın aklından daha önce söylediği gibi milyonlarca cümle geçti ama faydasız olduğunu biliyordu.

"Kahvaltı yaptın mı?" diye sordu arkasından.

"Birazdan gelirim."

Birazdan, elini yüzünü yıkayıp kendine küfrettikten sonra bir daha eskisi gibi olmayacağına dair karar verdikten sonra.

İLAYDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin