Bölüm Şarkısı:
Elvis Costello - I Want YouGözlerime açılmaması için savaş açan kirpiklerime aldırış etmeden gözlerimi aralamaya çalıştım. Gözlerim zorlukla da olsa açılmayı başardığında tavan ile bakışmaya başladım. Bir süre tavana hareketsiz bir şekilde, ölmüş bir bedene cansız bir ruh girmiş gibi baktım.
Elimi sehpanın üstündeki telefona uzattığımda ekran kilidini girerek saate baktım. Öğlen 2 olmuştu. Kimsenin gelip beni uyandırmamalarına şaşırtmıştım doğrusu. Çünkü akşam her saat başı annem ile babam başıma gelip iyi olup olmadığımı soruyorlardı. İkisini de " Yok bir şeyim. " diyerek geçiştirmiş, en sonunda dayanamayarak kapıyı kilitlemiştim.
Hava yağışlıydı. Kara bulutlar güneşin önünü kapattığı için odanın içi pek ışık almıyordu. Tül perde çekik olduğunda ise daha fazla kasvetli bir ortam oluşmuştu.
Yorganı kafama geçirdim ve bir süre öyle bekledim. Yataktan çıkmak istemiyordum. Şu anda gözlerimin altının şiştiğine yemin edebilirdim. Telefonun zil sesi ile kafamı istemesemde yorgandan çıkarmıştım. Saate bakmak için aldığım telefonu yatağın üstünden tekrar alarak kimin aradığına bakmadan açtım. "Alo" sesim pürüzlü çıkmıştı. "Napıyon lan? " dedi neşeli sesi ile Begüm. "Yatıyodum, bu 2 oldu Begüm 3. 'ye affetmem." dedim ciddi bir şekilde. "Aman be bişey olmaz, sana bir haberim var. " "Neymiş o? " "Bu gece sizdeyim, annenden de izin aldım. Dün moralin bozukmuş sanırım odaya kitlemişsin kendini. " dedi ciddileşerek. " Her dakika başımda bitiyolardı, uyutmadılar. Bende kitledim. " dedim umursamazca. "Hmm, tamam neyse ya akşam gelirim size hadi öptüm, görüşürüz. " " Görüşürüz" dedikten sonra telefonu suratıma kapattı. Ben telefona, telefon bana baka kalmıştı.
Usulca ayaklarımı yataktan indirdim. Ayaklarıma peluş terliklerimi geçirdim ve dolaba doğru ilerleyerek mavi bornozumu aldım. Sıcak bir banyo iyi gelecekti.
Lavoboya girdim ve küvetin olduğu yere doğru ilerledim. Suyu ayarladıktan sonra küvet dolarken üstümdekileri çıkarmaya başladım. Küvete girdiğimde su vücudumu titretse de aldırış etmedim. Ayaklarımı ileri doğru uzattım ve kafamı geriye attım. Bir süre öyle bekledikten sonra kafamı suyun içine bıraktım. Suyun içine girerken gözlerim bulanıklamış ve uzun sarı saçlarım ileri doğru gelmişti. Gözlerimi kapattım ve nefesim bitene kadar o şekilde bekledim. Dün olanları düşündüm. Arkamdan Begüm değil de Tuna koşuştu ve sarıldığında büyük bir güven duygusu hissetmiştim. Anıl bir çok kez bana sarılmıştı ama hiç birinde bu kadar yoğun bir his hissetmemiştim. Kendimi Tuna'nın kollarında daha özgür, daha güvende hissediyordum. Nefesimin kesildiğini fark edince aniden gözlerimi açtım ve kafamı sudan çıkardım. Nefes nefese kalmıştım.
Duşumu alarak sudan çıktığımda küvetin tıpasını çıkarmış ve küçük bir delikten hortum halinde çıkan suları izlemiştim. Bornozumu üstüme geçirdim. Islak olan saçlarımı elimle sıkarak, su yüzünden ağırlaşan saçlarımı biraz olsun da hafifletebilmiştim. Paytak adımlarla lavobodan çıktıktan sonra dolaptan saç kurutma makinemi aldım ve aynanın karşısında saçlarımı kurutmaya başladım.
Saçlarım kuruduktan sonra tek taraftan yana doğru salaş bir topuz yaptım. Bütün gün boyunca evde oturamazdım. Aslında otururdum ama yağmurdan sonraki toprak kokusunu sevdiğim için dışarı çıkma fikri daha cazip gelmişti. Ve yağmur durmuş, yağmurun yerini güneş almıştı. Üstüme kareli belden bağlamalı bir gömlek ve onun altına koyu lacivert uzun bel pantolonumu giydim. Üstüne ise kalçalarımın hemen altında biten siyah hırkamı giydim. Ne olur ne olmaz diye de yanıma güneş gözlüğümü almıştım. Güneş gözlüğü takıntısı olan biriydim. Yanıma yolda yürürken okumak için yeni aldığım ve henüz yarısında olduğum kitabımı almıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığımdaki Sen
Teen Fiction"Siyah çünkü onda buluyorum kendimi, yaşama sebebimi, hayat felsefemi. İşte siyah bu demek bazıları için karanlık bazıları için Aydınlık demek..."