Bölüm şarkısı
Jaymes Young - Ill Be GoodAlarm sesiyle gozlerimi araladım, bir süre tavanla bakıştıktan sonra ayaklarımı yataktan indirip peluş terliklerimi giydim. Lavoboya girip işlerimi hallettikten sonra duş aldım.Tam çıkarken " Alya kahvaltı hazır bitanem hazırlanda gel hadi, " diye seslendi annem. Saçlarımı kurutup hafif bir maşa yaptım ve benim diyişimle serseri okulu yani, Atilla Kolejine gitmek için hazırlandım.
Altıma siyah dar bi tayt, üstüme siyah uzun v yaka bi t-shirt ve gözüme hafif bir aylaynır çekip siyah bi far surdukten sonra çantamıda alıp aşağıya, annemin yanına mutfağa inip her zaman ki yerimi aldım. Ben hazırlanırken masayı annem hazırlamıştı.Babam her zamanki gibi evde yoktu, cünki sabahın erken vakti işe gitmesi gerekiyordu. Işi yüzünden sadece akşamları görüşebiliyorduk babamla. Masada yine her zaman ki şeyler vardi; salam zeytin, peynir, yumurta vs. "Yinemi gözlerini boyadın? " dedi annem. Yine her zaman ki gibi makyajıma karışmakta üstlerine yok. "Her gün ayni tartışmayı yapmaktan bıktım anne. "Her gün aynı tartışma yüzünden okula annemle tartışarak gitmek zorunda kalıyorum. Bu çok can sıkıcı, ne var bi kerede karışmasın giyinişim ve makyajıma "Iyi böyle devam et yakında onların hepsini atıcam çöpe. " off 'layarak kaltım masadan.Çantamı elime alıp, askıdaki deri ceketimide kapıp kapının önündeki botlarımı da giyip durağa doğru yola çıktım. Ceketin cebinden kulaklığımı cikarıp telefona taktıktan sonra en sevdiğim şarkılardan biri olan Hypnogaja - Here Comes The Rain Again 'i açıp telefonda ne var ne yok diye kontrol ettim. Şaşırdım mı? Tabi ki hayır. Her zamanki gibi Anıldan özür dilerim mesaji gelmişti. Onu son yaptığı hatadan sonra bir daha affede bileceğimi sanmıyorum. Her zamanaki takıldığı mekanda, o esmer sürtüğün kucağına oturmasına ve onu yanağından öpmesine gülerek tepki gösterdi. Bahanesi "sarhoştum, çok özür dilerim Alya. Lütfen affet beni kendimde değildim" olmuştu.
Duraga deldiğimde servis daha gelmemisti. Durağın yanındaki demire yaslanıp kendimi müziğin büyüsüne bıraktim..10-15 dakka sonra servis geldi, ben her zamanki yerim olan en arkanın cam kenarına gectim ve kafamı cama dayayarak gözlerimi kapattım.
~~~~
Servisin durduğunu hissettiğimde gözlerimi açtım. Servisin içindeki insanlar tek tek çıkarken onları izledim.Herkes ciktiktan sonra bende ağır adımlarla servisten indim.Okulun kapısından geçiceğim sırada kolumu birinin tuttuğunu hissettim. Kulaklığı kulağımdan cikararak kolumu tutan kisinin Anıl olduğunu farkettim. "Alya lütfen dinle beni, bilincim yerinde değildi gerçekten. Ben çok üzgünüm, özür dilerim lütfen bir şans daha ver bana " dedi. Ben hala onun tam gözlerinin içine bakıp ağızımı açıcakken gözlerinin dolduğunu farkettim. Diğeceğim şeyi istemsizde yutup sessiz kalabildim, Çünki bu gibi durumlarda istesemde konuşamam. Etrafa baktığımda herkezin bize baktigini farkettim, bakmasalar bile kaçamak bakışlar atıyorlardı. Çünki okulun en havalı çocuklarından biri bir kıza beni affet diye yalvarıyordu. Tekrar Anıla döndüğümde zil çaldı. "Zil çaldı, derse gitmem gerek"diyerek yüzüne bakmadan hızlı adımlarla sınıfa doğru ilerledim.
Sinifin kapısının yanındaki panoda genelde okula yeni gelecek öğrencilerin isimleri bulunurdu.Sınıfa girmeden önce panoya bir göz attığımda genelde 9. sınıflara yeni 2 -3 ogrenci geldiğini gördüm, ama en altta benim gibi son sınıf bir öğrenci vardı. Genelde çok nadiren son sınıf öğrenci gelirdi.
Sınıfa girdim ve en arka sıradaki Begüm'ün yanına geçtim. Okulda pek otamı olan biri değilimdir. Genelde bir, iki kişiyle takılan, varlığı yokluğu belli olmayan ve dışardan oldukça soğuk bir insanımdır. Begüm'de o bir, iki kişiden biri. "Günaydın " dedi Begüm sevecen bir yüz ifadesiyle, "Günaydın"dedim gülümseyerek. "Yeni son sınıf geliyomuş gördün mü? " dedi Begüm. "Evet gördüm. Ne zaman geliyomuş? " "Yarın gelicekmiş herhalde, müdür beni yanına çağırdığında duymuştum." Bugün haftanın ilk günüydü. "Hmm " diyerek geçiştirdim ve o sırada hoca geldi.
Hep olduğu gibi o günde aynı geçmişti. Dersi dinle, tenefüslerde Anıldan kaç vs. Son ders tarihti, ön sıralara baktığımda inek ogrencilerin dersi pür dikkat dinlediklerini gördüm, orta sıranın nerdeyse yarısı uyukluyordu ve arka sıralar ellerinde telefon veya kulaklıkla uğraşıyor, bazılarıda öndeki inek öğrencilere dalaşıyordu. Benimde dersi dinlemekten uykum gelmiş, yarı uyuklar bir halde, zombiden farksız etrafı süzüyordum. En sonunda işkence gibi geçen saatten kurtuluş zili çalmiştı. Herkes koşar adimlarla sınıfı terkederken ben hala derste beni işgal eden uykunun etkisindeydim. "Yemin ederim zombiden farķın yok, git bi elini yüzünü yıka kızım"dedi isyankar sesle Begüm. Begümü takmayarak çantamı topladım ve "hadi gidelim" dedim. Göz devirdi ve birlikte okulun çıkışına doğru ilerledik. Normalde bu kadar erken gitmezdim eve ama gerçekten uykum vardı. Serviste her zamanki gibi yerime oturup kulaklığımı taktım.
Evimin önüne geldiğimizde servis durdu ve ağır adımlarla servisten inerek eve doğru ilerledim. Annemle sürekli kavga ettiğimiz için evin yedek anaktarını ceplemiştim. Bu gibi durumlarda işe yarıyordu. Elimden geldiğince ses çıkarmamaya önem vererek kapıyı yedek anaktarla açtım. Botumu çıkarıp, parmak ucunda merdivenlerden çıkmak üzereyken "Geldinmi kızım? " diyen annemin sesini duydum, ses mutfaktan geliyordu. "Evet anne, ben çok yorgunum yatıp dinlenicem. " "Tamam canım, akşam kaldırırım yemeğini yiyip tekrar yatarsın. " dedi. "Tamam" diye seslendikten sonra odama çıktım ve ardımdan kapıyı kapattım. Annemle çok sık kavga etsekte, hiç bir şey olmamış gibi davransada, hala seviyorum onu.
Saçımı tarayıp, ratgele bir topuz yaptıktan sonra üstümdekileri cıkarıp, dolaptan rastgele kıyafetler ile siyah ve yanları fosforlu pembe olan bir şort giyip üstümede bisiklet yaka uzun bir t-short geçirdim ve kendimi yatag biraktim..
Belki de yarın bugünden daha güzel olur...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığımdaki Sen
Teen Fiction"Siyah çünkü onda buluyorum kendimi, yaşama sebebimi, hayat felsefemi. İşte siyah bu demek bazıları için karanlık bazıları için Aydınlık demek..."