6

1.6K 195 39
                                    

İkimiz de bir süre öylece birbirimize sarıldık. Ne o konuşuyor ne de ben konuşuyordum. Açıkçası konuşmaya cesaretim yoktu. Çünkü bana soru sormasını istemiyordum. Nasıl açıklama yapabilirdim ki?

''Şimdi daha iyi misin?'' Az önce ağlamamın aksine şimdi oldukça sakindim. Bu iyi olduğumu mu gösteriyordu? Omzuna yasladığım başımı aşağı yukarı oynattım. Nedense gülümsediğini hissetmiştim ve sırf bu yüzden kafamı kaldırıp gülümseyip gülümsemediğine bakmak istedim. Başımı kaldırıp ona baktığımda doğru tahmin etmiştim, gülümsüyordu.

Kollarımı belinden çekip sırtımı dikleştirdiğimde çenemde hissettiğim parmaklarla donakaldım. ''Yüzün neden bu kadar bitkin görünüyor?''

Ben ne cevap vereceğimi düşünürken kapının açılmasıyla çenemdeki Taehyung'un elini hızlıca ittim. Rahat bir nefes aldıktan sonra içeri gülüşerek giren hyunglara baktım. Aralarında Jungkook'u görememiştim. Ayrıca onlar benden önce çıkmıştı, niye benden sonra gelmişlerdi ki? Belki de bir kafeye falan gitmişlerdi. Fakat belli ki Taehyung onlarla gitmemişti.

''Oh, Jiminie gelmiş.'' Hoseok hyung gülerek söylediğinde duyduğum şeyle ellerimi yumruk yaptım. O herif de bana Jiminie diyordu ve o bunu demeye devam ettiği sürece kimsenin bana öyle seslenmesini istemiyordum. Fakat tabii ki de bunu dışımdan söylememiştim. ''Ama bekle, yüzün niye bu halde? Ağladın mı sen?''

Konu Yoongi hyungun dikkatini çekmiş olmalı ki Hoseok hyungun omzundan başını uzattı. ''Jimin mi ağlamış?'' Şaşkınca bana bakarak söylediğinde gülmemek için dudağımı birbirine bastırdım. Yeşil saçı ve taktığı gözlükle sevimli gözüküyordu.

''Biraz ağlamış olabilirim.'' Onlara cidden yalan söylemeyi sevmiyordum. Bu yüzden elimden geldiğince dürüst olmaya çalışıyordum. ''Jungkook nerede?''

''Arkadaşlarıyla buluşmaya gideceğini söyledi. Eve geç gelebilirmiş. Tek dileğim eve kafası güzel bir şekilde dönmemesi.'' Seokjin hyung ceketini askılığa asarken söylendiğinde kıkırdadım. 

Nedense bir anda Taehyung'a bakmak istedim ve bu isteğe ayak uydurup gözlerimi ona çevirdim. Göz göze gelmeyi beklemiyordum. Hızlıca bakışlarımı kaçırdığım sırada onun gülüşünü duymuştum. Diğerleri çoktan odalara çekilmişti ve Taehyung'la ben baş başa kalmıştık. İçinde bulunduğumuz durum beni pek rahatsız etmiyordu. Onun gülüşünü duymak sanki tüm negatif enerjilerimi çekmiş gibi hissetmiştim. Yüzümde istemsizce oluşan ve durduramadığım gülümsemeyle ona sırtımı dönüp mutfağa ilerledim. 

''Niye öyle gülümsedin?'' Arkamdan geldiğini fark ettiğimde yüzümdeki gülümsemeyi silmeye çalışarak ona döndüm. Elimden geldiğince ciddi bir ifadede olmaya çalışmıştım.

''Gülümsediğimi kim söyledi?'' Kaşlarımı kaldırarak söyledim. Pek de inanmış gözükmüyordu.

''Gördüm, bu yüzden beni kandıramazsın.'' Dediğine güldüm fakat yeniden ciddi olmaya çalıştım. Arkama dönüp yiyecek bir şeyler aramak için buzdolabının kapağını açtım. O sırada Taehyung arkamdan gelip buzdolabının kapağını geri kapadı. Şaşkınlıkla ona döndüğümde, ellerini buzdolabının kapağına dayadığı için Taehyung ve buzdolabı arasında kalmıştım. Birden bire bu yakınlık da neyin nesiydi?

''Ah, aslında... Birlikte yemek yemeye gidelim mi diyecektim.'' Gözlerimi birkaç kez kırptım. Yüzlerimizin bu kadar yakın olması yüzünden dediğine fazla odaklanamamıştım. Daha fazla bu şekilde durursak yanaklarımın kızarmaya başlayacağını düşünüp hızlıca başımı aşağı yukarı salladım ve onu hafifçe itip bu yakınlıktan kurtuldum. 

''Uzaktan söylesen de olurdu.'' Ona bakmamaya özen göstererek sırtımı buzdolabına yasladım.

''Buzdolabının kapağını açmıştın ve ben de kapadım.'' Konuşmasıyla bakışlarımı ona çevirdim. Dudaklarını büzdüğü için gülümsememek oldukça zordu.

save me, vminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin