19.Bölüm

115 9 22
                                    

Caroline

Ön kapıdan içeri adım attığım saniye donmuş burnum ve yanaklarıma yeniden kan gitmeye başladı. Üzerimdeki montu ve çizmeleri çıkararak umursamazca yere atarak evdeki sıcak havayı açık kollarla karşıladım.

Saat sabah ikiye doğru geliyordu ve evden aldığım derin nefesler haricinde başka bir ses çıkmıyordu. Olabildiğimce sessiz hareket ederek mutfağa girdim ve küçük atıştırmalıklar bularak salona ilerledim. Koltuğa kendimi bıraktığım anda rahatlayan ayaklarımı sehpaya kaldırdım.

Şu son iki haftadır Sam ile işe gitmiyorduk ve Bay Dwight saat başı bizi aramaktan bıkmıyordu. Bugün bara giderek hem öğlen vardiyası hem de gece vardiyasını çalıştım. Bay Dwight aniden ortadan kaybolmamıza ve aramalarına cevap vermemize çok kızmıştı ki haksız da değildi. Benimde elemanlarım ortadan kaybolsa, işe gelmese bende kızardım. Hatta kapıdan içeri girdiğimi gördüğü anda yüzü sinirle kızarmıştı. İki hafta boyunca öğlen ve gece vardiyasını çalışacağımı söylediğimde az olsun sakinleşmişti.

Beni bugün yaklaşık 12 saat çalıştırarak kendi öcünü aldı diyebilirim.

Televizyonu açtığımda izlenebilecek bir şey bulana kadar kanalları dolaştım. Aklımı şu geçirdiğim son günlerden dağıtmak için yapmadığım şey yoktu. Her ne kadar kendimi oyalamaya çalışsam da Jai ile geçirdiğimiz gün beynimin bir köşesinde duruyor, boş kaldığım saniyede kendini hatırlatıyordu.

Supernatural tekrarları gösteren bir kanalda durduğumda, elimdeki kumandayı bırakarak atıştırmalıklarımı yemeye başladım. Ama, her ne kadar Sam ve Dean'e odaklanmaya çalışsam da, kendimi o günü tekrar düşünerek buldum.

-

Jai beni hastane giriş kapısından aldığında nereye gittiğimizi sorsam da söylememeye kararlıydı. Yaklaşık yarım saat geçtiğinde ilerlediğimiz yolda sağa dönerek asfaltsız bir yola saptı, ağaçların arasında biraz ilerledikten sonra arabayı yolun kenarına park etti ve inerek benimde kapımı açtı.

Bu hareketlerine gözlerimi devirerek indim ve uzattığı elini tuttum. Ağaçların arasında çamurlu dar bir patika vardı ve Jai bizi o tarafa yönlendirmeye başladı. Birkaç kere ayağım yerdeki ağaç köklerine takılarak tökezlesem de, Jai istikametimize odaklandığından beni görmüyordu yada sadece görmezden geliyordu.

Beş dakika sonra yürüdüğümüz dar yol geniş bir alana açıldı. Jai önümden çekildiğinde biraz ilerimizde bir göl gördüm. Gölün etrafı uzun ağaçlarla çevrili olduğundan iki- üç metre yakınından anca belli oluyordu göl. Dış dünya ile bir alakası yokmuş gibi, ağaç dallarının arasından sızan güneş ışığı havayı aydınlatıyor ve fotoğraf çekmelik bir görünüm veriyordu. Etrafın tertemiz olması da büyük bir artıydı. Gölün kıyısı kum, gittikçe açıldığında çimene dönüşüyordu.

Kumun üzerinde bir çarşaf ve basket vardı. Şaşırarak Jai'e döndüğümde sırıtarak hala tuttuğu elimi çarşafa doğru çekiştirdi. Omuzlarımdan iterek beni bir köşeye oturttu ve basketten iki bira şişesi çıkarttı. Yanıma oturarak şişeleri açtı, birini bana uzattığında aldım ve birkaç yudum aldım.

Farklılıklar |DEVAM ETMİYORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin