"Sahi, o şu an nerede?" dedim etrafıma bakınarak.
"Yemekhanede, birazdan gelir." Dedi Gemma dergisine tekrar bakarak. Dergisini kucağına geri koydu ve Harry'ye döndü. "Neden?" deyip sırıttı kaşlarını oynatarak.
"Tanrı aşkına Gemma!Sad-"
"Ah, merhaba Lou." Dedi Gemma kapıya dönüp. Ben de arkamı döndüm ve çocuğa gülümsedim. Bir şey söylemeden yatağına ilerledi ve kendini birden yatağın üzerine bırakıp tavanı seyre daldı. Gemma'ya döndüm.
"Bu kabaydı." Dedim kendimi dikleştirip.
"Biliyorsun Harry, konuşmaması seni duymadığı anlamına gelmez."
Omuz silktim. "Kabaydı." Gemma iç çekti ve işaret parmağıyla ona yaklaşmamı işaret etti, ben de yaklaştım.
"Bak Harry, Louis buraya yeni geldi ve biraz çekingenlik yaşıyor. Ben oda arkadaşı olduğum için benimle birkaç kez konuştu ama genelde pek konuşmaz. Eğer onu daha da içine kapanık bir hâle getirirsen problemi hiçbir zaman çözülemez." İç çektim.
"Doğruyu söylemek gerekirse ondan pek hoşlanmadım, baksana, oraya yatmış tavanı izliyor." Odaya girdiğinden beri öylece tavana bakıyordu.
Gemma da iç çekti ve tek eliyle gözünü ovaladı. "Bilmem fark ettin mi ama burası bir akıl hastanesi Harry. Akıl hastalığı olan insanlar için. Louis'nin de bir akıl hastalığı olması normal anlayacağın." Elimi enseme yerleştirdim ve Gemma konuşmaya devam etti. "Hem, o ne kadar çabuk iyileşirse, yanımdan da o kadar çabuk ayrılır.."
O çocuk Gemma'nın yanından ne kadar erken ayrılsa kârdı. Yani tamam, çocuk akıl hastası ve ben kesinlikle geri kafalı veya ön yargılı değilim. Ama ablamın akıl hastası bir erkekle aynı odayı paylaşmasını istemiyordum.
"Onunla bahçede biraz konuşsam..?" Diye önerdim.
Gemma omuz silkti. "Konuşturabilirsen konuş tabii." Louis'ye döndü. "Hey Lou!Bak, bu benim küçük kardeşim Harry ve seninle tanışmak istiyor! Ona bir merhaba demek ister misin?"
Çocuk yavaşça kafasını bana döndü ve birkaç saniyeliğine baktı. Tamam, Gemma haklıydı, yakışıklı olduğunu inkâr edemezdiniz. Alnının önüne bir tutamı düşen kahverengi, parlak saçları, masmavi gözleri, küçük bir burnu ve dikkatle bakarsanız burnunun yanında çiller, uzun kirpikleri ve kendini yatağına atana kadar izlediğim çok güzel kalçaları vardı. Fakat o Gemma'nın aksine bir hastane önlüğü giymiyordu. Bordo bir eşortman altı ve üstüne gri, v yakalı bir tişört giymişti. Ah tabi,Gemma'nın her haraketi onu aşırı derecede yorduğu için -besinlerden yeteri kadar enerji alamıyordu- sürekli yatağındaydı ve sıklıkla sağlık kontrolleri yapılıyordu. Louis'ninse buna pek ihtiyacı yoktu.
"Tamam."
Yavaşça kalktı ve komidininin üzerinde duran siyah beresini kafasına geçirdi. Boğazımı temizledim ve yerimden kalkıp kapıyı açtım. Kapıya doğru ilerledi ve bir saniyeliğine durup gözlerime bakınca elektrik çarpmış gibi oldum. Olduğum yerde öylece kaldım ve Louis kafasını iki yana sallayıp odadan dışarı çıkınca onu takip ettim.
~*~
Soğuk hava yüzüme çarpınca ilk başta tüylerim diken diken olsa da, hastane bahçesinde ilerledikçe havaya alışmaya başladım. Tipik İngiltere havası. Hastane bahçesi yüksek duvarlarla çevrelenmişti. Herhalde hastalar kaçar diye yapmışlardı bunu. Çimenlerin üzerine taştan yollar yapılmıştı ve oturmak için birkaç bank vardı. Birkaç hemşireyse her şey yolunda mı kontrol etmek amacıyla bahçede bulunduruluyordu. İki tane hasta, banklardan birinde oturmuş konuşuyordu. Biri kahverengi, kıvırcık saçlı, esmer bir kız; diğeri ise açık kahverengi saçlı, hafif yapılı, bembeyaz tenli, kızın yaşlarında bir çocuktu. Birbirlerinden hoşlandıkları çok açıktı. Tatlı bir çift olurlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Voices Told Me To {Larry Stylinson}
FanficHarry'nin ablası Gemma, ailesinin ısrarıyla rehabilitasyona gider. Harry 2 ay sonra ilk defa Gemma'yı ziyarete gidip oda arkadaşı Louis'den pek hoşlanmayınca ve onunla tanışmak isteyince olaylar pek Harry'nin planlamadığı şekilde gelişir.