Samantha
Barda herkesin dikkatini tek bir yere toplayan bağırışları duyunca kim olduklarını merak etmiştim.
"Aynısını senin için öneririm, lanet olası!" Sesi duyunca yerimde kıpırdandım ve çoktan o tarafa doğru harekete geçen Çar'ın arkasından ilerledim. Steven'in da bizimle ilerlediğini anlamam çok uzun sürmemişti çünkü Matt için endişelendiğini hissedebiliyordum.
Barda eğlenmelerine kısa süreliğine ara veren insanlar her insanın içgüdüsel olarak yaptığı şekilde Matt ve kaş yığını gibi görünen adamın etrafında daire oluşturmuşlardı. Olayı kaçırmaktan korkuyorlarmış gibi gözleri ikisinin arasında gidip gelirken insanları incelemeye öylesine dalmıştım ki yere yığılan Matt'ı yeni fark ediyordum.
Tanımadığım adama karşı içimdeki yükselen öfkeyi bastırmaya çalıştım. Caroline bir çığlık eşliğinde yere yığılan Matt'ın yanına koşarken yerimde kıpırdandım. Adam kendi kendine sırıtıyordu.
Neler olduğunu yeni anlıyormuş gibi "Matt?" Diye seslendim Caroline'in Matt'ın tişörtünü burnuna bastırdığını izlerken. Yanlarına yürüdüm ve Matt'ın diğer yanına çöktüm. Üzerimdeki gömleği çıkardım ve Caroline'in eline tutuşturdum. Bana siyah kaslarının tekini kaldırarak baktı ve tekrar Matt'e odaklandı. Suan ne yapmamı bekliyordu? Elbette gömleği çıkarıp verecektim. Başka alternatifimiz yoktu. Burnuna tutacağımız bir havlu, en azından bir mendil bile bulamazken.
Matt, bizden destek alarak hafifçe doğruldu ve basını öne eğdi. Önceden karıştığı kavgalardan dolayı birkaç şey biliyordu ya da sadece içgüdüsüne göre hareket ediyor, kanın dışarı akması için başını öne eğiyordu. Burun kanamasında ne yapılırdı? Buruna buz tutabilir miydik? Bu saçma düşünceyle kafamı iki yana salladım ve Caroline'in burnuna tuttuğu, kan olmuş gömleğime baktım.
Tamam, o benim en sevdiğim gömleğimdi. Kan lekesi kalıcı olur muydu? Lanet olsun, aynısını bir daha bulamayaktım, bu gömlekte bir daha eskisi gibi olamayacaktı. Kafamı ikinci kere salladım. Canımdan çok sevdiğim dostum burnuna aldığı darbeyle can çekişiyordu ve ben sadece lanet olası bir gömleği mi düşünüyordum?
"Bir daha kendinden büyüklere saygı duymayı öğrenirsin." Dedi adam bu olaydan zevk alırcasına. Sesinde herkesin fark edeceği alaycı bir tını vardı. Kafamı kaldırıp yumrukları ardı ardına geçirmek istediğim suratına baktım. Kaslarımı istem dışı olarak çatarken hala bizi izlemeyi sürdüren insanlara çevirdim kafamı.
"Oyun bitti!" Diye bağırdım sınırımı dışa vurmamaya özen gösterirken. Tekrar Matt'e odaklandığımda ilk halinden daha iyi olduğunu fark ettim. En azından artık burnu kanamıyordu.
"Lavaboya gidip yüzünü yıkamalıyız. Her tarafın kan içinde kaldı." Dedi Caroline endişesi sesine yansır bir halde. Sanki Matt'ın yaşadığı acıyı içinde hissediyormuş gibiydi. Yanımızdan uzaklaşan ayak seslerinden adamın gittiğini anlamıştım.
Gerçi hala kavganın neden çıktığını merak ediyorum. Son günlerde Matt beni şaşırtmaya başlamıştı. Abisiyle problemleri mi vardı? Sürekli onu görmeye gidiyor, sinirleniyordu. Suan bunu sormanın doğru bir zaman olmadığını düşünürken ayağa kalkmasına yardım ettim.
Caroline ise diğer kolundan tutuyordu. Yumruğun verdiği sersemlikle yürüyemeyeceğini düşünerek lavaboya kadar götürme kararı almış gibi görünüyordu.
"Tamam ben hallederim," dedi kolundan sıkıca tutarken. Sadece başımı sallamakla yetinmiştim, Caroline'in tek başına bile yardım edip arkasını kollayacağından emindim. Giydiğim pantolonun diz kısmını silkelerken göz ucuyla yanıma gelen kişiye bakıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Farklılıklar |DEVAM ETMİYOR
Teen FictionBirbirimizden F A R K L I Y D I K Caroline Carmichael ve Sam Monroe ile tanışın. Bu iki kız cehenneme, pardon, liseye başladıklarında sürtük pon-pon kızları, kendini beğenmiş playboylar ve ineklerle dolu bir yerde bulurlar kendilerini. Ve kısa s...