Apartmana çoktan girmiş ve merdivenleri ağır adımlarla çıkmaya başlamıştım. Her basamağı çıktığımda sanki kalbim daha da hızlanıyordu. Taehyung'un beni görünce ne yapacağını merak ediyordum. Ayrıca... ona bana her şeyi anlatmasını söylediğimde nasıl tepki vereceğini de merak ediyordum.
Evin olduğu kata geldiğimde kapının önüne geçtim ve boğazımı temizledikten sonra kapıyı tıklattım. Çok geçmeden kapıyı üzerine çoktan rahat kıyafetlerini geçirmiş Taehyung açmıştı. Beni görünce sırtını dikleştirerek gülümsedi ve geçmem için hafifçe geri çekildi.
Gözlerimi onun üzerinden çekmeyerek içeri geçtim. Hanbin'in montunu çıkarıp askılığa astıktan sonra montu ona geri vermeyi unutmamayı diledim. Evdeki sessizlik oldukça rahatsız ediciydi. Jungkook da evdeydi, değil mi? Hiçbir şey söylemeden gittiği için onu bir güzel azarlamalıydım. Onu merak edip arkasından gitmiştim fakat bariz bir şekilde başımı belaya sokmuştum. Nefesimi dışarı üflediğimde belime sarılan kolları hissettim. Ne ara arkama geçtiği hakkında hiçbir fikrim yoktu.
Omzumun üstünden ona baktığımda gülümsediğini gördüm. Benimleyken sürekli gülümsüyordu ve bu, onun Hanbin'in anlattığı kadar soğuk biri olduğunu düşünmemi engelliyordu. Gerçi onu ilk gördüğümde soğuk tarafını görmüştüm. Ama şimdi bu kadar güzel gülümsüyorken nasıl o anı hatırlayabilirdim?
Belimdeki kollarını biraz daha sıktı ve omzumu öptüğünde kalp krizi geçireceğimi sandım. Birisine karşı ilk defa böyle hisler beslemem garip hisettiriyordu. Dudağı beyaz gömleğime değmiş olsa da sanki dudaklarını tenimde hissetmiştim. Böyle hissetmemin nedeni öptüğü yerin yanıyor olmasıydı.
''Beni ne kadar endişelendirdiğini biliyor musun?'' Kısık sesini duyduğumda kalbim titremişti sanki. Yanaklarımın ne kadar kızardığından en ufak bir fikrim bile yoktu.
Bir şey demek için dudaklarımı aralamıştım ki sıcak dudaklarını bu sefer boynumda hissetmiştim. Gözlerim şaşkınlıkla irice açılırken ne yapacağımı bilemez bir şekilde karşımdaki beyaz ve boş duvara baktım. Neden bu kadar yakın davranıyordu? Beni sevdiğini söylememişti bile. Sadece Hanbin'den duymuştum. Yine de beni sevdiğine inanmak istiyordum. Sonuçta... arkadaşlar birbirlerine bu kadar yakın olmazlardı, değil mi?
''Taehyung ne yapmaya çalıştığını anlamıyorum.'' Ondan uzaklaşmak için hareketlenmiştim fakat belime sıkıca sarılan kollar bunu engelliyordu.
''Biraz böyle durmamıza izin ver.'' Kısık sesi yüzünden tüm masumluğum üzerimden gidiyordu ve aklımda çeşitli fantaziler oluşuyordu. Sertçe yutkunduktan sonra aklımdaki saçma düşünceleri uzaklaştırdım. ''Anladığını sanıyordum.''
Bu sefer sıcak dudaklarını ensemde hissettiğimde daha fazla ayakta kalamayacağımı hissettim. Dudaklarımı dilimle ıslattım ve gözlerimi kapatarak anın tadını çıkarmayı tercih ettim.
''Sana böyle davranmam hoşuna gidiyor, değil mi?'' Konuşurken enseme değen dudakları beni çıldırtacak derecede hoşuma gidiyordu. Kendimi tutamayıp üzerine atlamaktan korkuyordum.
''Evet.'' Ona karşı olan saçma arzumu belli etmemeye çalışarak konuştum. Taehyung'un hafifçe gülüşü kulaklarımı doldurduğunda gözlerimi açtım ve yüzümde aptal bir gülümseme oluşunu engelleyemedim. Öğrenmek istediğim her şey aklımdan uçuvermişti. Tek isteğim arkamı dönüp dudaklarını dudaklarımda hissetmekti. Fakat bende o cesaret yoktu.
