2. İlayda

66 5 0
                                    

İlayda okul müdürünün odasından çıktıktan sonra reklam panosunda gözüne takılan afişi inceliyordu. Afişte okulda yeni öğrenime başlayan bir öğrencinin DJ kabinindeki fotoğrafı vardı. Onu izliyordum. Müdürün odasından çıktığında yanına gittim. Afişe ve bana dönüp baktığında, şaşkın-sevinçli halini şimdi bile çok iyi hatırlıyorum. O da şimdiki okuyucular kadar şaşkındı. Meslek Lisesi öğrencilerinin çiğ köfte ve mangal partisi yapmasını beklemiyordu elbette, henüz o kıvama gelmemişti o liseler. Hata 2000'lerin başına kadar Meslek Lisesi'nde öğrenim görmek bir ayrıcalıktı. On dördünde devre çizip kapı otomatiği yapan, yazısını ve çizimini geliştiren bir öğrenci, süper lisede öğrenim gören ayrıcalığı sadece ek yabancı ders alan bir öğrenciden daha özgüvenliydi ve iş hayatına daha yatkındı. Pratik uygulamayla eğitim alan Meslek Lisesi öğrencileri zamanla fabrika elemanı formuna girip ailelerin liseyi bitirdikten sonra iş bulma korkusu ile gönderdiği bir alana dönüştü. Zamanla Liseye giriş puanları düştü ve genellikte iki yıl üst üste kaldıktan sonra öğrencilerin okuldan kovulduğu bir yer oldu. Size bahsettiğim dönemde öğrenciler henüz hareketleri müziklere kendini kaptırmamış, saçıyla ve kıyafetleri ile kendilerini bir iguanaya çevirmemişti. Giyim tarzı ve müzik keyfi olan, program şefi öğretmenleri ile arası iyi olan şiir okuyan, şarkı söyleyen ve aşkını elektronik devrelerle belli eden son öğrencilerle birlikteydi İlayda. Burada kalmaya karar verdiği için mutlu olmaya başlamıştı bile. O dönem bir çok genç kız gibi Robbie Williams hayranıydı. Afişte "robbie williams ağırlıklı olarak çalacaktır" cümlesi hoşuna gitmişti.

"Beğendin mi?" diye sormuştum. O gün, adliyedeki halimden daha sakin ve ağır başlıydım.

"Benim geldiğim okulda piknik yapıyor hala öğrenciler! Robbie'de gelecek mi?"

"Telefonla bağlanmaya çalışacağız."

"Ücreti kime veriyoruz?"

"Bana!"

Babası ile çekildiği fotoğrafı uzattım.

"Vay! Güzel haber. Yayınlandı mı?"

"Hayır."

"Teşekkür ederim."

"Okula gelmezsin diye düşünüyordum. Ki zaten devamsızlıktan kalmış olacağını..."

"Annemin patronu müdürümüzle konuşmuş. On dokuz buçuk gün devamsızlığım var. Bir tek derse girmezsem... bir şeyler içelim mi?"

Koridordan çıkıp merdivenlere yöneldik.

"Benim de bir arkadaşım benim için on dokuz buçuk güne düşürdü devamsızlığımı" dedim.

"Tabi, parti organizasyonunu ortak yaptığın bir arkadaştır."

Okul bahçesine çıktık.

"İşte orada" diyerek Büşra'yı gösterdim, "senden biraz bahsettim. Neden diye sorma. Senle tanışmak istiyor. Güzel bir arkadaştır."

Önümden hızlı adımlarla Büşra'ya doğru yürümeye başladı. Burada giyim ve muhasebe bölümünde öğrenim gören kızlar gibi resmi formasını giymesine karşın, siyah açık saçları, bilekliği, ayakkabıları, saati ve tokası her şeyi ile ben buradayım diyordu. Yanında parfümü ile büyüsüne katıyor, size güldüğünde gardınızı düşürüyordu. Kendime baktım, kirli ayakkabıdan ve dağınık bir saçtan başka bir şeyim yoktu. O kendini gösteriyordu. O zamanlar sadece Büşra'yı ve beni tanıyordu. Yanlarına yaklaştığımda Büşra'nın koluna girmişti. Büşra'ya baktım, şaşkındı. Nihayet anlaşabildiğin bir kız diyordu gözlerim. Her aksi durumda kendini tutamayan Büşra sakin, sevimli duruyor ve gülümsüyordu! Bu kızın kimyası ikimizi etkiliyordu.

"Eee, parti için bilet istiyorum! Kaldı mı?" diye sordu aniden.

Büşra ile birbirimize bakıyorduk.

"Hiç satılmadı" dedim.

Büşra "az önce astık" diyerek yalan söyledi.

Öğlen molasında yemeğe çıktık. Bilet konusunu konuşmak istemiyorduk fakat İlayda'nın soruları bitmek bilmiyordu.

"Bence haberleri yok! Belki parti günü gelirler!"

Büşra dayanamayıp, "parti yapmamıza karşı çıkanlar var!" dedi. Bizimle aynı kantinde bulunan Zübeyir ve Yıldız'ın duymasını istiyordu. 

Araya girip, "kısmen" dedim, "bir şeyler yapacağız! Parti bu kadar önemli değil, önemli olan buna kimsenin karşı çıkamaması."

"Kim onlar?" diye sordu İlayda.

Büşra ile birbirimize bakıyorduk. Onun tehlikeli biri olmadığına karar verdikten sonra Sedat'tan çevresindeki arkadaşlarından bahsettik. Güldü, "küçük dünyanızda küçücük sorunlarınız var" dedi, "bunlar önemli değil! Bence barışın ve herkes biraz eğlensin."

Büşra kahkaha attı.

"Tamam görüştürelim seni!"

"Bana uyar!"

Büşra masadan kalktı.

"Biraz hava almalıyım" dedi.

O döneme göre gayet sadece ve yakışıklı her meslek liseli gibi İlay'ın yanına yaklaştım.

"Sedat'ı boş ver. Gelen bir kaç kişi olur, biz bize eğleniriz. Annen ve baban.. yani siz, nasıl gidiyor? Bir sorun var mı?"

Mp3 çalarını çıkartıp kulaklığını taktı. Kulaklığın birini çıkarttım. Tanıdığım bir meledi vardı:"Robbie Willims - Feel"

"Seninle konuşmak istiyorum..." dedim.

"Yeni bir yere taşındık annem ev aldı. Babamla görüşmüyoruz, onu terk ettiğimi düşünüyor. Annem hadi neyse de ben neden gitmişim diye sordu. Ne iş yaptığımı bilmiyor, neler yaptığımı bilsin istemiyorum. Bana baksana! Çok güzel gözlerin var!"

Kulaklığın diğer tekini taktım. Müziği beraber dinlemeye başladık. Ona ne olduğunu ve ne ile ilgilendiğini merak etmiyordum. Bunu belli etmek için yaklaştım. Müziğin sesini kıstım.

"Çok güzel kokuyorsun."

"Arkadaşın bana kızdı."

"Sevgilim değil!"

"Kanka ayağı mı?"

"Hayır. Hepsinden öte!"

"Akıllı çocuksun ama çok safsın. Belki de kötü bir ilk izlenime kapılmış olabilirim!"

"Zekisin ama kendini gizlemek konusunda çok beceriksizsin."

"Sen iyi saklanıyorsun?"

"Evet ama yavaş yavaş dökülüyorum. Çabuk hem de. İşgale açık bir kalbim var ama kimse fethetmeye gelmiyor!"

Güldü.

"Şiir yazıyor musun?"

O an öpmek istedim. Sadece o an.

"Evet."

"Bana da yazar mısın?"

"Seni yaşamayı düşünüyorum ama ayrılırsak söz, yazarım."

"Şiirler işe yarıyor mu? Yani birilerini yatağa atabiliyor musun?"

Güldüm. Onu o sıralar anlamak benim için çok zordu. Hiçbir erkeğe güvenmiyor olması onu tedirgin etmiyordu. Yanında genellikle nasıl davranacağımı bilmiyordum.

"Şiirleri kendime saklıyorum" dedim, "tıpkı senin hayatını kendine sakladığın gibi."

"Beni anlamaya çalışma! Buna ihtiyacım yok ama içelim diyorsan eğer bu anlamsızlığa beraber düşelim diyorsan ben varım. Çöp topluyor musun gerçekten? Bak senle karton falan toplamaya gelirim. Çok güzel bakıyorsun!"

"Seni tanımak istiyorum."

Beklediği cevabı vermiyordum ve o rahatsız oluyordu. Müziğin sesini açtı:

"Not sure I understand
This role I've been given
Not sure I understand..."

İLAYDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin