''Bu kadar gizemli konuşmak zorunda mısınız?'' Taehyung'la birbirimize sert bakışlar atarken, Seokjin hyungun sesiyle bakışlarımı Taehyung'dan çekip başımı eğdim. ''Maskeli adam, o adam. Biri bize neler olduğunu anlatabilir mi? Çünkü siz üçünüzün neler hakkında konuştuğunuzdan haberiniz varmış gibi görünüyor.''
''Sıkıcı olmaya başladı. Ben odama gidiyorum.'' Namjoon hyung oturduğu yerden kalkmış ve oturma odasından çıkmıştı. Hoseok hyung ve Seokjin hyung de oturma odasından çıktığında iç çektim. Soruma cevap alamamıştım.
Yoongi hyung da oturduğu yerden kalktı ve önümde durdu. ''Sorun olursa bana seslenebilirsin.''
Gülümsemesine karşılık vererek başımı aşağı yukarı salladım. En sonunda oturma odasında sadece üçümüz kalmıştık.
''Ben de cevap vermeme hakkımı kullanıyorum.'' Taehyung'un sesini duymamla gözlerimi devirdim. Yine soruma cevap alamamış olsam da en azından bir şey söylemişti. O da, ellerinden destek alarak koltuktan kalkmış ve oturma odasından çıkmıştı.
Bakışlarımı Jungkook'a çevirdiğimde gergin göründüğünü fark ettim. Onların yanında gergin olmamamı söylüyor ama o benim yanımda gergin oluyor, öyle mi? Bana bakmaktan kaçınıyor gibiydi. ''Jungkoo-''
''Ah, Taehyung hyungla konuşmam gereken bir konu var.'' O da kalkıp gittiğinde iç çekinmekle yetindim. Oturma odasında tek başıma kalınca başımı geriye yasladım. Telefonumu almak için elim cebime gittiğinde cebimde olmadığını fark ettim. Bir anda panik olup oturduğum yerden kalktım ve düşürmüş olabileceğimi düşünerek oturduğum yere baktım. Telefonumu en son nerede bırakmıştım ki? Başımı hafifçe yana yatırarak düşünmeye başladım.
Ah, telefonum en son Yoongi hyungdaydı. Oturma odasından çıkıp Yoongi hyungun, Seokjin hyungla paylaştığı odanın önüne geldiğimde kapıyı birkaç kez tıklattım. Yoongi hyungun ''Gir.'' diye seslenmesinin ardından kapıyı açtım ve odaya girdim. Seokjin hyung odada değildi. Yoongi hyung ise yatağına uzanmış, kulaklıklarını takmış bir şekilde şarkı dinliyordu. Muhtemelen geldiğimi fark etmemişti. Gülümsedim ve birkaç adım attıktan sonra gözlerinin kapalı olduğunu gördüm.
Yatağın köşesindeki boşluğa oturduğum an gözlerini açmıştı. Benim olduğumu görünce yavaş hareketlerle kulaklığı çıkardı. ''Jimin? Bir şey mi oldu?''
''Telefonumun en son sende olduğunu hatırladım da.'' Yoongi hyung dediğimi duyunca hafifçe uzanıp yatağının yanındaki komidinin üzerindeki telefonumu aldı ve bana uzattı. Bir süre boyunca elindeki telefona dalmıştım. Yoongi hyung kolunu hareket ettirdiğinde kendime gelip telefonumu aldım.
''Teşekkür ederim, hyung. Bunun için seni rahatsız ettim sanırım.'' Yüzüne bakmamaya çalışarak gülümsedim ve oturduğum yataktan kalkarak adımlarımı kapıya yönlendirdim.
''Jimin?'' Yoongi hyungun bana seslenmesiyle olduğum yerde durdum ve arkamı döndüm. ''Bana anlatmak istediğin bir şey var mı?''
Belki de bu odaya hiç gelmemeliydim. Fakat sadece telefonumu almak için gelmiştim. Telefonumu komidinin üzerinde görseydim muhtemelen ona odaya geldiğimi bile fark ettirmeden çıkardım fakat olan olmuştu işte.
''Ne gibi?''
''Taehyung, Jungkook ve seninle ilgili.'' Sertçe yutkundum ve ayakta öylece dikilmeye devam ettim. ''Taehyung'la aynı ortamdayken huzursuz olduğunu görebiliyorum.''
Oturmam için yatağı patpatladığında yavaşça yatağa yaklaştım ve oturdum. ''Bana soğuk davrandığını düşünüyorum ve ben de onunlayken elimde olmadan geriliyorum."
Yoongi hyung beni anladığını belirtircesine başını salladı. Ellerimde hissettiğim sıcaklıkla başımı kaldırdığımda Yoongi hyungun ellerimi tuttuğunu gördüm. ''Jimin, ne olursa olsun her zaman benimle konuşabilirsin.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
save me, vmin
FanfictionGecenin bir saatinde uyumak üzereyken camınıza taş atıldığını düşünün. Korkmaz mısınız?