Medyada Alya'nın akşam yemeğinde giydiği elbise ile fotoğrafı var.
Bölüm Sarkısı:
Athlete - Rubik's CubeAraba yavaşça durduğunda babam "İşte geldik" dedi. Dışarıya bakıldığında şık bir yer olduğu her yerinden anlaşılıyordu.Kızıl kahve tonlarında, sarı ışıklandırmalar ile süslenmiş büyük ama hoş bir mekandı. Annem arabanın kapısını açarak dışarı çıktı ardından ise babam. Bende kapıyı açıp dışarıya çıktığımda, uzun ama zarif görünüşlü açık olan kapıya doğru ilerledik.
İçeri girdiğimizde genç ve şık bir adam karşıladı. "Hoşgeldiniz efendim, " dedikten sonra babam adama karşılık verdi ve ceketinin ön düğmelerini tutarak bir çiftin olduğu masaya doğru ilerledik. Çift bizi gördükleri zaman ayağa kalktılar. Bitmek bilmeyen tanışma faslından sonra masada yerlerimizi aldık."Salih bu Alya, Alya bu da Salih" diyerek tanıştırdı babam kısaca ortağı ile. Isminin Salih olduğunu öğrendiğim, gür saçlı ve oldukça dinç görünen adama küçük bir gülümseme ile karşılık verdim. Bu süre zaafında karısının ismini ise Aysel olduğunu öğrenmiştim. "Merhaba Ayla, " dedi adam. "Merhaba" demekle yetindim. Elimden geldiği kadar konuşmak istemediğimi göstermek istiyordum. Ama adam susmamakta kararlı gibiydi. "Hangi okula gidiyorsun? " diyerek bir soru yönelttiğinde "Atilla Koleji" diyerek karşılık verdim. "Yaa bak sen, bizim çocuk ile aynı okuldasın demek." Dediğinde "Sizin çocuk? " "Tuna, Tuna Kayahan" dedi. Aman tanrım, tesadüfe bak. Tek o ukâla yetmiyormuş gibi bide ailesi çıktı başımıza."Aa, ne güzel" dedim hiçte samimi olmayan bir gülümseme ile. "Dün Tuna'nın üstünü ıslatan kız sendin demi " dedi annesi ortamı bozmamak için gülümseyerek. Hiç ummadığım bir soru gelmişti. "Şey.. "diyerek bir şeyler bulmaya çalışırken, can kurtaran edasıyla yetişen anneme kocaman bir alkış lütfen. "Ee Tuna nerede? " diyerek konuyu değiştiren anneme altın madalya vermek istedim. "O bu tür ortamları pek sevmez ama ısrar ettik bizi kırmadı. Bir işi varmış sanırım gelir birazdan. " dedi annesi gülümseyerek. Keşke beni dinleyen birisi olsaydı da bende gelmeseydim diyerek içimden cırlamadım değil. Annem, "Hmm, peki " diyerek cevap verdikten sonra esmer bir garson yanımıza geldi ve ne yemek istediğimizi sordu. Herkes siparişini verdikten sonra garson gitti.
Bir süre sonra yemekler geldi. Annem ile babam Kayahan ailesi ile derin sohbetlere daldıklarında ben ciddi anlamda sıkılmıştım.
Artık önümdeki yemeğe işkence yapmaktan kurtulup telefonu elime aldım. Aldıktan bir kaç dakika sonra Tuna restoranta teşrif etti.Ondan beklenmeyecek bir şekilde üstüne siyah şık bir takım elbise giyerek, saçlarına şekil vermişti. Masaya geldiği an gözleri direk beni buldu. Şaşırmış bir ifade ile suratıma aval aval baktığında, bende ona vallaha benim suçum yok, annem "sana çikolata alırım gelirsen" dedi diye burdayım ben diye bir bakış attıktan sonra annemler ile tokalaştı. Tuna annemler ile ufak bir sohbet ettikten sonra benim gibi ortada kalmıştı. Çünkü annemgil tekrar Kayahan ailesi ile sohbetlerine devam etmişlerdi.
15- 20 dakika sonra Tunayı da benim gibi hayattan bezmiş bir şekilde gördüm. Oda ortamdan bayağı sıkılmış gözüküyordu. En sonunda telefonundan kafasını kaldırıp bana baktığında, benim gözlerimi onun üzerinde 2. kez yakalamıştı. Bir süre o gözünü ayırmayıp benim tam gözümün içine baktı, bende onun.Bir süre öylece birbirimizin gozunun içine baktıktan sonra "İzninizle Alya ile birlikte terasa çıkabilirmiyiz? " diye sorduğunda bütün aile bireyleri bize döndü. Bir bana bir Tunaya bakarak "Tabiki, keyfinize bakın" diyen kişi Tuna'nın annesi Aysel hanım olmuştu. Tuna kafası ile selam verip ayağa kalktığında bende kalktım ve usulca onu takip ettim.
Üst kata çıktığızda teras boştu. Sadece slow bir şarkı çalıyordu. İkimizde konuşmadık bir süre, sadece üstümüzdeki yıldızları seyrettik. Aslında yıldızlar da özgür değildi, sadece etraflarını saran kafes çok büyüktü. Aniden bir rüzgar estiğinde üşüdüğümü farkettim. Bir kez daha ceketi aşağıda bırakan aklıma sövdüm. Üşüdüğümü farketmiş olacak ki Tuna üstündeki ceketi çıkartıp bana uzattı. Bir cekete bir ona baktığımda ise "Bakma öyle, seni düşündüğümden değil. Hasta olup da okulda grip salgını filan başlatırsın, sonra da ben hasta olurum. Senin yüzünden hasta olmak istemem. " dedi ciddi bir şekilde. Göz devirerek elindeki ceketi istemesemde almak zorunda kalmıştım, çünkü ciddi anlamda üşümeye başlamıştım. Cebinden bir paket sigara cıkartıp, yarısı içilmiş pakketten bir tane alarak uzun bir o kadar da kemikli parmaklarının arasına aldı ve dudaklarına götürdü. Derin bir nefes çekerken, zaten içe çökük yanakları biraz daha içe çöktüğünde ay ışığınında etkisi ile güzel bir görüntü orta çıktı. "İçerde sıkıntıdan ölme diye yanımda çıkardım seni,orda olduğu gibi buradada sohbetine doyum olmuyor. " dedi iğneleyici sesiyle. "Hı? " diye anlamamış bir şekilde suratına baktığımda " Bakma şöyle " dedi garip bir tonda. Gözlerimi kırpıştırarak başka bir noktaya baktığımda "Dün için özür dilerim." Dedim. Niye dedim bende bilmiyordum, bir anda ağzımda çıkmıştı. "Niye? " dedi sert bir tonla, ilk dalı bitmiş ikinciye başlıyordu. "Su döktüğüm için. " dedim gözlerim yerde iken. Cevap vermedi, ve cevap vermemesi sinirimi bozmuştu. "Ukala hayvan nolacak " diyerek söylendiğimde -sanırım biraz sesli söylemiş olucam ki aniden alev saçan gözlerle bana baktı. "Hem özür dile, hemen sonrada ukala öküz diyerek hakaret et, " dedi tek kaşını kaldırarak. "En azından ben insanlık edip özür diledim, cevap vermiyerek özrü karşılıksız bırakan sensin. " "Hah" diye güldü. Bu çocuk cidden sinirlerimi bozuyordu. Arkamı dönüp tam gideceğim sırada kolumu tutarak beni kendine çekti. Biraz fazla yakındık sanırım. Boyumun kısa olmamasına rağmen ona kafamı kaldırarak bakmak zorunda kalıyordum. Bir süre boyunca gözlerimiz o şekilde kenetlendi.Biraz bekleyip gözlerimi ayırmadan geri çekilmeye çalıştığımda elini gevşetmemişti bile. "Bırak"dedim. Ne yazık ki sesim çatlamıştı. Hala gözlerimin içine bakarken tekrar "Bırak beni " dedim uyarır bir tonda. Ellerini gevşetmişti. Tam arkamı tekrar dönüp gidecektim ki, durdum. Onun ceketi hala üstümdeydi. Ceketi cıkararak ona uzattım ve " Teşekkür ederim" dedim. Aldıktan sonra arkamı dönüp tam içeriye girecekken "Çok fazla teşşekkür edip özür diliyorsun. " dediğini duymuştum ama takmadan ilerledim.
Aşağıya indiğimde annemgil hala sohbet ediyorlardı.Yerime oturduğumda babama doğru yaklaşarak "Kalkalım mı? " diye sorduğumda bana dönüp 'tamam bir dakika ' gibisinden bir işaret verdiğinde usulca oturduğum yerde bekledim. Bir iki dakika sonra Tuna sert bir suratla aşağıya inip karşımdaki yerini aldı. Gözleri bendeydi. Ben gözlerimi kaçırsamda delici bakışlarını üzerimde hissedebiliyordum. "Neyse biz kalkalım artık müsadenizle, "diyen babama içimden bildiğim bütün duaları okurken, Salih bey ve Aysel hanım ile vedalasmış ve Tuna ile el sıkışmıştık sadece.
Arabaya geçtiğimizde derin bir nefes verdim ve kafamı cama dayayarak gözlerimi kapattım. En son hatırladığım şey ise arabanın çalışma sesi olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığımdaki Sen
Teen Fiction"Siyah çünkü onda buluyorum kendimi, yaşama sebebimi, hayat felsefemi. İşte siyah bu demek bazıları için karanlık bazıları için Aydınlık demek..."