Bölüm Sarkısı:
Bruna Mars - GrenadeAnnemin dürtmesi ile biraz mızmızlansamda kalkmak zorunda kaldım. "Alya kalk hadi kızım, yemek saati geldi. " " 5 dakka daha uyusam. " diyerek direnmeye çalıştım uykulu bir sesle ama boşa. "Sen kalkmazsan ben yapacağımı biliyorum" diyerek sıcak yorganı üstümden çekmesi bir oldu. " Ya anne ne var 5 dakka daha uyusam" diye direnmeye devam ettiğimde yastığı kafamin üstüne koyup yataktan kalkmamak için ısrar ettim. "Elini yüzünü yıkada gel hadi, babanda geldi zaten işten. "Diyerek odadan çıktı. Mızmızlanarak lavoboya doğru ilerleyip yüzümü yikadiktan sonra odadan çıkıp mutfağa doğru yol aldım.
Mutfağa indiğimde babam çoktan yemeğe başlamıştı bile. "Oo benim uyuyan güzelim uyanmış. " dedi babam sevecen bir sesle. Gözümü ovalayarak paytak adımlarla babama doğru ilerleyip sarıldım. "Hoşgeldin baba" dedim gülümseyerek. "Hoşbuldum prenses" dedi tekrar gülümseyerek. Masada yerimi aldığımda annemde yerine yerleşmişti. Klasik bir akşam yemeği olmuştu. Annemle babam iş hakkında konuşurken ben usulca yemeğimden yiyordum. En sonunda yemeğimi bitirip " Anne ellerine sağlık, ben odama çıkıyorum" dedikten sonra merdivenlere doğru yol aldım.
Derin bir nefes alıp yatağa tekrar kendimi bıraktım ve kısa süre sonra uykuya daldım.
Gözlerimi telefonumun zil sesi ile tekrar açtığımda inleyerek kimin aradığına bakmadan telefonu kulağıma götürdüm. "Alo"dedim. Bir süre ses gelmeyince tekrar "Alo " dedikten sonra telefondan saatte baktım, gecenin 4:37'sinde kim arayabilirdi ki? Tam telefonu kapatacakken telefonun karşısındaki ses "Alya " dedi titreyen sesiyle , bu ses Anıla aitti. "Alya affet beni" dedi tekrar, sanırım sarhoştu. "Anıl sarhoşmusun sen? " " Alya lütfen affet beni sensiz olmuyor, ben seni özledim. "Dedi titreyen sesiyle. "Anıl lütfen bitti, tamam ufak tefek hatalarına göz yumdum ama bi bardağı taşıran son damlaydı, üzgünüm. " diyerek bir şey demesini beklemeden telefonu suratına kapattım. Bir süre tavanla bakıştıktan sonra off'layarak yan döndüm ve uykuma geri kalan yerden devam ettim.
~~~~
Derin uykumdan beni uyandıran alarma beddualarımı sıralarken yorganın altından ne kadar istemesemde cıkmak zorunda kaldım. Terliklerimi giyip lavoboya doğru ilerledim ve rutin işlerimi hallettikten sonra lavobodan çıkarak ne giyiceğime karar vermeye çalıştım. Uzun açık mavi kareli bir gömlek giyip önünü açık bıraktım ve içine siyah t-short geçirdikten sonra altıda kot şort giyidim. Saçlarım dağınık görünmüyordu, su dalgası gibi durduğundan kabarmaması için sadece dağılan yerine tarak sürdüm ve biraz makyaj yaptıktan sonra çantamıda alıp mutvağa doğru ilerledim.Annem tostları hazırlarken " Günaydın " diyerek seslendim. Annem arkasını dönüp beni bi süzdükten sonra gözlerime ölümcül bakışlar atmaya başladı. "Ne var? " dedim anlamazlığa vurarak. "Ne olduğu sen gayet iyi biliyosun. " dedi iğneleyici bir tonda. "Anne gerçekten her sabah aynı tartışmayı yapmaktan bıktım ama sen hala bana karışmaktan bıkmadın. Okulda yaparım kahvaltımı. " diyerek mutvaktan ayrıldım. Kısa botlarımı ayağıma geçirip tam çıkacakken annemin "Alya" diye seslendiğini duydum ama cevap vermeden kapıyı kapattım ve evden çıktım.Annemle tartıştığım için konunun daha fazla uzamaması içın kahvaltı yapmadan çıktım. Aç olduğum için de fazla dayanamayıp herhangi bir pastaneye girip poğaça tarzı yiyecekler aldım ve durağa doğru ilerledim. Evden erken çıktığım için servisin gelmesine daha çok vardı, o süre boyunca müzik dinleyerek telefonla uğraştım.Hayret Anıldan mesaj yoktu.
Servis geldiğinde her zamanki gibi aynı yerime geçtim ve kulağımda müziğin sesi yükselirken yolu izledim.
Okulun durağında durduğumda ağır adımlarla okulun demir kapılarına doğru ilerledim.Arkadan biri "Günaydınnn" diye seslendiğinde bu kişinin Begüm olduğunu anlamıştım. "Günaydın" dedim gülümseyerek."Hani bugün yeni bi çocuk gelicekti hatırladınmı? " diyerek sordu Begüm. "Evet de nolmuş? " "Nerdeyse okulun bütün kızları o çocuk hakkında konuşuyor, söylentilere göre çocuk çok taşmıs, şuanda da müdürün odasındaymış herhalde " dedi göz kırparak. Aklıma gelen ani bir fikirle yanımdan geçen nöbetçiyi durdurup elindeki kağıtları göstererek "Müdürün yanınamı gidiyosun? " diye sordum. Nöbetçi biraz afallasada kekeleyerek "Evet de, " diyerek cümlesini tamamlamasına fırsat vermeden " ben götürürüm, sen zahmet etme. " diyerek kağıtları elinden kaptım ve Begüm ile birlikte müdürün odasına doğru ilerledik. "Sen var ya sen, kırk yıl düşünsem aklıma gelmez yemin ediyorum" dedi sırıtarak. Gülümseyerek göz kırpmakla yetindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığımdaki Sen
Teen Fiction"Siyah çünkü onda buluyorum kendimi, yaşama sebebimi, hayat felsefemi. İşte siyah bu demek bazıları için karanlık bazıları için Aydınlık demek..."