13

1.2K 167 77
                                    

Neler olduğunu öğrendiğim günü atlatmıştık neyseki. Eve geldiğimizde diğerleri ne kadar endişelenip bana sorular sorsa da Taehyung ve Seokjin hyung bir şekilde benim yerime cevap vermişti. Jungkook eve döndüğümüzde suratıma bakmamıştı bile. Taehyung'un bana olan davranışları yüzünden mi yoksa başka bir şeyden mi anlayamıyordum. Benden vazgeçeceğini bildiğim için pek umursamamaya çalıştım. Evet, biliyordum. Hatta benden vazgeçeceğine emindim. Karşısına mutlaka çok seveceği biri çıkacaktı.

''Hyung?'' Önümde sallanan el ve tanıdık gelen sesle birlikte düşüncelerimden ayrılıp bana gülerek bakan Jungkook'a çevirdim gözlerimi. ''Eğer daha fazla düşünmeye devam edersen senin yüzünden biz de derse geç kalacağız.''

İç çekip gülmeye çalıştım ve başımı aşağı yukarı hareket ettirdim. Önceden hazırlandığım için hazırlanma telaşı yaşamadan oturduğum yataktan kalktım. Diğerlerinin kahvaltıyı daha yeni yaptığını görünce gözlerim elimde olmadan kocaman açıldı. ''Hyung, derse geç kalacağız!''

Seokjin hyung meyve suyundan birkaç yudum aldıktan sonra bana baktı. ''Siz önden gidin, biz yetişiriz.''

Taehyung'un da masada olduğunu görünce dudaklarımı hafifçe büzdüm. Ona her dakika yakın olmak istesem de Seokjin hyungun dediğine başımı salladım.

Jungkook'la birlikte evden çıktıktan sonra aramızdaki sessizlik devam etti. Neden böyle olduğunu sorgulamak yerine aklımdaki düşüncelerle boğuşuyordum. Nasıl davranmam gerekiyordu? Hiçbir şeyi bilmiyormuş gibi yapabilir miydim cidden? En azından yapabildiğim kadar oyunculuk yapmalıydım. Belli edersem bu onların sonu olacağı söylenmişti. Evet, bir şekilde belli etmemeliydim.

''Çok düşünüyorsun.'' Beni düşüncelerimden ayıran yeniden Jungkook'un sesi olmuştu. Yerdeki bakışlarımı ona çevirdiğimde boş bir ifadeyle bana baktığını gördüm. Yutkunduktan sonra kısa bir süreliğine ne diyeceğimi kafamda toparladım.

''Öğrensem de öğrenmesem de sorularla kafayı sıyıracağım belliydi.'' Jungkook'un suratındaki boş ifade dediğim şeyi duyunca kayboldu ve yerini güzel bir gülümseme aldı.

''Çok kafaya takmamalısın. Ters davranıldığı an, senin de duruma göre davranman yeterli.'' Anladığımı belirtmek için başımı hafifçe salladım.

''Adamlarının sizi izlediğini nereden anlıyorsunuz?''

''Adamlarının çoğunu tanıyoruz. Yüzlerini gördüğümüzde bizi izledikleri apaçık ortada oluyor.''

''Sanırım benim de yüzlerini ezberlemem gerekiyor.'' Kendi kendime mırıldandıktan sonra ilerlemeye devam ettik. Çok geçmeden üniversiteye geldiğimizde Jungkook'la yollarımız ayrılmıştı. En üst katta dersim olduğu için merdivenleri çıkmaya başladım.

Son basamağa adımımı atacaktım ki omzuma çarpan sert şeylengeriye savruldum. Az daha düşüyordum fakat arkamdaki kişi belimden tutup beni kurtarmıştı. Omzuma çarpan kişiye sinirle baktığımda Jiwon olduğunu gördüm. Böyle davrandığına göre şu an izleniyor olmalıydık, değil mi? Öyleyse benim de buna göre davranmam gerekiyordu. Sinirli bakışlarımı yumuşatmamaya çalışarak Jiwon'a bakmaya devam ettim.

Jiwon ise alaycı bir tavırla kelimelerin dudaklarının arasından dökülmesine izin verdi. ''Bilerek oldu, kusura bakma.''

Sinirle göz devirdikten sonra son basamağı da geçerek onu arkamda bıraktım. Muhtemelen öğrenmeden önce de böyle yapardım. Çoğu zaman Jiwon'u görmezden gelirdim ya da onu sinir etmek için elimden geleni yapardım. Bu sefer onu görmezden gelmeyi seçmiştim.

''Zor zamanlar geçiriyor olmalısın.'' Yandan gelen tanıdık olmayan sesle başımı o tarafa çevirdim. Uzun boylu ve yakışıklıydı. Ayrıca sesini tanımadığım gibi suratı da tanıdık değildi. Kısa bir süreliğine ona baktıktan sonra koridorda ilerlemeye devam ettim.

save me, vminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin