15. Fahri: "geri dönüş/üm"

104 10 4
                                    




Kasım ayının ilk haftası. Soğuk. Gece sisle nefes alıp veriyor. Soğuktan titreyen üç tekerlekli bir araba mahalle sakini köpeklerin arasından korkusuzca geçip ilerliyor, sis dağılıyor. Köpeklerden biri irkiliyor önce. Sonra diğeri ve diğerleri kulak kabartıyor. Her gece bu saatte tanıdık kokuyu aldıklarında ısıttıkları yere geri dönüp pusu alıyorlar. Bir rüyanın içinden geçip başka bir rüyaya uyanıyor eski taşıyan üç tekerlekli bisiklet ve Fahri.

Fahri nihayet geniş bahçeli evine geldi. Eskileri bisikleti üstünde bıraktı. Bahçe kapısını kilitledi.

"Yarın sabah atarım."

Anahtarı çevirip yavaşça eve girdi. Hızlı bir duş aldı önce. Cd çalarını mutfağa götürüp Linkin Park'ın Hybrid Theory albümünü taktı. Mutfak tezgâhına sırt çantasına koyduklarını döktü. Fazla bir eski toplamamıştı. İlçe merkezindeki fastfood kafenin artık kartonları bisikletine onlarca kapalı tuz ve şeker paketini almıştı. Tezgaha üç tane silindir kap açtı. Tuz, şeker ve baharat vardı bu silindir kaplarda.

Eve giren tıkırtıyı ancak işiten babası mutfağa girdi.

"Geldin mi aslanım?"

"Evet."

Paketleri teker teker söküp kaplara boşalttı. Mutfak böyle kaplarla doluydu. Kartonlarla beraber bunları paketleyip satıyordu. Sıra ketçap ve mayonezlere geldiğinde durdu. Aniden geri dönüp babasına sarıldı.

"E yürüyorsun sen!"

"Dur yavaş!"

Biraz sıkı sarılmıştı, geri çekildi.

"Babam ya! Ayaklanmış! Salona geç ben sofrayı kuruyorum. Çok açım."

"Dışarıdan söyleyelim. Konuşalım biraz."

"Olur konuşalım ama ben yaparım."

Cd çaları kapattı. Babası mutfak tezgahına sandalye çekti. Kolunun altındaki bastonu masanın üstüne koydu.

"Bi menemen yeriz o zaman" dedi Fahri.

"Bunlar ne?"

"Paket tuz, şeker..."

"Benim damatla tezgah açıyoruz. Ne diyorsun?"

"Konuya bu kadar hızlı girmeni beklemiyordum. O adamla çalışmam ben!"

"Sen çalışmayacaksın zaten."

"Ne işe yarayacam?"

"Okula geri döneceksin."

"Hayır."

"Sözüme karşı mı geliyorsun?"

"Senin durumun düzelene kadar, evimizi düzene sokana kadar, askere gidip gelene kadar yani her zaman için evet, sana karşı geliyorum."

Fahri üst raflardan bir tava çekti. Domatesleri doğramaya başladı.

"o adamla iş yapılmaz..."

Mithat oğlunun büyüdüğünü ver artık bir yetişkin gibi kararlar aldığını bir kez daha fark etti.

"herkes işine bakacak. Artık yapamıyorum zaten, görüyorsun" dedi oğluna.

"Ben varım, yapıyorum!" diye çıkıştı Fahri.

"Üç sene sonra askersin. On sekiz ay yoksun."

"Belki açıktan okurum."

"Okul müdürünüz beni aradı."

"Ne diye aramış?"

"Seni çağırıyor."

"O iş yaş!"

"Aslanım senin için çalışıyorum ben. Bana bak! Tamam, yanımdasın iyisin ama olmaz böyle. Okula dön, üniversiteye git."

Fahri durdu.

"Sen ne olacaksın?"

Babası bir şey söylemedi. Tavaya yağ döküp biraz bekledi. Küp küp doğranmış domates parçalarını tavaya döktü. Babasının sessizliği bozmak için "Büşra mı geldi?" diye sordu.

"Bugün geldi. Okula gelsin Müdürle konuştum halletcem geri dönsün falan gibisinden bir şeyler anlattı."

"Gelir o. Vefalı adam."

"Adam?"

"Adam gibi kız yani. Al babam yumurtayı sen çırp! Domatesler enişteden ha! Organik!"

"Yarın okula git. Olmuyorsa zorlama. Açıktan okursun ama orada şansın varken kal. Büşra iyi kız güzel kız seninle vakit geçirmeyi seviyor. Neydi o çocuğun adı? Sedat. Onla geliyordunuz eskiden, ne oldu? Ne güzel arkadaşlardınız! Yine öyle olun. Anlaşın, gençsiniz, affedin birbirinizi."

"Müdürün aramayacağı bariz zaten."

"Babana inanmıyor musun?"

"Okula dönmesi için bende oğluma yalan söylerdim!"

"Büşra müdür aradı mı diye öğrenmek için geldi oğlum."

Babasının çırptığı yumurtayı tavaya döktü.

"Müdüre arattı o zaman."

Babası başıyla onayladı.

İLAYDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin