Merhabalar öncelikle. Bu bölümün bir kısmını Çarşamba günü yazdım fakat geriye kalan tüm kısmını Cumartesi günü yazdım. 15 sayfayı bir günde, bilgisayarın başında tam tamına yedi buçuk saat harcayarak yazdım.
Yorum atmanızı, oy vermenizi çok fazla istiyorum. Bataklık'ı okuma listelerinize eklerseniz, profilimdeki linkten benim sayfamı beğenseniz ve Bataklık'ın grubuna üye olsanız, etrafınızdaki insanlara okumaları için önerseniz gerçekten benim için çok büyük bir şey yapmış olurdunuz. Hiçbirini yapamayacak olsanız bile lütfen bölüme doğru düzgün oy atın ve yorum yapın çünkü bilgisayara bakarken dahi gözlerimin kanlandığına eminim.
Bölüm tam 17 sayfa! Gayet uzun ve meşakkatliydi yani.
Biliyorsunuz ki sizleri seviyorum ve elimden geldiğince iyi bölümler ortaya koymaya çalışıyorum. Döneceğimi bildiren duyuruda en fazla 5-6 sayfalık bölümler yazacağımı söylemiştim ama gördüğünüz üzere 3 katı büyüklüğünde yazıyorum. Sizlere baştan savma sayılabilecek bir bölüm vermemek için. :/ Her neyse, gidiyorum ben.
Size iyi okumalar diliyorum.
Bir de bölümü SinemAysu9 isimli kullanıcıya ithaf ediyorum. Yeni ismi doğru tahmin etmişti ^_^
Dilara Dündar isimli okurun yaptığı editi şöyle bırakayım. Çok güzel olmamış mı? :'((
Bölüm şarkısı; Dillon - Echoes of Silence (The Weeknd Cover)
22. Bölüm ''Huzur''
''Bizi bekliyorlar, biliyorsun,'' dedi genç kız titrek bir nefesle. Buradan gitmek istiyordu ama boğazının etrafına sarılmış olan eller onun için hem somut hem de soyut bir engeldi. Üzerinde, kendisini savunabileceği hiçbir materyal bulunmuyordu, bu yüzden atağa geçmemek için kendisini sakinleştirmesi gerektiğinin bilincindeydi.
Sırtında tonlarca ağırlık taşıyordu. Birinin gözlerinin içine bakıp kendinden emin bir şekilde konuşmak için fazla aciz bir döngüye girmişti. Sevdiği adamı başka bir kızın eline bırakmış olmasına mı, yoksa yıllar öncesinde onu hiç ilgilendirmeyen bir anlaşmaya uymak zorunda olmasına mı daha çok sinirleniyordu bilmiyordu ama kendisini aciz hissediyordu. Hissettiği sinir, acizliğinin yanında bir hiçti belki de. Hatta parlamıyordu bile.
''Umurumda değil.''
Kulağının altına düşen nefesle beraber titredi. Gözleri dolmuştu ama bunu fark eden hiç kimse yoktu. Simsiyah bir çukurun içinde hissediyordu kendini. Bazen, etrafta yalnız olmadığını düşündüren gözler beliriyordu ama sonrasında onlarda karanlığa gömülüyorlardı. Kötü bir dönemden geçiyordu. Artık kaldırdığı ağırlıklar sırtını bükmeye başlamıştı.
Bunu hak ediyorum, diye düşündü içinden bir an için. Bu kadar acıyı hak ediyorum.
Böyle düşünmesinin tek sebebi sevgilisinin arkasından çukur kazan o ekibin içinde olmasıydı. Ailesinin neden bunu yapması gerektiğini biliyordu ama kendisiyle alakası olmasını hiçbir zaman istememişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BATAKLIK
Teen FictionKişinin kalbinde duyguya dair hiçbir şey kalmamışsa bedenin varlığı anlamsızdı. Önce kalbe dokunmadan direk tene değen eller gerçek bir insana değmiş sayılır mıydı? Ya da gördüğü manzara karşısında parıldamayan gözler bomboş bakışların kurbanı olduğ...