26-Eski düşman

269 42 11
                                    

Özet: Doğan'ı bırakıp kaçan Jasmine'in içi bu konuda rahat değildir. Nurane ile bir depoya gidip üzerlerini değiştirirler. Tohum yüklü olduğuna inandıkları kamyonu durdurup ele geçirirler. Planlanan yerde kamyondaki yükü aktarmak için diğerleri ile buluşurlar. Askerler tuzak kurmuştur. Nurane ve Jasmine kaçar ama peşlerine takılan askerleri atlatamazlar. Doğan'ı aramak zorunda kalan Jasmine her şeyi anlatmak zorunda kalır.

*** Yeni Bölüm ***

Doan'la buluşmak için bize verdiği adrese gitmiştik. Nurane kaçma girişiminde bulunmadığı için rahatlamıştım. Doan'ın nüfuzlu biri olduğunu bildiği ve kaçsa bile yakalanacağı için kaçmadığını tahmin ediyordum.

Doan'la karşılaştığımda yüzümü yerden bile kaldıramıyordum. Bana bağırmasını, hatta tokat atmasını beklerken, beni kendisine çekip sarıldı. Şok olmuştum, gözyaşları içerisinde, şaşkınlıktan sarılmasına karşılık bile verememiştim.

"Deli kız sen ne yaptın?" dedi. Bağırmaktan ziyade sitem eder gibiydi. Sevinç bize arkasını dönmüştü.

"Çok üzgünüm Doan. Ben iyi bir şeyler yapmak istiyordum."

"Devleti karşına alarak mı? Ya seni vursalardı? Ya sen birini öldürseydin?"

Haklıydı, bağırsa çağırsa bu kadar etkili olmazdı. İyi niyetlerle yola çıksam da, dediklerini düşününce sonunun kötü bitebileceğini anladım.

Sevinç yanımıza gelip, "bizi kurtardığın için teşekkürler Doğan" dedi.

Doan'ın ona bakışı oldukça sertti. "Jasmine'i bu işe sen mi bulaştırdın Sevinç ya da adın her neyse?"

"Evet, tümü benim suçum Doan. Jasmine sadece idealleri olan masum biri. Onu kendi amaçlarım uğruna yönlendirdim. Duymak istediklerin bunlar mı?"

"Eğer doğru söylüyorsan, bundan sonra ondan uzak durman şartı ile gitmene izin veririm."

Doan'ın benim adıma karar aldığını görünce isyankâr damarım kabardı. "Onun kadar ben de suçluyum Doan. Lütfen onu ihbar etme."

"İhbar etmek istesem peşinizdekileri çekmezdim."

"Bunu nasıl yaptın?" Nurane'nin sorusunun cevabını ben de merak ediyordum. Doan'ın askerler üzerinde etkisi olabilir miydi?

"Başkan'ın bana bir borcu vardı. Onu tahsil ettim sayılır. Fakat bir daha böyle bir işe kalkışırsanız sizi ben bile kurtaramam."

Bu durumda ikimizi de ihbar etmeyecekti ama Nurane ile görüşmemi istemediğini de kesin bir dille söylemişti.

"O zaman ben gidiyorum" dedi Nurane. Sonra bana bakıp, "seni bu işlere karıştırdığım için üzgünüm. Bundan sonra dürüst sevgilinle mutlu bir hayat sür" diyerek kamyona bindi.

Ben arkasından gitmek istedim ama Doan sert olmayan bir şekilde kolumdan tuttu. Silkinsem kurtulurdum ama yapmadım. Nurane'nin gidişini seyredip, ardından Doan'a döndüm.

"Babam benim bu işe karıştığımı biliyor mu?"

"Evet."

"Şimdi ne olacak?"

"Şimdi eve gidiyoruz." Arabasına doğru yürürken elini hâlâ kolumdan çekmemişti. Beni dizine yatırıp dövecekmiş gibi hissediyordum. Yaramazlık etmiştim ve yakalanmıştım, cezamı çekmem gerekecekti.

"Ben sadece ihtiyaç sahiplerine tohum vermek istiyordum. Bunun suç olmasını anlayamıyorum."

Doan aniden durup kolumu bıraktı. "Tohumu verdiğin zaman, o çiftçiler bunu üretebilecekler mi? Herhangi bir toprakta yetişir mi? Hayır, bu tohumlar çok değerli, ziyan olmasına izin veremezler. Her toprakta yetişmez. Bir sürü bilim adamı bu tohumları temiz tutabilmek için zaman harcıyor, sonra halka dağıtalım, ya yetişirse diye dua mı edelim?"

Doğanın isyanı (SY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin