Etrafa bakınarak ilerlerken Taehyung'un durduğunu görüp ben de durmuştum. ''İşte geldik.''
Kalın sesi kulaklarımı doldururken elimde olmadan gülümsedim ve nerede olduğumuzu kavrayabilmek için yeniden etrafa bakındım. Bir parktaydık. Baş başa olacağımızı düşünmüştüm halbuki. İç çekip bakışlarımı Taehyung'a geri çevirdiğimde göz göze gelmiştik. ''Hani baş başa olacaktık?''
Dediğimde hafifçe gülüp bir elini belime doladı. ''Baş başayız işte. Diğerleri olmadan, sadece sen ve ben.''
Omzuna vurduğumda daha fazla gülmeye başlamıştı. ''Ben de baş başa olacağımızı söylediğinde ciddi bir şey söylediğini düşünmüştüm.''
''Ciddi bir şey zaten.'' dedi belimdeki elini çekerek. Çenesiyle banklardan birini işaret etti. ''İstersen sen otur, ben içecek alıp geliyorum.''
''Aslında bir şey almana gerek yo-''
''İçecek olmadan olmaz.'' Geri geri yürürken düşeceği korkusuyla ona bakıyordum. Tepkimi görünce sırıttı ve tek gözünü kırpıp sonunda arkasına dönerek ilerlediğinde rahatlamıştım. Karşıdan karşıya geçip bir kafeye girdiğinde iç çekip gösterdiği banka oturmak için hareketlendim. Fakat arkamı dönmemle birlikte az daha bisikletli biri tarafından eziliyordum ki biri beni geri çekmişti.
Beni geri çeken kişiye baktığımda orta yaşlı bir adamla karşılaşmıştım. Orta yaşlarında gibi görünmesine rağmen karizmatik duruyordu. Beni belimden tutup çekmişti ve elleri hala belimde olduğu için rahatsız hissedip geri çekilerek ellerinden kurtulmuştum. Hafifçe eğilerek teşekkür ettikten sonra banka oturdum.
Adam hala ayakta dikiliyordu. Göz göze geldiğimizde garip hissetmiştim. Sanki onda ters olan bir şeyler vardı. Gözlerimi ondan çekmeyip onu seyretmeye devam ettim. Yandaki banka oturmuş ve telefonuyla ilgilenmeye başlamıştı. Normal görünüyordu ama bir o kadar da garip. Yüzü o kadar da yabancı gelmemişti fakat nereden hatırladığımı çözemedim... tıpkı haberlerde gördüğüm kadın gibi.
Yanıma oturan Taehyung, yabancı adamdan dikkatimi ona vermeme neden olmuştu. Elindeki kahvelerden birini bana uzatırken gülümseyerek elinden aldım ve teşekkür ettim.
''En çok hangi kahveyi sevdiğini bilmediğimden ikimize de favorim olandan aldım.'' Taehyung kahvesine bakarken küçük bir çocuk kadar heyecanlı görünmesine elimde olmadan sırıttım. Taehyung'u böyle görünce en çok sevinen bendim sanırım.
''Sorun değil.'' diyerek kahvemi yudumlamaya başladım. Ağzıma gelen güzel tatla birlikte Taehyung'un damağının tadını bildiğini düşündüm. Kahveyi içtiğimi görünce pipetle oynamayı bırakıp o da içmeye başlamıştı.
Gözlerim elimde olmadan yabancı adama kaydığında bize bakıyor olduğunu gördüm. Artık onda bir şeyler olduğuna emindim. Kim durduk yere birine dik dik bakardı ki? Sırtımı sert yere yaslayıp adama bakmamaya çalıştım. Bakışları rahatsız ediciydi. Bunu Taehyung'a söylemeli miydim?
Belki de maskeli şahısın adamlarından biriydi. Düşüncesi bile beni korkuturken hızla Taehyung'a döndüm. ''Taehyung, bize bakan biri var.''
Taehyung söylediğim şeyi duyunca hafifçe kaşlarını çattı ve çaktırmamaya çalışarak etrafa bakındı. Bir şey göremediğini belli eden bakışlarını gördüğümde sertçe yutkundum ve kısık sesle konuştum. ''Arkana bak.''
Taehyung arkasına baktığında kaşlarını daha da çatmıştı. Bana dönüp somurtkan suratıyla baktığında kaşlarımı kaldırmış bir şekilde, bir şey demesini bekliyordum. Pipetini dişlemeyi bırakıp bir anda bileğimi tuttu ve ne olduğunu anlayamadan hızla parktan uzaklaşmaya başlamıştık.
''Taehyung, ne oldu?'' Soruma cevap vermek yerine bileğimden tutup beni çekiştirmeye devam etti. Bilmediğim bir ara sokağa girdiğimizde Taehyung koşturmaya başladığı için ben de mecbur arkasından koşuyordum.
Nefes nefese kaldığımı fark ettiğimde Taehyung'u durdurmak için olduğum yerde kalmıştım. Koşmadığımı fark edip durdu ve bana baktı. Nefes nefese kalıp nefesimi düzenlemeye çalıştığımı fark edince gözleri endişeyle gözlerimin içine baktı.
''İyi misin?'' Ellerini omzuma koyduğunda başımı olumlu anlamda salladım. Taehyung'la romantik zaman geçireceğimi düşünmüştüm oysaki. Birilerinden kaçmak aklımın ucundan bile geçmemişti.
''Neden kaçtığımızı söyleyecek misin?'' Taehyung soruma cevap vermek yerine önce etrafa bakındı. Bir şeyi fark ettiğinde hafifçe gülümsedi ve bileğimi tutup bu sefer beni sakince çekiştirmeye başladı.
Bu sefer küçük bir çocuk parkına gelmiştik. Taehyung parkta kimse olmamanın verdiği rahatlıkla salıncaklardan birine otururken o salıncak için oldukça büyük olduğunu fark ettim. Salıncak küçüktü ve uzaktan bakılınca komik görünüyordu. Taehyung yanındaki salıncağı işaret ettiğinde gözlerimi devirip işaret ettiği salıncağa oturdum.
Taehyung'un salıncakta hafifçe ileri gidip gelmesini seyrederken kalın ses kulaklarımı doldurdu. ''Şimdi istediğini sorabilirsin.''
''Öncelikle o adamın kim olduğunu ve neden ondan kaçtığımızı söyle.''
Taehyung söze başlamadan önce derin bir iç çekti. Gergin gözüküyordu.
''O adamın kim olduğunu şimdi söyleyemem. Bazı şeyleri söylemenin zamanı var Jimin.'' Söylediklerine kaşlarımı kaldırarak garip bir tepki verdim. ''Neden kaçtığımız konusuna gelirsek de bizi izleyenlerin olmaması için.''
Ne kadar kim olduğunu merak etsem de sormak yerine susmayı tercih ettim. Çünkü biliyordum ki Taehyung söylememe konusunda inatçıydı.
Taehyung'a baktığımda göz ucuyla bana baktığını gördüm. Hafifçe gülerek onu omzundan ittim. ''Niye öyle bakıyorsun?''
''Aramızdaki garip sessizlik yüzünden konuşmaya korkuyorum.''
Kahkaham yavaşça yerini gülümsemeye bırakırken yüzümüze düşen damlalarla yağmurun yağmaya başladığını fark ettim. Yeni başlamasına rağmen hızla yağan yağmur yüzünden ikimiz de ıslanmıştık. Kıyafetlerimiz üzerimize yapışmıştı ve bu beni rahatsız etse de bir şey demedim. Yağmura çoktan yakalanmış olduğumuz için kaçmak anlamsız olurdu.
Kıyafetlerimi çekiştirip bedenime yapışmasını engellemeye çalışırken aklıma gelen şeyle hınzırca sırıttım. ''Biliyor musun, filmlerde yağmur altında öpüşen çiftler bana her zaman romantik gelmiştir.''
Göz ucuyla Taehyung'a baktığımda güldüğünü gördüm. ''Öyle mi?'' diye sorduğunda cevap olarak başımı aşağı yukarı salladım. Taehyung'un suratında güzel bir gülümseme yayılırken salıncaktan kalktı ve elimi tutup beni de kaldırdı. Ardından ellerini belime yerleştirip beni kendisine çektiğinde sanki bedenim onunkiyle birleşmişti. Suratı suratıma doğru yaklaşırken bir terslik çıkmaması için dua ediyordum.
Dudağımda hissettiğim baskı gözlerimi kapatmama neden oldu. Nazik davranarak yavaşça öpüyordu ve bu beni çıldırtacak derecede güzel hissettiriyordu. Öpücüğüne karşılık verdiğimde nazik dudakları bu sefer fazla nazik değildi. Alt dudağımı dudakları arasına hapsederken karnımdaki kelebekler sanki bu anı bekliyorlarmış gibi hareketlenmişti. Bu an hissettiğim şey bedenime yapışan kıyafetlerin rahatsızlığı değildi. Dudaklarını dudaklarımda hissetmenin verdiği mutluluktu bu his. Sanki mümkün olabilirmiş gibi yeniden aşık olmuştum ona.
Taehyung geri çekilmeden önce alt dudağıma dişlerini hafifçe geçirdiğinde gülümsedim. Dudaklarımız ayrıldığında Taehyung alnını alnıma yasladı ve bir elini boynuma yerleştirdi. ''Peki ya bu romantik miydi?''
Kısık ses tonu kalbimin ritmini hızlandırırken suratımdaki saçma gülümseme daha da genişledi. ''Oldukça.''
Taehyung verdiğim cevabı duyunca gülümsedi ve dudaklarıma küçük bir buse kondurduktan sonra parmaklarını parmaklarıma kenetledi. ''Eve gidelim. Daha fazla ıslanırsak hasta olacağız.''
Başımı sallayıp suratımdan bir türlü silemediğim gülümsemeyle yanına ilerlemeye başladım.
Taehyung'un beni öptüğü anın hayatımın en güzel anı olduğuna yemin edebilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
save me, vmin
FanfictionGecenin bir saatinde uyumak üzereyken camınıza taş atıldığını düşünün. Korkmaz mısınız?