''Park Jimin, seni se-''
Birinin boğazını temizlemesiyle gözlerim direkt sesin geldiği yöne çevrildi. Ensesini kaşıyarak bakışlarını bizden kaçıran Jungkook'u gördüğümde Taehyung'un kollarından kurtulmaya çalıştım. Fakat Taehyung buna izin vermeyerek kollarını yavaşça bedenimden ayırarak yanıma geçmişti.
''Şey, isterseniz odaya geçin.'' Taehyung Jungkook'un dediğini duyunca biraz uzağındaki Jungkook'un oyuncak ayısına ulaşıp Jungkook'a fırlattı. Ben ise kıpkırmızı olduğuma emindim. Kocaman açılmış gözlerimle Jungkook'un oyuncak ayıyı havada yakalayışını izledim.
Jungkook'un az önce gördüğü şey yüzünden üzülmemesi beni rahatlatmıştı. Benden vazgeçeceğini söylerken ciddi olmalıydı. Bu iyiydi.
''Hyung! Ayıcığımın canını yakıyorsun.'' Jungkook dudağını büzerek ayının başını okşadığında bu görüntünün ne kadar sevimli olduğunu fark ettim. Elimde olmadan güldüğümde ikisi de bana baktı.
''Çocukça olduğunu biliyorum ama ne yapabilirim? Bu ayıcık benim için oldukça değerli.'' Taehyung'a baktığımda göz göze geldik. Omuz silktikten sonra güldü ve Jungkook'un yanın giderek kolunu omzuna attı.
''Ne yani, benden de mi değerli?'' Taehyung da dudağını büzdüğünde o kadar sevimli gözüme gözükmüştü ki şuracıkta kendimi yerlere atasım gelmişti.
''Evet.'' Jungkook'un cevabı üzerine daha fazla kendimi tutamayarak kahkahalarla gülmeye başlamıştım. Taehyung dirseğini hafifçe Jungkook'un karnına geçirdiğinde kahkahalarım yerini yavaşa gülümsemeyi aldı. Sanırım Hanbin haklıydı. İkisi o kadar yakın görünüyorlardı ki arkadaşlıklarının gelip geçici olmadığını hissedebiliyordum.
Birden aklıma Hanbin ve Jiwon'un söyledikleri geldiğinde kaşlarım elimde olmadan çatıldı. İkisinin odaya geçmek üzere olduklarını gördüğümde seslenerek onları durdurdum. Bakışları beni bulduğunda yutkundum ve söze başladım. ''Bana her şeyi anlatmanızı istiyorum.''
İkisinin de kaşları havaya kalktı. Taehyung Jungkook'dan önce davranıp konuşmuştu. ''Anlamadım? Neyi anlatmamızı istiyorsun?''
Söylediği şey yüzünden dik dik ona baktıktan sonra iç çektim. ''Her şeyi Taehyung. Başıma neler geldiğini gayet iyi biliyorsunuz.''
Taehyung'un iç çektiğini duyunca gözlerimi ona çevirdim ve telefonunda bir numarayı tuşladığını gördüm. Ardından usulca telefonu kulağına götürüşünü izledim. Kısa bir süre sonra dudaklarını aralamış ve konuşmaya başlamıştı. ''Alo? Hanbin?''
Merakla konuşmaya devam etmesini beklerken Jungkook odaya girmişti bile. ''Herkes orada mı?''
''Tamam, herkes toplandığında beni ara. Konuşmamız gereken bir konu var.'' Taehyung daha fazla konuşmadan telefonu kapadı. Soğuk bakışları beni bulunca bakışları hafifçe yumuşadı ve gülümsedi.
''Hepsi bir araya geldiğinde sana her şeyi anlatacağız, söz.'' Konuşmanın gittikçe ertelenmesi canımı sıkmış olsa da umursamamaya çalıştım. Sonuçta bunun sonunda neler olduğunu öğrenecektim, değil mi?
Fakat o kadar merak ediyordum ki aklıma gelen ilk şeyi sordum. ''En azından merakımı dindirecek bir şey söylesen?''
''Pekala...'' Taehyung düşünürmüş gibi bakışlarını yukarı çıkardı. ''Hepimiz sana zarar vermeye değil, seni korumaya çalışıyoruz.''
Gözlerim şaşkınlıkla büyürken Taehyung şaşırdığımı fark edip güldü ve bana göz kırptıktan sonra beni burada şaşkınlıkla bırakıp odaya girdi. Hepimiz mi demişti o? Tanrı aşkına, kaç kişiydiler ki? En kısa sürede öğrenmem gerekiyordu, hem de en kısa sürede.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
save me, vmin
FanfictionGecenin bir saatinde uyumak üzereyken camınıza taş atıldığını düşünün. Korkmaz mısınız?