Bölüm Şarkosı:
Tnk - Söyle RuhumOkuldan çıktıktan sonra sahile indim. Bir süre denize bakan oturma yerinde denizi izledim. Deniz sanki ipekten bir çarşaf gibi dalgalanırken denizi izleniştim. Gerçekten çok iyi kafa dağıtma yöntemlerindendi.
Bir tane kedi oturduğum yere atlıyınca ona doğru döndüm. Rengi beyazdı ama kürkünde sarı lekeler de vardı. Olduğu yerde oturunca miyavladı. Tekrar kalktı ve kucağıma doğru ilerledi. Kucağıma yatınca engel olmadım. Bir süre kucağımdaki kedi'nin tüylerini okşayarak denizi izledim. Telefondan saate baktığımda nerdeyse bir saate yakın burda oturduğumu farkettim. Kucağımdaki kediyi hafifçe elime alıp yere bıraktım ve çantamı da alarak taksi durdurdum. Taksiye gideceğim adresi verdikten sonra dışarıya bakarak bugün olanları gözden geçirdim.
Eve geldiğimde çantamdan anahtarı çıkardım ve kapıyı açtım. İçeri girdiğimde annem televizyonun karşısında uyuya kalmıştı. Çantamı annemin uyuya kaldığı krem koltuğun yanına bıraktım ve battaniye almak için odama çıktım. Dolapdan battaniyeyi çıkardıktan sonra aşşağıya inip annemin üzerine örttüm. Sonra anlını öperek mutfağa yöneldim. Karnım acıkmıştı ve akşam yemeği yiyeceğimi sanmıyordum. O yüzden de dolaptan kaşar peynirini domatesi, salamı ve marulu çılardıktan sonra tezgahın üstüne kaydum. Dolabın yanındaki sepetten sandviç ekmeklerini çılardım, içini açtım ve malzemeleri yerleştirmeye başladım. Salamları ince ince kıymıştım.
Sandviçi hazırladıktan sonra küçük bir tepsi aldım ve sandviçle birlikte odama çıktım. Pencerenin iç tarafı çok genişti. Ve ben bu genişlikten yararlanarak oraya minder koymuştum ve genelde kitaplarımı orada okurdum. Yeni aldığım kitabımı kitaplığın rafından aldım ve elimdeki tepsi ile pencerenin iç taraftaki geniş yerine oturdum. Telefona kulaklığımı taktım ve Cem Adrian - Herkes Gider mi? şarkısını açtım. Bir yandan sandviçmi yiyerek kitap okumaya başlamıştım.
Kitap okumaktan bayağı uykum gelmişti. Nerdeyse kitabı yarılamıştım. Annem akşam yemeği için çağırmaya gelmişti ama karnımın tok olduğunu söyleyerek geçiştirmiştim.
Kitabın kapağını kapatarak ayağa kalktım ve refa koydum. Ufak bir duş alarak yatıcaktım. Dolaptan uzun havlumu aldım ve banyoya doğru ilerledim. Banyoya girdiğimde üstümdekileri çıkartarak küvete girdim. Ilık suya bedenimi bıraktım.
Banyodan çıktıktan sonra saçlarımı kuruttum. Elimdeki ve ayağımdaki tırnaklara mat siyah oje sürdükten sonra kurumasını beklerken yatağa ayak tırnaklarımın değmiyeceği bir şekilde oturdum ve yatağın üstündeki telefonumla uğraştım. 10-15 dakika sonra kurumuşmu diyerek kontrol ettiğimde kurumuştu. Yataktağın yanındaki sehpadan saç tokası alarak saçımı salaş bir topuz yaptım ve sıcak yatağın ihtişamlı uykusuna bıraktım kendimi.
~~~~
Sabah alarmın sesi ile gözlerimi açtım. Yatakta biraz kıvrandıktan sonra yattığım yerden doğruldum ve pofuduk terliklerimi ayağıma geçirdim. Dışarıdan sert bir kıza benzerdim, bir şey sorsan tersler, en ufak şeyde böbürlenen insanlar olur ya, işte tam öyle biri gibi.Paytak adımlarla lavoboya girdim ve her zamanki işlerimi hallettim. Çıktığımda dolabın karşısına geçtim ve siyah dar bir t-shirt, altına ise uzun bel siyah kot pantolon giydim.Saçlarımı düzleştirdim -düzleştirdiğimde kalçama kadar geliyordu boyu ve göz makyajımı yaparak dudağıma koyu kormızı bir ruj sürerek çantamı aldım ve aşşağıya indim.
Her zamanki gibi annem ile tartışarak geçmişti kahvaltı. Kahvaltımı yaparak çıkışa doğru ilerledim. Siyah kısa botlarımı giydim ve durağa doğru yola çıktım. Durak hemen evimizin yakınında olduğu için geç kalsam bile servis kornasının sesi geliyordu evimize.
Durağa vardıktan 3-4 dakika sonra servis gelmişti. Servise bindiğimde yerime geçtim ama Tuna bugün serviste yoktu. Biraz ilerleyerek Meyra'yı aldığımızda yanıma oturdu. "Günaydın " dedi sağ dudağının köşesini yukarıya kaldırarak. Cevap vermeye tenezzül bile etmedim. Yol boyunca dışarıyı izlemiştim. Oda konuşmamıştı benimle.
Servis okulun durağında durduğunda en son ben indim. Ağır adımlar ile girişe doğru ilerledim. Sınıfın kapısını önüne yaklaştığımda, sınıfın kapısı'nın insanlarla dolu olduğunu gördüm. Her kez içeriye bakmaya çalışıyor gibiydi. Çatık kaşlar ile biraz daha yaklaştım ve kalabalığı aşmaya çalışarak sınıfın kapısından içeriye kendimi zor atmıştım. Sınıfa girdiğimde herkes bana dönmüştü. Bir an 'acaba üstümü giymeyi mi unuttum' diye düşünmedim değildi. Begüm aniden önüme çıkarak endişeli gözler ile gözüme baktı ve " Alya dışarı çıkalım mı? " diye sorarak cavap vermeme fırsat vermeden kolumdan tutarak sürüklemeye başladı. "Begüm dur bir dakika ne oluyor burda " dedim kolumu kurtarmaya çalışarak. En sonunda kolumu kurtardığımda masaların üstündeki resimlere odaklanmıştım. En yakınımdaki masaya yaklaşarak resimlere baktığımda Meyra ve Anılın dudaklarının birleştiği resimlerle dolu olduğunu gördüm. Üstümden aşağıya sıcak su dökülmüş gibi hissettim ve ayaklarım uyuşmaya başladı. Ellerim benden bağımsız ağzıma doğru gittiğinde gözlerim çoktan sulanmıştı. Kalabalığı aşarak Tuna girmişti içeriye. O da şaşırarak sınıfa baktığında. En yakınındaki masaya yaklaştı ve resimlerden birini eline aldı ve çatık kaşlarla resimlere bakakaldı. Vicudum benden bağımsız hareket ediyordu. Kafamı inanmak istemezcesine iki yana salladığımda "Hayır, hayır" diye de mırıldanıyordum. Geri çekilerek bütün masaların üstüne baktığımda hepsinin üstünde resimlerin olduğunu gördüm. Elim ayağım titriyordu artık, gözlerimden bir damla yaş istemsizce düştüğünde kendime lanet ettim. Bir daha bu çocuk için göz yaşı dökmemeliydim. Hangi akılla bir şans daha vermeyi düşünmüştüm ki. Tuna kafasını fotoğraftan kaldırarak bana baktı ve usulca yanıma yaklaşarak "Alya" dedi. Sanki dokunsa patalayacakmışım gibi davranıyordu. Bütün sınıfın gözlü bendeydi, artık nasıl görünüryorsam. Sınıfa koşarak Anıl girdiğinde arkasından da Meyra gelmişti. Meyra omzunu kapının girişine yaslayarak alayla bizi izliyordu. Anıl fotoğrafın birini eline alarak baktı ve eline aldığı gibi fotoğrafı yırtması bir oldu. "Lanet olsun, " diyerek fotoğrafın parçalanmış parçalarını yere fırlattı. Sonrada gözleri beni buldu. Acı çekiyor gibi bir hali vardı. Elini uzatarak "Alya, lütfen açıklayabilirim" dedi. Boğazımdan istemsizce bir hıçkırık çıkmıştı. Tekrar ağzınu açıp konuşacakken "Sus, " dedim, "Tek kelime dahi etmeni istemiyorum. " diyebildim titreyen sesimle. Hızlıca yanından geçerek sınıftan çıkacak iken Meyra'ya sertçe çarptım. Ve koşar adımlar ile okulun çıkışına doğru koştum. Okuldaki herkes bana bakıyordu. Okuldan çıkıp nereye gittiğimi bilmeden koştum. Arkamdan birinin bana "Alya " diye bağırdığını duymuştum ama takmadım. Ses biraz daha yaklaştı ve kolumdan tutarak beni kendine döndererek göğsüne yasladı. Artık tutamadığım hıçkırıklarımı krema ve serin tatlı kokulu çocuğun göğüsüne bıraktım. Kollarını bedenime bir kalkanmışçasına sardı. Ben ise onun güçlü kolları arasında hıçkırıklarımı konuşturuyordum. Bir yandan da istemsizce t-shirtünü sıkıyordum.
Uzun bir süre o şekilde Tuna'nın kollarında ağlamıştım. Artık hıçkırıklarım iç çekişlere dönüşmüştü. Uzun ve kemikli elleri ile yüzümü kavrayarak ona bakmam için kaldırdığında deniz rengi gözlerine kitlenmiştim. Benim gözlerim de maviydi ama benimkiler ölüydü. Onunkiler ise ölü bir bedene can verircesine canlı. "Daha iyi misin? " diye sordu fısıltı gibi çıkan sesiyle. Hafifçe kafamı sallamakla yetindim. Oda hafifçe gülümseyerek karşılık vermişti.
Aşk nedir? Şu ana kadar en merak ettiğim duydular arasında birinci sıradaydı bu. Her gece yatmadan önce kendimi büyük bir boşlukta gibi hissediyordum. Yukarıdan gelecek bir çift kolun uyurken bana sarılmasını bekliyordum. Aşık olmayı sırf merak ettiğim için değil de ihtiyacım olduğu için istiyordum.
Anıl'ın kaderimdeki kişi olduğunu düşünmüştüm. Begüme kızıyordum her keze bu kadar çabuk bağlanıyor diye. Ama anladım ki, Begümden daha çabuk insanlara bağlanıyor ve güveniyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığımdaki Sen
Teen Fiction"Siyah çünkü onda buluyorum kendimi, yaşama sebebimi, hayat felsefemi. İşte siyah bu demek bazıları için karanlık bazıları için Aydınlık demek..."