Caroline
"Delilah.."
Kaşlarımı çatarak Chris Brown'a baktım. Şimdiden adımı unuttu mu yani?
"Delilah.." Pekala, durum gittikçe tuhaflaşıyor. Sesi gittikçe inceliyor gibiydi.
Tam ağzımı itiraz etmek için açmıştım ki çok tanıdık gelen bir melodi eşliğinde konuşmaya başladı. Hayır konuşmuyordu, şarkı söylüyordu.
"Oh my oh my oh my you're irresistible,"
Kaşlarım gözlerimle bir oluncaya kadar çattım.
"You make me smile when I'm just about to cry,"
Bu sözler bana çok tanıdık geliyordu. Ağzımı konuşmak için açmıştım ama Chris beni tekrar sözleriyle durdurdu.
"You bring me hope you make me laugh - and I like it,"
Ah tanrım.. Sanırım ne olduğunu anlıyorum.
"You get away with murder so innocent,
But when you throw a moody you're all claws and you bite,
That's all right!"
Hayır, hayır, HAYIR!
"Deli..." Sızlanarak gözlerimi araladım. Kolumu kaldırıp, yatağımın yanındaki sehpada çalan telefonuma uzandım. Arayanın kim olduğuna bile bakmadan açma düğmesine bastım ve kulağıma götürdüm.
"Sabahın köründe beni uyandırman için çok önemli bir sebebin olmalı." Sesim yeni uyandığımdan dolayı boğuk çıkmıştı. Hattın öbür tarafından bir kıkırdama geldi.
"Saat dokuz buçuğu geçiyor, ilk dersi kaçırdın ve daha geçen gün annen, bir daha okulu ekersen harçlığını keseceğini söylememiş miydi? Yeterli kadar önemli bir sebep değil mi sence?" Sam'in dedikleri uykumun camdan atlayıp kaçmasına sebep oldu.
"Her zaman haklı olmandan nefret ediyorum." diye sızlandım. Sam ise sadece güldü.
"On beş dakikaya ordayım. Benim için öğretmeni oyala." Dedim gerinerek ve sonra da yüzüne kapattım.
Yorganıma son bir kere sarılıp üstümden kaldırdım ve ayaklarımı soğuk ahşap zemine koydum. Soğuk hava vücudumla temas ettikçe yatağa girip, yorganı tekrar üstüme çekme isteğim artıyordu.
Kendimi zorlayarak ayağa kalktım ve banyoya gittim. İşlerimi hallettikten sonra dolabıma ilerledim.
Dolaptan bir kot şort ve siyah önünde kurt olan bir bol tişört aldım. Hemen üstüme geçirerek elime gelen ilk siyah ayakkabıyı giydim.
Şansıma siyah bileğimin üstünde biten botlarımı giymiştim.
Ellerimle dağınık olan siyah saçlarımı iyicene dağıttım ve sadece önlerini düzelttim. Gözlerime makyaj yaptıktan sonra hızlıca aşağı indim.
Mutfağa girdiğimde masanın üstündeki meyve tabağından bir kaç üzüm aldım.
Steven olmasaydı ne yapardık bilmiyorum. Mutfakla arası iyi olan bir Steven var. Sabahları da hemen ağzına atmalık bir şeyler bulmak için tüm mutfağı aramak zaman kaybedici, masada bulundurmak daha kolay diye açıklamıştı. İşte pratik zekalı Steven'ım benim.
Mutfaktan garaja girdiğimde benim motorum dışında boş olduğunu gördüm. Her ne kadar motorla okula gitmek istemesem de yürüyerek kaybedeceğim zamanım yoktu.
Garajın kapısını açtım ve motorumu çıkardım. Kaskımı alarak garajın kapısını kapadım ve kaskımı giydim. Motorun üstüne atlayarak motoru başlattım ve okula yol almaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Farklılıklar |DEVAM ETMİYOR
Teen FictionBirbirimizden F A R K L I Y D I K Caroline Carmichael ve Sam Monroe ile tanışın. Bu iki kız cehenneme, pardon, liseye başladıklarında sürtük pon-pon kızları, kendini beğenmiş playboylar ve ineklerle dolu bir yerde bulurlar kendilerini. Ve kısa s...