Samantha
"Hayır, anlatmak istediğim istediğim tam olarak kadının aklını kaçırmış olması." Dedim son iki dakikadır Amerikan tarihi dersinin hocasını Steven'a kötülemeye devam ederken. "Deli hastası olduğundan eminim. Hadi ama, hangi insan o ses tonuyla konuşur?" Sola dönüş yaptığımızda otoparka yürümeye devam ettik. Son dersim Steven'la aynıydı, Bayan-Aklını-Kaçırmış-Amerikan-Tarihi-Hocamız çıkış saatinden koparıp yeni konusunu işlemişti ama ben geç kaldığımızı düşünürken otoparka bakınca bizden biri olmadığını gördüm.
"Sadece abartıyorsun." Dedi bana imalı bir bakış atarken. Hayır, dersim zayıf olduğu için bahaneler bulmuyordum! "Peki, neredeler?" Arabasının önüne gelince durduk ve etrafımızda göz gezdirmeye başladık.
"Hicbir fikrim yok ama.. Ah, Matt!" Verdiğim aşırı tepkiden sonra Steven kafasını çevirip Matt'ın başka bir kızı-daha önce gördüğümü hatırlamıyordum- Heath'in arabasına yapıştırıp her açıdan sömürdüğü manzaraya baktı. Kaslarını kaldırıp bana geri döndü.
"Ne zamandır birisiyle çıkmaya başladı?"
"Bir fikrim yok." Dedim gülerek. Ulu orta bunu yapmaları ya da herhangi bir şey değildi şaşırtan, sadece bir süredir sevgilisi olmuyordu ve bir anda bu kızın çıkıp gelmesi kaslarımızın havalanmasına neden olmuştu.
"Sencede bu.."
"Hey," arkadan gelen ses Matt'le ilgili olan düşüncelerimi bölüp konuşmamıza atlamıştı. Kafamı çevirip geçen gün omzuna kafa atarak tanıştığım Owen'i gördüm.
"Burada ne arıyorsun?" Steven'a dönüp başıyla selam verdi.
"Ben, Owen."
"Steven." Gerçekten salakça bir el sıkışma seansından sonra Owen tekrar bana döndü.
"Seni burada görünce yanına gelip adını öğrenmek için kendime bir şans daha vermeliyim diye düşündüm." Sol omzuna taktiği çantasını öncekine göre biraz daha sıkarak gözlerime baktı. Mavi gözleri olduğundan daha ışıl ışıldılar ve tahmin ettiğimden çok daha tatlı görünüyorlardı.
"Sam." Önemsiz ve üç saniyeden kısa süren bir gülücük yolladıktan sonra kendimce bu tanışma havasından çıkmak için bir şeyler düşündüm. Aklıma gelen ve kendi kendime sırıtmama yetecek bir fikirle yerimde kıpırdadım.
"Geçen günki kadar sinirli görünmüyorsun."
"Evet, onu.."
"Geldim," cümlemin ikinci kere bölünmesi sinirili bozarken 'gelen' kişiye baktım.
"Bu suratin ne?" Dedi Steven yarı endişeli bir şekilde.
"Bir şey yok." Caroline kafasını Owen'a çevirirken Matt'le adı her neyse kızın çıkardığı ve şuanda duymayı tercih etmediğimiz bazı sesler bize kadar ulaşıyordu. En azından bir arabaya girmeleri fikrini kendi içimde öne sürerken işte yine salak bir tanışma anına gelmiştik. Carolin'in bakışlarını anlayan Owen sırıttı ve bir saniye içinde Steven ve bana baktıktan sonra tekrar ona baktı.
"Ben Owen." Dedi çekingen bir tavırla. Gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Owen'in Caroline'a ilgi duyduğu açıkça belli oluyordu. Kafasını sallayan Caroline kafasını arkamda bir yere çevirip bakmayı sürdürürken sonunda kendi adını söyleyebilmişti. Bu Owen'i germekten başka bir işe yaramazken otoparkın girişinde Heath'i ve daha önce onunla beraber olmayan bir kız gördüm. Bu kız Vicki'den sonra ikinci kızdı ve nasıl bu kadar hızlı olduğunu anlayamıyordum. Hayır, hiç mi pişmanlık duymuyordu? Ya da en azından geçmişe dönüp hiçbir kız için üzülmüyor muydu? Özlemiyor muydu? Kıza veda edip yanımıza yürümeye başlayınca kendimi ikinci bir tartışmaya sokmamak için sakinleştirmeye çalıştım. Eminim o kızı bir daha görmeyecekti. Bundan sana ne? Sen kendi işine bak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Farklılıklar |DEVAM ETMİYOR
Teen FictionBirbirimizden F A R K L I Y D I K Caroline Carmichael ve Sam Monroe ile tanışın. Bu iki kız cehenneme, pardon, liseye başladıklarında sürtük pon-pon kızları, kendini beğenmiş playboylar ve ineklerle dolu bir yerde bulurlar kendilerini. Ve kısa s...