Merhabalar! :) Yorumlarınızı bekliyorum. İyi okumalar♥️
27. Bölüm ''Kuşatma''
Katilin omzu bana kavuştu. Sonra bir daha sesimi çıkartmadım. Sessizce izin verdim ona; hislerini, havasını değiştirmesi için; beni değiştirmesi için; beni baştan yazması için. Başta direndim ama sonra istemeden ona teslim oldum. Kendi ellerimle tahtadan bir kalem yaptım ve bir gün onun haberi olmadan rüyasının içine sıyrılıp ona verdim. Bilmeden yazdı beni sayfalarca. Ben karakterimi öldürdükçe o diriltti, ben çıkmaz sokaklara saklandıkça o duvarları yıktı. Ama bir gün yarım bırakmaya karar verdi. Benden aldığı kalemi kırıp, yazdığı tüm sayfaları yırttı ve üç gün önce içinde kaldığımız alevlerin içine atarak hikayemi yok etti. Sorun değildi. Şimdi kendi hikayesini yazacaktı ve ben o hikayede tekrar can bulacaktım. Benim yerimi o belirleyecekti. Varlığımı insanlara o sunacaktı. İsterse beni kendisine katacak, hikayemizi bir yapacaktı.
Isınmak için içine gömüldüğüm su buz gibi olmuştu. Hareket edemiyor, nefes dahi alırken olabildiğince sessiz olmaya çalışıyordum. Ellerim üşürken, bacaklarım aynı pozisyonda uzun bir süre kalmaktan hissizleşmişken hareket etme isteğimi engellemem imkansız bir hale geliyordu.
Titriyordum.
Yüzüm soğumuş, parmak uçlarım suyla uzun süre temastan dolayı buruşmuştu. Onu uyandırmam gerektiğini bilsem de cesaret edemedim. Kafası omzumda dururken en az onun kadar huzurluydum. Hep böyle kalsın isterdim. Katil olmanın ağırlığından sıyrılmış yüzüyle hep sakince uyusun. Lakin öyle olmayacağını biliyordum. Biraz sonra uyanacak ve her şeye kaldığı yerden devam edecekti. Annesinin yokluğuyla tekrar yüzleşecek, ölümünün vuku bulduğu sahneyi saniyesi saniyesine beyninde döndürecek, en sonunda intikam denen hissin ağlarının sıkılaşmasıyla harekete geçmek isteyecekti.
İç geçirdim. Boşta kalan elimi hafifçe saçlarına yaklaştırdım. Düşünmeden, sadece hissetmek isteyerek hafifçe saçlarına dokundum. Tenimdeki elektriği hissettiğinde hafifçe kıpırdamasına rağmen parmaklarımı saçlarından ayırmadım ve usulca onu sevmeye devam ettim. Bu birlikte olduğumuz son sahne olabilirdi. Gitmeyi gerçekten kafasına koyduysa gidecekti, onu durdurmak için bir yol bilmiyordum. Ağlamak bir seçenek değildi, belki o gittikten sonra günlerimi alırdı ama şu an bir şey ifade etmezdi. Zaten gözlerim kurumuştu. Ağlama hissi göğsümde şahlanıyordu ve en üst noktaya ulaştığında hızla yere çakılıyordu.
Bir annenin öldüğü gün bile ağlayamamıştım. Sonraki günde de, ondan sonraki günde de. Ta ki Aren ağlayana kadar göz yaşlarımı biriktirmiştim. En sonunda onunla birlikte bir şeyleri göğsümden def ettiğimde direnmeyi bırakmışlardı ama şimdi yine kesilmişti. Hisler büyüyor ama göz yaşlarım asla büyümüyordu. Boğazıma takılıp kalıyor, beni çatlak kuru bir çift dudaktan çıkan bir cümle kadar bile yüceltmiyordu.
Boşluğa sabitlenmiş gözlerimi bir süre sonra odağından ayırıp Aren'e çevirdim. Rahat olmadığını görebiliyordum. Elleri önünde birleşmiş, kafasını olabildiğince omzuma yaslamıştı. Saçlarını dolaşan elimi yüzüne doğru indirdim ve kısık bir sesle fısıldadım. ''Aren.'' Bir süre tepki vermedi. Sonrasında elim yanağını dolaşmaya başlayınca hareketlendi. Gözlerini yavaşça açıp esnerken ne olduğunu anlamaya çalıştığını biliyordum. ''Uyuya kaldın,'' dedim açıklama yapmak istercesine. ''İstersen odana geç, daha iyi uyursun.''
Kafasını omzumdan ayırdı, elleriyle gözlerini ovdu ve sakince esnedi. ''Ne kadar zamandır uyuyorum?'' diye sorduktan sonra hala sırtında duran elimi tuttu ve küvetin kenarına yerleştirerek aramıza camdan bir duvar ördü. Kalbim korkuyla birlikte hızla atmaya başlarken sakin kalmam gerektiğini kendime telkin ettim. Normalde böyle yapmazdı, bilirdim ama artık normal bir dönemde değildik o yüzden elimden geldiğince soğuk tavırlarının geçici olduğuna inanmak istedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BATAKLIK
Teen FictionKişinin kalbinde duyguya dair hiçbir şey kalmamışsa bedenin varlığı anlamsızdı. Önce kalbe dokunmadan direk tene değen eller gerçek bir insana değmiş sayılır mıydı? Ya da gördüğü manzara karşısında parıldamayan gözler bomboş bakışların kurbanı olduğ...